Cari açığı finanse edememek olmaz!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Çünkü… Önce cari açık verip, sonra bu açığı finanse etmek gibi bir durum söz konusu olmaz, olamaz, olmamıştır, olmuyordur da…

Bu yaklaşımdan kendimizi bir türlü kurtaramadık. Hele şimdi yoğun biçimde sıcak para giriyor ya, bir kaygı içindeyiz, "ya bu para çıkmaya, hele hele hızla çıkmaya başladığında ne olacak" diye. Öyle fazla kaygılanmaya, karalar bağlamaya gerek yok; olacaklar belli. Bu para hızla çıkmaya niyetlenirse kurlar yükselecek; hepsi bu. "Kurların yükselmesi az şey mi" diyenler çıkacaktır; meraklanmayın; kurlar bir miktar artacaktır artmasına, ama öyle korkulduğu gibi bir tırmanış olmayacaktır. Merkez Bankası ne güne duruyor, bu dövizler ne gün için biriktiriliyor… Merkez Bankası piyasaya satıcı olarak girdiğinde tansiyon düşecektir. Merkez baktı ki tansiyonu düşüremiyor, piyasayı kendi haline bırakacak, ne haliniz varsa görün, dercesine ve piyasa dengesini bulacaktır, hiç kuşkunuz olmasın. Hem dövizin biraz yukarılarda dengelenmesi gerektiğini herkes söylemiyor mu zaten.

Dönelim yeniden şu cari açığın finansmanı konusuna. Bu konuya kaçıncı değinmemiz bilmiyoruz doğrusu.

Cari açık için "finanse edilebiliyor" gibi bir kavram söz konusu olamaz. Çünkü cari açık için "finanse edilememek" gibi bir kavram söz konusu değildir. Cari açık, "finansman sağlanabildiği" için verilmiştir zaten. Cari açık için ancak olsa olsa "yüzer-gezer parayla, güvenilmez spekülatif parayla finanse ediliyor" değerlendirmesi yapılabilir.

Açık temelde iki türlü finanse ediliyordur; ya sıcak parayla ya da doğrudan yatırımlarla.

Yüzer-gezer para, kar kalmadığını görürse ya da daha karlı başka bir ülke keşfederse yarın çıkmak isteyebilir, diğeriyse getirdiği parayı buraya bağlamıştır, çıkması söz konusu değildir.

Varsayınız ki, yüzer-gezer para Türkiye'ye gelmiyor artık; gelmiş olanlar da yavaş yavaş çıkıyor. Aslında dikkat ediniz, biz zaten bu paranın Türkiye'ye bu düzeyde gelmesini pek de istemiyoruz. Az gelsinler de Türk Lirası böylesine değerlenmesin, demiyor muyuz? İşte bu para gelmiyor ya da daha az geliyor, diyelim. Şimdi birileri, "Böyle olursa, yani döviz gelmezse cari açığı nasıl finanse ederiz sonra" diye kaygılanıyor. İnanılır gibi değil, ama bunu söyleyenler çıkıyor halen.

Ekonominin temelini oluşturan çok basit bir kural var: "Olmayan kaynak kullanılamaz." Bu kaynak nakit para da olabilir, borç da olabilir, borçlanma olanağı da olabilir. Ama o kaynağın var olması zorunludur.

Bir firma ithalat yapacak. Ya daha önceden elde etmiş olduğu kendi dövizini kullanır; ya TL'ye sahiptir bankadan döviz alır; ya bankadan kredi alır; ya da yurtdışındaki firmaya borçlanır.

Bir firma yatırım yapacak. Ya ortaklar sermaye koyar ve yatırıma girişilir; ya bankadan kredi alınır; ya yurtdışından kredi sağlama yoluna gidilir.

Bir öğrenci vitrinde gördüğü kazağı almak ister. Ya cebindeki nakitle alır; ya kredi kartını kullanarak bankaya borçlanmış olur; ya arkadaşından borç alır; ya ailesinden ek harçlık alır.

Hangi harcama kaynak sağlanmadan yapılabiliyor? Hiçbiri değil mi… Olamaz ki zaten.

Ekonomi böylesine yalın kurallara sahipken, kendimizi "sıcak para çıkarsa cari açığı nasıl finanse edeceğiz" kaygısına kaptırmak tuhaf olmuyor mu? Sıcak para girişi yavaşlar, bunun yerini tutacak doğrudan yatırımlarda da kayda değer bir artış olmazsa ülkeye çok az döviz gelecek demektir. Olmayan para harcanamayacağına göre de, bu durumda en başta daha az ticaret açığı verilecek, cari açık da daha düşük gerçekleşecek demektir.

Cari açık, ödemeler dengesinde başlangıç değil, bir anlamda sonuçtur çünkü.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar