Çatalhöyük'ün ateşi

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

 

İnsanoğlunun yarattığı "ortak tarih" kesintisiz bir süreçtir.

İnsanlığın yaşamı, hatıralar ile hayaller arasında salınan bir sarkaç gibi… Hayatın sırrı bu geliş-gidişler arasındaki "dengede" saklı: Hatırlarımızdan ders çıkararak, hayallerimize ulaşabiliriz.

 Hatıralarımızı hayallerimizin önüne koyduğumuz zaman yaratıcı gücümüzü sınırlarız. Hayallerimizi hayatın öz gerçeğinden koparırsak, abartılı beklentiler peşine takılabilir; yaratamadığımız sonuçlar nedeniyle umutsuzluğun batağına saplanabiliriz.

Çocukluk hayallerimizin yaratıcılığından vazgeçmeden; aklın hesaplı yürüyüşünü rehber edinerek ülkemizde önemli yerleşim yerlerinden biri olan Konya'ya dönelim.

Yaşadığımız krizin hengamesi bittikten sonra, ülkemizde ciddi girişimcilerin gündeminde yer alacağımdan kuşku duymadığım Konya'yı "cazibe merkezi" haline getirecek potansiyellerinden birkaçını paylaşalım.

Bütün büyük krizler gibi, yaşamakta olduğumuz krizden sonra dünya ölçüsünde "üretim hiyerarşisi" bir kez daha değişecek; yeniden yapılanacak. Bu yeni yapılanma sürecinde, ülkemizin dünya üretim hiyerarşisindeki yeri "faz değiştirecek." İstanbul-Kocaeli ve Bursa'yı içeren Doğu Marmara Bölgesi "hizmet alanlarına" odaklanırken; "mal üretimi" alanı Bursa-Eskişehir-Ankara-Konya-Afyon-Kütahya çengeline takılacak. Bu temel eğilimle ilgili düşüncelerimizi 18 Aralık 2008 günü bu köşede sizlere aktarmıştım.

Konya'yı kriz sonrası dönemde çekici hale getirecek bir dizi etken var. Bu etkenlerin bazılarını kısaca değinelim.

Kesintisiz olan insanlık tarihindeki birikimler yitirilmiyor. Nasıl ki, İsviçre'de tarihin derinliklerindeki birikim harekete geçirilerek saatçilik diriltilmişse; Konya'nın da Çatalhöyük'te insanlığın ilk yerleşiminden bugüne oluşturulan birikimler harekete geçirilebilir.

Tohumun toprağa atılarak, "avcı-toplayıcı" örgütlenmeden "yerleşik toplum" örgütlenmesine geçişin binlerce yıllık "potansiyelini" görmezden gelirsek; önemli bir kaynağı boşa harcamış oluruz.

Konya organik enerji dönemindeki mal ve hizmet akışlarına göre oluşan mekansal örgütlenmenin çok önemli bir merkezi. Selçuklu İmparatorluğu'nun başkenti. Bir imparatorluk başkenti olmanın "ağırlığının " ve "insan ilişkilerine etkilerinin" silinip yok olduğunu düşünmemeliyiz. Toplumun derinliklerinde, bir imparatorluğu yönetmenin birikimlerinin tortuları bir yerde saklıdır.

Özenle gözlendiğinde başkent olma sorumluluğunun insan davranışlarına yansımaları yakalanabilir. İnsanlık tarihinin her döneminde uzun soluklu ilişkilerin temeli olan "güven yaratmada", imparatorluk yönetmiş bir halkın ilkeli ve ağırbaşlı davranışı bir kaldıraç olarak kullanılabilir.

Kitle desteği

Yönetimler "kitle desteği" sağlamadan uzun ömürlü olamıyor. Konya'da değişik ırk, inanç ve çıkarları bir arada tutmanın "kültür temeli" geleceği inşa etmenin "gizli gücünü" oluşturur. Bu güçlerden biri Mevlana'nın "insanlık anlayışı"dır. Bu anlayış Konya'yı " farklı inançta insanların buluştuğu yer" haline getirmekte. Farklılığın, çeşitliliğin, renkliliğin ve zenginliğin tanığıdır bu kadim kentimiz.

İnsanlık çok uzun bir çaba sonunda "birinci sözel kültürden yazılı kültüre" geçti. Şimdi teknolojinin yarattığı "erişebilirlik" olanakları nedeniyle, "yazılı kültürden ikincil sözel kültüre" geçiş yapıyor. Bu geçiş sürecinde, farklılıkları hoşgörü potasında eriten topluluklar ve toplumlar kazançlı çıkıyor. Konya, hoşgörünün uluslararası sesi olan Mevlana ile geleceği yaratmanın özünü oluşturan "işbirliklerinde" çok sağlam bir "kültürel sarka plana" sahip. Bu olağanüstü potansiyel "kitle desteğini" sağlamada etkin bir biçimde kullanılabileceği gibi, insanlığın beyinsel mirasını paylaşan "beyinsel toplanma merkezi" oluşturulmasının kanallarını da açabilir.

Konya hububat üretiminin de merkezi konumunda. Bu özelliğinden ötürü "tarım makineleri üretiminde" öncü olmuş. Tarım makinelerinden "un ve yem üretme makineleri imalatına" geçilmiş. Böyle bir gelişme süreci, başka yörelerimizde olduğu gibi ağırlıklı olarak "tek sektöre" dayalı gelişmeyi önlemiş. Konya'da otomotiv yan sanayi, ambalaj, plastik, değişik amaçlı makine üretimi, doğal taş, tekstil, ayakkabı, gıda ve alüminyum üretimi gibi bir çeşitlenme var. Bugün 80 kadar sektör ve alt-sektörde toplam 160 bin insanın istihdam edildiği bir sanayi altyapısı oluşmuş. İstihdamı 50'yı aşan işyerlerinin sayısı ise 260'ı aşmakta.

Özgün teknolojiler yaratmalıyız

Konya'daki girişimcilerin çok büyük bir bölümü "yabancı kaynak" kullanmadan, tamamen "öz kaynağa" dayalı yatırım yapmakta. Ülkemizde bugüne kadar geçerli olan "iş çevresi koşulları" açısından böyle bir sermaye yapılanması belki de zorunlu idi. Bu sağlam yapıyı, "değişen iş çevresi koşullarında" yeniden ele almak gerekiyor. Başka bir anlatımla Konya'da üretim yapılan sektörlerde "ilk adım teknolojileri" aşılmış, teknolojiyi "kullanma becerisi" geliştirilmiş, "modifikasyonlarla" teknolojiler zenginleştirilmiş, bugünkü aşamada "tasarım ve kendi özgün teknolojisini üretme" noktasına yaklaşılmış... İyi yönetildiğinde Konya'daki girişimcilerin "dışa ve dünyaya açık sıçrama yapması" çok güç olmayacak. Konya'da ihracatın ithalatı aşması, marka tescili ve patent başvuruları, girişimcilerin "meydan okuyan" algılamaları vb. bir dizi "olumlu yönleri" var. Bir yazıya sığmayacak kadar zengin olan "birikimlere" zaman zaman geri döneceğiz.

Konya'da yaşayan, resmi ve sivil örgütlerde görev alan, gelişmeleri dışardan gözleyen hepimizin ortak görevi "krizi ağlama duvarı" haline getirmek değil; kriz sonrasında bireylerle toplumun çıkarlarını nasıl dengeleyeceğimiz üzerine kafa yormak olmalı. Krizin ortasında "gelecek yaratma düşü" kurma becerisini göstermez; toplumumuzun derinliklerinde saklı "potansiyelleri" açığa çıkarmasak, yitiren yine biz olacağız.

Çatalhöyük'te yanan ateşin küllenmiş korlarını körüklemenin tam zamanıdır; tam zamanı…

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar