Çeliğe elektrik ve AB darbesi!
Aslında ismi uzun; demir-çelik ve demir dışı metaller sektörü. Kısaca demir-çelik diyelim. Diğer bazı sektörler gibi artık onun da bir strateji belgesi ve eylem planı var. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün 26 Aralık 2012 tarihinde İstanbul'da ekonomi kamuoyuna açıklamıştı.
Her iki doküman sektörün geleceğine dönük iddialı hedefler koyuyor. Stratejik hedef malûm; Türkiye'yi yüksek katma değerli ürünlerde üretim üssüne dönüştürmek. Taktik hedeflerse, hukuki ve idari düzenlemeler, dış ticareti etkileyen sorunlar, ar-ge kapasitesi, nitelikli işgücü gibi alt başlıklarla ifade ediliyor.
Planın demir dışı metaller bölümü çelik boru, döküm, alüminyum ve bakır gibi, sektörün bütünü içinde birbiriyle ilgili ve etkileşimli, ancak her biri kendine has özellik ve sorunlara sahip alt veya yan sektörleri kapsıyor. Dolayısıyla strateji ve eylemler bunlarla ilgili düzenlemeleri de içeriyor.
Bu sektör "gerçek" bir sanayi politikası ve sanayi ekonomisinin temeli. Elektrik ne
kadar önemliyse bu sektör de o kadar önemli. Ağırı ve hafifiyle demir-çeliksiz bir sanayileşme ve fiziki gelişme düşünülemez…
Sektör temsilcileri bu önem nedeniyle belgeye ve plana ümitle sahip çıkıyorlar. İki sebeple; sektörün önemi hükümet düzeyinde doğru algılandığı için ve şayet yazıldığı gibi uygulanır ve yönetilirse, hem sektörün hem de Türkiye'nin "kazanacağına" inandıkları için.
Güncel sorunlar
Stratejiler, planlar içerdikleri konulara belli mesafeden bakar; çözüm için zaman koyar. Demir-çelikte de böyle. Ama, sektörü "boğazından yakalamış" güncel sorunlar var. Belge ve planda bunlara da çözüm aranacağı, tedbir alınacağı yazıyor da iki sorun var ki, yıllardır konuşulduğu halde milim ilerleme sağlanamamış.
Sorunlardan biri, yalnız demir-çelikçileri değil sanayinin tümünü ilgilendiren yüksek girdi maliyetleri. Başta elektrik enerjisi; sektörün belini büküyor. Ekonomiyle ilgili eski bakanlar gibi AKP hükümetlerinin ( 3 üncü hükümet işbaşında) bakanları da temel girdilerdeki maliyet artırıcı yükleri hafifletmeyi başarabilmiş değiller.
Sadece bu sorun, sektörün dünya pazarlarındaki rekabet gücünü fiyat yönünden kırıyor! Kalite üstünlüğü, kendi devletlerince desteklenen rakip ülkelerin baskısı altında çöküyor. Bu güncel bir sorun, eylem planının zaman gereğine karşı tahammülsüz, hemen çözülmesi gerekiyor.
Bir diğer sorun Türkiye ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu arasında 25 Temmuz 1996'da Brüksel'de imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması. Bu anlaşma demir-çelik sektörünün şu veya bu yöntemle devlet tarafından desteklenmesini yasaklıyor.
İkincisi, bu anlaşmayla, Türkiye ile AB demir-çelik ürünlerinde gümrük vergilerini karşılıklı sıfırladılar. Ama, Türkiye gümrük duvarını üçüncü ülkelere karşı korurken AB, başta Rusya, Ukrayna olmak üzere Türkiye'nin rakiplerine de sıfır gümrük avantajını sağladı. Sonuçta, Türkiye demir-çelikte AB'nin "özel korunan" pazarı konumunda. Bu sorun da acil çözüm bekliyor, eylem bekleyecek zaman yok. Ne ki, planda çözümle ilgili net ifadelere rastlanmıyor; bakacağız, edeceğizin ötesine geçmiyor!
Bir de dövmeciler var
Yerli otomobil, yerli tank, yerli gemi, yerli uçak. Hükümetin böyle bir gündemi var; konuşuluyor ve tartışılıyor. Bu hevesler de demir-çelik sektörüyle ilişkili. Hepsinde ileri teknolojili motor gövdesi, motor aksamı, aktarma organları, uçak iniş takımları, donanım gibi temel girdiler şart.
Bunlar demir-çelik sektörünün "döküm" kolu kapsamındaki "dövme" alt sektörünün
üretim alanına giriyor. Türkiye'de bu sektör 20 firmadan oluşuyor. Dış ticarette net ihracatçı konumuyla dikkati çekiyor. 2010 yılı verilerine göre 18 milyon dolar ihracat, 5.7 milyon dolar ithalat.
Dövme alt sektörü demir-çelik stratejisi ve eylem planında döküm sektörünün ihracat ve ithalât rakamlarından biri olarak yer alıyor. Oysa bu sektör olmasa yerli olsun istenen hiçbir araç yerliliğin, millîliğin yanından bile geçemez. Dövme Sanayicileri Derneği (DÖVSADER) Başkanı Orhan Metin, işte bu nedenle destek ve teşvik istiyor. Sahi, "dövme" eylem planında neden ayrı bir alt sektör değil?
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar