Cehaletin özgüveni, bilgeliğin sessizliği
Toplumsal zemin üzerinde yükselen sistematik riskin seyri
“Bilgi, bilenin dilinde değil; bilmeyenin iddiasında patlar.”— anonim
Günümüz dünyasında ekonomiler yalnızca sayılarla, kurumlarla ya da algoritmalarla değil; bu sistemleri yöneten insanların zihinsel modelleri, bilinç düzeyleri ve özgüvenleriyle şekilleniyor. Bazen bir liderin tek bir tweet’i, yaptığı toplanıtlarda bir açıklaması veya herhangi bir hareketi küresel piyasaları alt üst etmeye yetiyor. Ve ne yazık ki o tweet’in sahibi çoğu zaman yarattığı dalgalanmanın derinliğinin farkında bile olmuyor.
Donald Trump’ın ikinci dönemi, dünyada bu olgunun çarpıcı bir örneğini yaşıyor. Artırılan gümrük tarifeleri, karşılıklı yapılan açıklamalar ve misllemeler, ticaret savaşları, NATO, Uluslararası Ticaret Örgütü (WTO) , USMCA (United States-Mexico-Canada Agreement / ABD-Meksika-Kanada Anlaşması) gibi uluslararası ittifaklara yöneltilen tehditler sadece bir ekonomik tercih değil; aynı zamanda bilgi ile cehalet, strateji ile tepki, mütevazılık ile kibir arasında yaşanan bir mücadelenin dışa vurumu.
Cehalet bir eksiklik değil, algı bozukluğudur
Cehalet yalnızca bilmemek değildir; bilmediğini bilmemektir. Dunning-Kruger etkisinin gösterdiği gibi, düşük bilgi düzeyindeki birey, çoğu zaman yetkinliğini abartır. Bu durum, bir liderin zihinsel evrenine yerleştiğinde, bireysel bir sorun olmaktan çıkar; sistematik bir riske dönüşmek üzere fırsat kollamaya başlar. Çünkü ekonomiler beklentilerle yaşar; beklentiler ise anlatılarla şekillenir. Anlatılar cehaletle yazıldığında, piyasa yalnızca dalgalanmaz, kırılır.
Gümrük tariflerinin hesaplamasının yapıldığı formül, kullanılan Yunan harfleri ile oldukça karmaşık ve seksi gibi görünse de da arkasındaki mantığın tam bir bakkal hesabına dayanması söylediklerimin doğrulunu gösteren önemli bir kanıt gibi. Trump’ın duygulara dayalı, içgüdüsel politikaları; piyasaların psikolojisini sarstı.
Beklentiler değişti, belirsizlik hiç olmadığı kadar arttı ve oynaklıklar tarihi yüksek seviyelere ulaştı. Ancak bu sadece bireyin hatası değil. Lideri şekillendiren toplumun da epistemik (bilgiye olan karşı tutumu) tutumu bu denklemde belirleyiciydi. Eğer toplum karmaşık sorunlara basit cevaplar sunanları alkışlıyorsa, aslında kendi cehaletini kutsuyor demektir.
Rasyonel cehalet ve popülist retorik
Bireylerin bilgiye erişmeyi tercih etmemesi, davranışsal iktisatta “rasyonel cehalet” olarak tanımlanır. Bilgi edinmek zaman ve çaba ister; çoğu insan, karmaşık gerçekler yerine kanaatlerle yetinmeyi seçer. Bu tutum, popülizmle birleştiğinde ise politik bir riske dönüşür. Popülist lider, karmaşıklığı reddeder; basit sloganlarla gerçekliği yeniden şekillendirir. Çünkü bilgi riskli, cehalet ise siyaseten daha kazançlıdır.
Bu durum sadece iç siyaseti değil, küresel düzeni de etkiler. Çin’e uygulanan vergi politikaları yalnızca ABD iç piyasasını değil, tedarik zincirleri üzerinden tüm dünyayı sarsacak. Dünyadaki bir çok ekonominin büyüme oranlarını oldukça negatif etkileyecek. Şimdiden Amerika Birleşik Devletleri büyümesi 2025 yılı için bazı kuruluşlar tarafından revize edilerek %1.3 düzeyinden -%0.3’lere revize edildi. Yeniden güncellenen veri sadece büyüme değil. Enflasyon görünümü de bozulacak.
ABD’de çekirdek enflasyon beklentisi 2025 yıl sonu için %3’ten 1.4 puan kadar yukarı revize edilerek %4.4 olarak açıklandı. Kısaca ekonomik beklentiler ABD için bir stagflasyona işaret ediyor. Buna rağmen, artık piyasalarda FED’in yıl sonuna kadar 100 baz puan indirmesi bekleniyor. Dahası bu beklenti kimi kurumlarda 150 baz puana kadar çıktı ve belki de resesyonun boyutları değiştikçe artmaya devam edecek. Yıl başında bu beklenti sadece 25 baz puan kadardı. Popülist bir karar sistematik bir riske dönüştü. Üstelik bu sistematik risk sadece ABD için geçerli olmayacak.
Kurumsal bağışıklığın çöküşü
Her sistem tıpkı bir organizma gibi, hatalara karşı bağışıklık sistemine ihtiyaç duyar. Özgür medya, bağımsız yargı, merkez bankaları ve akademi bu işlevi üstlenir. Ancak kurumlar işlevsizleştikçe, liderin zihinsel modeli gerçekliğin yerine geçer. Bilgi, veriyle değil, algıyla tanımlanır. Ve böylece sistem; kendini iyileştirme, denetleme ve hatalardan ders çıkarma yetisini kaybeder.
Veri değersizleşir, uzmanlık küçümsenir, sadakat ödüllendirilir. Toplumun sinir uçları körelir; yanlış sinyaller alınmaz. Bu durumda sistem, içeriden çökmeye başlar.
Epistemolojik sorumluluk ve etik liderlik
Güç sahibi olmak, aynı zamanda bilgiye karşı sorumluluk taşımaktır. Etik liderlik; kararları veriyle, fikir alışverişi, ortak akıl ve şeffaflıkla şekillendirmeyi gerektirir. Bilgi, sadece bir enstrüman değil; toplumsal bir emanettir. Bu nedenle liderin görevi yalnızca “bilmek” değil, “neyi bilmediğini” de fark edebilmektir.
Etik lider, kelimelerinin yarattığı dalga etkisinin farkındadır. Panik yaratmaz, öfkeyi körüklemez, karmaşık gerçekleri basitleştirme tuzağına düşmez. Çünkü bilir ki, sistematik riskin panzehiri daha fazla kontrol değil; daha fazla şeffaflık ve kolektif akıldır.
Son söz: sessizliğin gücü
Cehaletin özgüveni gösterişli, sesli ve etkileyicidir. Ama bu özgüvenin faturası her zaman sisteme kesilir. Bilgelik ise sessizdir, yavaş konuşur ama sağlam kararlar alır. Ve çoğu zaman bir toplumu uçurumdan çeviren şey; bu sessizliğin içindeki derinliktir.
Bugün dünyanın ihtiyacı daha fazla güçlü lider değil; daha fazla epistemolojik sorumluluk sahibi insan ve onları destekleyecek kurumsal yapılar. Çünkü sonuçta sistemleri sürdüren şey güç değil; bilgeliğin taşıdığı yükü paylaşma cesaretidir.
Gerçek lider herkesi can kulağı ile dinleyerek en son konuşandır. Bilgelik, sesi en çok çıkan değil; sustuğunda bile en çok şeyi anlatandır.
“Bilgi cesaret verir, cehalet ise küstahlık. Bilgili insan mütevazidir, cahil insan ise kibirli.”
Alber Einstein..