Cari açığın azaltılması ve ihracat teşvikleri

VERGİ PORTALI
VERGİ PORTALI [email protected]

VERGİ PORTALI / Servet ERÖCAL

Son günlerde, bir yandan Ekonomi Bakanlığımız ve Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından yıllık ihracatımızın 134.6 milyar dolarla rekor kırdığı açıklanırken, diğer yandan cari açığın da 75 milyar dolar gibi rekor düzeylerde oluşarak, en büyük ticari ortağımız olan Avrupa Birliği'nde yaşanan krizle birleşip ekonomimiz için çok büyük bir tehdit oluşturduğu, gerek ulusal, gerekse uluslararası platformlarda sıklıkla dile getirilmektedir.

Bu tehdidi önlemek için dış ticaretten sorumlu ekonomi Bakanımız, cari açığı ortadan kaldıracak

bir teşvik sisteminin en kısa sürede, muhtemelen Ocak 2012 sonunda yürürlüğe sokulacağını ifade etmekte, Hazineden sorumlu Bakanımız ise rekora rağmen, kur seviyesi dikkate alındığında ihracatın yeterli olmadığını belirtmektedir. Cari açığın azaltılması, üretim ve istihdama katkı sağlanması için bir ön tedbir olarak hazır giyim ithalatına getirilen yüzde 20'lik ek vergi sektörde tartışmalara neden olmakta, özellikle hazır giyimciler maliyet artışı nedeniyle büyük grupların ülkeyi terk edeceği gerekçesiyle düzenlemeye tepki göstermektedir.

Ülkemizin gerek 2012 yılı için öngörülen 150 milyar dolarlık ihracat hedefi, gerekse Cumhuriyetimizin 100'üncü yılı için hedeflenen 500 milyar dolarlık tutar Türkiye'nin potansiyelini yansıtan büyük hedefler değildir. Bu konuda bir karşılaştırma yapabilmek için, dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi olmak için yarıştığımızı ifade ettiğimiz,ülkemizin yüzde 5'i büyüklüğündeki Hollanda'nın 2010 yılında 479 milyar dolarlık ihracat, 422 milyar dolarlık ithalat ve 57 milyar dolarlık dış ticaret fazlalığı sağladığını belirtmek yeterli bir gösterge olacaktır.

Kanımızca yeni ihracat teşvikleri düzenlenirken, hazır giyim ithalatına getirilen ek vergi örneğinde olduğu gibi cari açığı azaltmak endişesiyle dahilde işleme rejiminde kısıtlamalara gidilmesi, ihracatımızın lokomotifi durumunda olan, ancak yüksek oranda ithal girdi kullanmak durumunda bulunan otomotiv, demir-çelik, tekstil-konfeksiyon, makine, elektrik-elektronik, kimya gibi sektörlerimizin olumsuz etkilenmesi yerine; yerli girdi kullanım oranları, dolayısıyla net döviz girdisi oranları çok yüksek olan tarım ve tarıma dayalı sanayi, dünya rezervlerinin çok önemli bir bölümüne sahip olduğumuz mermer başta olmak maden, doğaltaş, çimento ve toprak ürünleri sanayilerimiz ilave teşviklerle donatılarak üretim ve ihracat kapasiteleri artırılmalıdır.   

Özellikle çok önemli bir tarım ülkesi olan ve dünyanın kendi kendine yeterli gıda ürünleri üretim potansiyeline sahip sayılı ülkelerinden olan Türkiyemizde, istihdamın yaklaşık üçte birinin de bu sektörde bulunması nedeniyle toplumsal barışın güvencesi olma özelliği de dikkate alınarak tarım ve tarıma dayalı sanayi için özel teşvikler öngörülmelidir. Tüm dünyada gelişen sağlık bilinciyle paralel olarak çok büyük bir gelişme potansiyeli olan organik tarım konusuna sektör içinde öncelik tanınmalıdır. Yine doymamış yağ özelliği nedeniyle sağlık bilinciyle orantılı gelişme gösteren zeytin-zeytinyağı üretim ve ihracatını artıracak özel teşvik mekanizmaları öngörülmelidir. Çok önemli bir sanayi hammaddesi olan, Ege , Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizin beyaz altını pamuk stratejik ürün ilan edilerek üretimini artırmaya dönük teşvikler getirilmelidir.

Mermer, doğaltaş ve maden sektörlerimizin taşıma sorunlarına eğilinmeli, özellikle ucuz demiryolu taşıma imkanı yaratılarak lojistik destek sağlanmalıdır.

İhracatçılarımızın rekabet gücünü, ülkemize döviz girişini artıracak, döviz tasarrufu sağlayacak buluş ve yenilikler Ar-Ge teşvikleri kapsamında daha etkin bir işlerliğe kavuşturulmalıdır.

Küresel ölçekte ön planda olduğumuz yurtdışı inşaat ve taahhüt işleri, dış işleri bakanlığımızın da desteğiyle uygun politik ortam sağlanmasıyla geliştirilmeli ve desteklenmeye devam edilmelidir.

Lojistik yönden özellikle daha ucuz taşıma imkanları bakımından avantajlı olduğumuz komşu ülkeler stratejisi, bu ülkelerle olan dış ticaret hacmimizi daha da artıracak yönde geliştirilmelidir.

Pazar araştırma, fuar ve turquality teşvikleri kapsamları ve etki alanları artırılarak devam ettirilmelidir.

Limanlar, lojistik köyler, daha düşük maliyeti nedeniyle deniz taşımacılığı başta olmak üzere her tür taşımacılık imkanlarımız, enerji yatırımlarımız, kümeleşmeyi de dikkate alan organize sanayi bölgelerimiz ve serbest bölgelerimiz daha etkin ve verimli bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Türk Eximbank'ın öz kaynakları daha da güçlendirilmeli, ABD ve AB uygulamalarında olduğu gibi, özellikle Türk yatırım mallarını ithal eden yabancı ülke alıcılarını uygun koşullarla finanse eder bir konuma getirilerek makine, teçhizat ve anahtar teslimi komple tesis ihracatımız desteklenmelidir.

Çok büyük bir çoğunluğu kayıt içi çalıştığı için bir tür haksız rekabete maruz kalan ihracatçılar, kayıt dışılığın kabul edilebilir düzeylere indirilmesiyle haksız rekabetten kurtarılmalıdır.

İhracatçılarımızın büyük bir çoğunluğunu, en dinamik ve yenilikçi bölümünü oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmelerimiz için tanınan teşvikler artırılmalıdır.

AB hibe fonları kullanımı, bu fonlar çoğunlukla kamusal projelere ve üye ülkeler arası işbirliğini geliştirmeye yönelik olduğu için, kamu kurumları liderliğinde, sivil toplum kuruluşları işbirliğiyle artırılmalıdır. Özellikle tarımsal ürünlerin tohumdan başlayıp tüketiciye intikaline kadar tüm aşamalarını elektronik olarak izlemeye dönük programlar, Türkiye-Yunanistan arasındaki ticareti artırmaya dönük projeler, örneğin Yunan adalarına Ege'den yaş meyve-sebze, balık ve su ürünleri ihracatını teşvik eden projeler; Avrupa Birliği standartlarında akredite laboratuarların yeterli nitelik ve niceliğe kavuşmasını amaçlayan projeler kapsamında AB hibe fonları kullanımı harekete geçirilmelidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar