Cehaletin savunma kalkanları ve öz farkındalık

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Akif Beki'nin programında Adnan Dalgakıran'ın çizdiği ülke görünümüne bir ad vermek gerekirse, "cehaletin savunma kalkanları ve öz farkındalıklarımızdaki eksiklikler" demek doğru olur.

Daha önce birkaç kez yazdım:Bazı insanlar, yazdıklarımızdaki bilgilerin ve düşüncelerin yanlışlığını söylemiyor; yazılanların uzunluğundan yakınıyor; konuyla ilgili kavramların içeriklerini öğrenmek için en küçük bir gayret göstermeden,yazılanları "anlamadığını" söylemekte sakınca görmüyor.

Toplumun kaynaklarını kullanmada etkisi olmayan insanların, bir ihtisas gazetesinde yazılanı "anlamadım" demesi son derece doğal bulurum. Uzman olduğunu söyleyen, çevresindeki insanlarda öyle bir algı yaratan, yarattığı görüntüden beslenenlerin "anlamadım" demesini ise tam şarklılık olarak değerlendiriyorum. Yıllardır sanayinin içinde yönetici olarak yer almış, önemli kuruluşları temsil eden, ortalıkta görünmekten hoşlanan bazı tipler var, asıl sorun onlar. Ayrıntı bilmeyenlerin değer verdiği o tipler, araştırmadan, izlemeden, değişmeleri gözlemeden, istiyorlar ki hep kendi bildikleri tekrarlansın, kendi konformistlikleri sürüp gitsin.

Adnan Dalgakıran' ın televizyon programında gönderme yaptığı yetmezliğin itişi, ihtirasın çekişiyle ortalıkta dolaşan tiplerden biri, Simens'in Dijital Fabrikalar Bölümü Yöneticisi Ali Riza Ersoy'un endüstri 4.0 aşamasına geçişin sekiz parametresini aktardığımız yazıyı anlamadığını, bizim idealist yaklaştığımızı söyledi. Böylesi yaklaşımlarla ilgili ne düşündüğümü bilmenizi isterim.

Ersoy'un sıraladığı parametreler şöyle:(1) Siber-fiziksel sistemlerle ürünlerin yaşam döngüsü sürecisince dijital bir ikizi olacak, (2) Gerçek zamanlı verilerin birbirleriyle konuşabildiği bir yatay ve dikey entegrasyondan bahsedeceğiz. Tedarikçiler ve dağıtıcılarla birlikte endüstri 4.0'a geçmek zorunda kalacak, (3) IoT (Nesnelerin interneti) sanayide kökten değişim yaratacak. (4) Otonom robotla, ortam şartlarını insanlardan daha iyi takip ederek, kendi kendine üretim hatlarını yönetebilecek. (5) Büyük veri ve veri analizi karar verme mekanizmalarını, dolayısıyla şirketlerin yapısını değiştirecek, (6) Bu verilerini makinelerle iletişimi bulut bilişim kullanımıyla daha kolaylaşacak, hükümetler bulut bilişim tarlaları kurmak zorunda kalacak, (7) Artırılmış gerçeklik teknolojisi ise takılan bir gözlükle verilerin insan değil daha karmaşık algoritmalar tarafından değerlendirilmesini sağlayarak, vanayı sıkan işçinin hem güvenliğini sağlayacak hem de işini kolaylaştıracak,(8) Milyarlarca nesnenin birbirlerine erişiminin mümkün olduğu bir ortamda en önemli ve son adım ise siber güvenlik olacak."

Kavramlar dilin özüdür

"Dijital ikizin" ne anlama geldiğini,özellikle üç boyutlu baskı ve eklemeli üretim teknolojisinde etkilerinin ne olacağı üzerinde çalışmamışsanız, söz konusu parametreleri anlamanız mümkün değil.

Dijital ortamda "verilerin gerçek zamanlı olarak birbirleriyle konuşmasının" ardındaki teknolojik birikimin, teknoloji hızının gelişmesiyle ilgili bilgi ve fikir sahibi değilseniz, söylenenler size fantastik, idealist, seçkinci ve absürt gelebilir.

Nesnelerin internetinin ne olduğunu; makinelerin, süreçlerin, sistemlerin hatta sistemlerin sisteminin işleyişini nasıl etkileyeceğini öğrenmek için zamana kıymamışsanız, sıralanan parametreler, gelenek taassubunun karanlığında herhangi bir anlam ifade etmez.

Otonom robotları oluşturan çip teknolojisinde gelişme, sensör duyarlılıkları ve transdüser olanaklarınının endüstrinin gündemine taşıdığı sorunlar ilgi menzilinizde değilse, sıralanan parametrelerin sizin için bir değeri de olmaz, anlamı da.

Büyük verinin ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı, veri okyanusları, veri gölleri, veri kalıpları, veri analizi, vahşi büyük verinin ehlileştirilmesinin günümüz sanayinde rekabet üzerinde olası etkilerine kafa yormamışsanız, sorunları yaygın medya kavramlarıyla anlamaya çalışıyorsanız, düşünce üretmeye çalışan yazıların size çok ağır ve anlaşılmaz gelmesi doğaldır.

İnternet olanaklarındaki gelişme ve bulut bilişimin endüstriyi ne yönde etkilediğini sorgulamayanların, sıralanan parametreleri kavramaları, anlamaları ve ordan bir sonuç üretmelerini beklemek abesle iştigaldir.

Artırılmış gerçeklik teknolojisi dendiğinde bu konudaki açıklamaları izleyerek ne anlatılmak istediğini sorgulamamışsanız, sıralanan parametreleri anlamanız mümkün değildir.

Siber ortamlar ve siber güvenlikteki gelişmelerin gelecek on yılda üretimin derinliklerinde ne gibi etkiler yapacağını sorgulamamış, geri-bildirimlerle bilgilerinizi çek etmemişseniz, kimliğinizi öne çıkarır; kişiliğinizi yalıtırsınız;çağımızda çok önemli yeteneklerden biri olan "öz farkındalığınızı" ihmal edersiniz. O zaman, kısa mesajla sığ iletişimle yetinir; düşünce üretemediğiniz için de kendinizle beraber toplumu da "vasatlık batağına" sürüklersiniz.

Düşüncede derinlik

Cehaletin savunma kalkanlarını indirmemiz, özgüvenle kendimizi sorgulamamız, hayatın yeni gerçekleriyle yüzleşmemiz ve kendimizi geliştirmemiz gerekiyor. Kendine yatırım yapmayan, eski, eksik ve anlamsız birikimleriyle günü kurtarmaya çalışanların bu topluma hiçbir katkıları olmaz.

Bu konuyu özellikle ihtisas yayınları yapanların dikkate alması, genel ve geçerli algılar yerine, çağın ihtiyacı olan algıları öne çıkarması gerekir. Düşüncede derinlik yaratmadan, uygulamada kalite, içi boş söylemden öteye gidemez.

Olağanüstü hızdaki değişmeler, kavramlarımızı sık aralıklarla geçersiz hale getirmekte, düşünce üretiminin dışına itmektedir.Anlamanın bir yatırım olduğunu bilmeliyiz.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar