Cari açığın azalması iyi de, bu tablo da ihmale gelir gibi değil

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Cari açığın azalması iyi bir durumdur; eğer nasıl gerçekleştiğiyle ve detayıyla ilgili değilsek. Bu çerçevede bakınca ocak ayında geçen yıl 5.8 milyar dolar olan cari açığın bu yıl 4.9 milyarda kalması da iyidir. Ama detaylar yok mu o detaylar! 

Cari açık 900 milyon dolardan fazla azaldı azalmasına ama, bu açığı kapatacak para gelmedi, hatta finans hesabından çıkış yaşandı. Ocakta 4.9 milyar dolarlık açığa karşılık finans hesabından 3.1 milyar dolarlık çıkış olunca Merkez Bankası’ndan 5.8 milyar dolar kullanmak durumunda kaldık. Oysa geçen yıl 5.8 milyar açık vermiştik ama finans hesabından 9.5 milyar gelmiş, fazla dövizin 3.7 milyarı Merkez Bankası rezervine eklenmişti. Bu arada hemen belirtelim; finans hesabından 3.1 milyarlık çıkış, şimdiye kadar yıllık bazda bile söz konusu olmamıştı. 

Ödemeler dengesinde normal işleyiş çok basittir; cari açık kadar finans hesabından giriş vardır ve bu iki rakam birbirine eşittir. Ama bu ocakta çok farklı bir durum ortaya çıktı; hem cari açık verdik, hem de finans hesabından çıkış yaşandı.

Geçen yıl ocakta 9.5 milyar dolarlık giriş vardı, bu yıl ise 3.1 milyar dolarlık çıkış yaşandı. Yani tam 12.6 milyar dolarlık bir gerileme söz konusu. İşte bu hareketin kaynağı önemli.

Bu hareket banka kaynaklı

Finans hesabında onlarca kalem var. Biz bunları sadeleştirmeye ve kurum bazına indirgemeye çalıştık. Karşımıza çıkan tablo şu; finans hesabındaki bozulma ağırlıklı olarak bankaların attıkları adımlardan kaynaklandı. Burada hemen “Vay yine mi bankalar” diye bu kurumlar suçlanmasın. Bankalar, biraz geleceği karanlık görüp ona göre davrandıkları için, biraz da bazı işlemler bankacılık kesimi üzerinden yürüdüğü için böyle bir tablo çıkmış ortaya.

Ne mi yapmış bankalar? Geçen yıl ocakta yurtdışı varlıklarını 1.7 milyar dolar artırmışken, bu yıl 1.9 milyar dolar azaltma yoluna gitmişler. Yani 3.6 milyar dolarlık bozulma olmuş. Yurtdışı varlıkların, ağırlıklı olarak bankaların yurtdışı muhabirleri nezdindeki döviz ve TL cinsi hesaplarındaki değişimi gösterdiğini belirtelim.

Bankaların yurtdışı yükümlülükleri ise geçen yıl ocakta 3.1 milyar dolar büyümüş, bu yıl 2.1 milyar dolar gerilemiş. Yani yükümlülüklerde 5.2 milyar dolarlık bir değişim yaşanmış. Söz konusu kalem bankaların yurtdışından kullandığı krediye ve yurtdışında yerleşik kişi ve kuruluşların yabancı para ve TL cinsi mevduatlarına ilişkin değişimi yansıtıyor.

Toplam rakama yeniden dönersek… Finans hesabında geçen yıl 9.5 milyar dolarlık giriş vardı. Bu tutarın 4.8 milyarı bankalar, yine aynı tutardaki kısmı banka dışı kesim tarafından yapılan işlemlerle oluştu. Bu yıl ise banka dışı kesimin işlemleri yine pozitif olmak üzere 938 milyon dolara geriledi. Bankaların işlemleri ise negatif 4.1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Yani finans hesabındaki 12.6 milyar dolarlık değişimin 8.8 milyarı bankalardan kaynaklandı.

Yine vurgulayalım; bu durum tümüyle bankaların tercihi gibi görülemez. Bankaların yurtdışındaki mevduatı geçen yıl ocakta 2.5 milyar dolar artmışken, bu yıl 921 milyon dolar azalmış. Bu, mevduat sahibinin bir tercihi kuşkusuz. Dolayısıyla, finans hesabındaki bozulmada bankaları günah keçisi yapmak hiç anlamlı değil.

Sorun, algı sorunu

Finans hesabındaki bozulmada ne mevduatlarını azalttıkları için yurtdışı yerleşikleri suçlamamız söz konusu olabilir, ne kredi kullanımını azaltan bankaları ya da diğer sektörleri. Hani hep denmiyor mu “ayağınızı yorganınıza göre uzatın” diye. Finans kesimi ve reel sektör de bunu yapıyor. Yorganın birden kısalacağı kaygısı hakim olmuş, herkes ayağını uzatmaya korkuyor, hatta bacaklarını topluyor.

Sorun, bacaklarını karnına çekmeyi tercih edende mi, yoksa yorganın her an küçüleceği algısı yaratanda mı?

1-400.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar