Çay kültürü

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

Londra yolculuğumu bu hafta başında Ehlikeyf’te anlattım… (Yazı için tıklayın)

Bir akşamüzeri Londra’da 160 küsur yıldır yaşanan 5 çayı ritüeline katıldığımdan da söz ettim… İstanbul’a döner dönmez kütüphanemden Deniz Gürsoy’un “Demlikten Süzülen Kültür Çay” kitabını çıkardım ve bu geleneğin öyküsünü yeniden okudum:

“18. yüzyılın başlarında İngiltere’de günde yalnızca iki öğün yemek yenirdi: Kahvaltı ve akşam yemeği. Akşam yemeği saati geçen yıllarla beraber öğleden sonra iki-üçten altı-yediye doğru kaydıkça, arada acıkan mideleri bastıracak küçük bir öğüne daha ihtiyaç duyulmaya başlandı.

1830’larda VI. Bedford Düşesi Anna, akşam üzerleri kendisini kendisini ‘batmakta olan bir gemi gibi’ hissettiğinden bir demlik çay ve yanında hafif bir şeyler atıştırmanın açlığını bastırdığını fark etti ve Belvoir Kalesi’na davet ettiği konuklarına “Beş Çayı” ikram etmeye başladı. Minik pastalar, sandviçler, tatlı çeşitleri ve çay ikram edilen bu davetler öyle tutuldu ki, kısa sürede diğer ev sahipleri tarafından da benimsenerek âdet halini aldı.”

Çayın beş bin yıllık uzun tarihinin ritüellerle bugüne kadar gelmesi, günümüzde de keyifle tüketilmesi birkaç cilt kitapta bile anlatılamayacak uzunlukta ve derinlikte bir konu… Ben, bugün tanık olduğum bir başka ritüeli, Japonların çay törenini de anlatmak istiyorum…

Sado (çay yolu) veya "Çanoyu" (çayın sıcak suyu) adı verilen çay töreni gönlümüzü kıpırdatarak içimizdeki huzursuzlukları ve sıkıntıları temizlemeyi, aynı zamanda ruhi olarak daha yüksek bir yola girebilmek için gereken ortamı sağlamayı hedefleyen bir etkinlik... Yani ruhani huzura erişmek için bir yol olarak nitelendiriliyor...

Japonya’da genellikle özel çay odalarında, özel araç ve gereçlerle yapılıyor çay törenleri... Çok önceleri bu çay odaları, yaşam alanlarından uzak, yeşilliklerin içinde sakin yerlere inşa edilen küçük evlermiş. Bunların örneklerine halen Japonya’da birçok milli parkta ve sarayların bahçelerinde rastlamak mümkün.

Nijiriguchi kapısının önünde çömelmek ve böylelikle dünyevi sorunlardan uzaklaşmak gerekiyor törenden önce... Mekân, duvardaki resimlerden çevredeki çeşitli bitki ve çiçeklere kadar özel olmalı... Bahçenin güzellikleri arasından çay odasına geçmek, güzellikler ve hissedilen sükûnetle çay törenine ruhu hazırlamak gerekiyor.

Sake eşliğinde kaiseki (hamur işi) ve higashi (şekerleme) yenilmeli, bunun ardından önce koicha (koyu çay), sonra usucha (açık çay) servisleri yapılmalı... Ben, Japonya`nın 400 yıllık Sohenryu Çay Töreni Okulu’nun ustası Yamada Torajiro’nun torunu Lemoto Yamada Sohen’den öğrendim bunları... İstanbul’da, madde madde başlıklar altında, görüntüler eşliğinde anlattı. Dedesi, Yıldız Sarayı’nda II. Abdülhamid’e çay merasimi yapmış... Çay töreni anlatımının sonunda bize, servisten bir kesit de sergiledi…

Ustanın açıklamalarından, çay törenlerinin 16. yüzyılda başladığını, aslında bir samuray töreni olduğunu anladık... Bu kültürün, samuray yaşam biçimiyle de çok yakın bir ilişkisi varmış... Samurayların da Zen Budizm’le... Zen Budizm, aydınlanmanın meditasyonla olacağına inanan Budizm’in mezheplerinden biriymiş.

Bir samuray, kendisinin er geç bir insan öldürmek zorunda kalacağını bilerek büyürmüş. Oysa Budizm’de hayvanların bile öldürülmesi günah olduğundan o sürekli meditasyon ve disiplinle günahkâr ruhunu olabildiğince temizlemeye çalışır, bir insan öldürmenin vicdan azabını hafiftletmek istermiş...

Çay törenlerinde dizüstü oturulurmuş ki kılıçlar rahat çekilebilsin... Yine törende yürürken ayaklar kaldırılmadan sürülür, böylelikle de hareketler gösterilmemeye çalışılırmış, aksi halde bu hareketlerden karşıda duran bir rakip nasıl davranılacağını anlayabilirmiş... Samuray eğitimi ile çay törenindeki insanların davranışları arasında birebir ilişki varmış. Bu ilişki, çay fincanının tutuşta da kendini belli edermiş, kolları yukarı kaldırmamak ve vücuda yapışık tutmak lâzımmış. Aksi halde bir  rakip koltuk altlarından tutup çekerek zarar verebilirmiş…

Yemen’den Tibet’e öyle çok geleneği var ki çayın belki bir başka sefer onları da konuşuruz…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar