Çaresizlik arttıkça hayal gücü genişliyor!..
Finansal piyasa cephesinde yapılan değerlendirme ve estirilen rüzgarlara bakarak, Avrupa Merkez Bankası kararları sonrasında Euro Bölgesi’nin dünya ekonomisinin lokomotifi olmaya başlayacağını sanma gafletine düşebilirsiniz. Hayır böyle bir şey olmayacak.
Son 20 yılda topluluk içine düştüğü durgunluk bataklığından gevşek para politikası uygulamalarına rağmen neden çıkamadı ise bu kez de sonuç çok büyük bir ihtimalle değişmeyecek. Fakat günü kurtarmaya çalışanlar bu tür gelişmeleri abartarak kendileri için fırsat yaratmaya, olmayacağını bile bile mucize aramaya devam edecek gibi görünüyor. Küresel kırılganlık kademeli olarak arttıkça bu tip sanallıkların ömrü de kısalacak, çok daha seri bir şekilde tüketilecek… Piyasaların mayıs ayı ABD istihdam verilerini ikinci plana iterek Avrupa Merkez kararlarına odaklanması ve alınan kararlar üzerine hikaye üretmeye yoğunlaşması çaresizliğin itirafı anlamına gelebilir. Avrupa Merkez Bankası bankaları motive edip yönlendirerek, her türlü tehdit ve teşvik mekanizmasından doğrudan veya dolaylı olarak faydalanarak bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Piyasaları üzmemek, beklentilerle günü kurtarmaya devam etmek adına para politikaları ile düzeltilebilecek bir durum olmadığını açıkça söyleyemiyor: Avrupalı bankaların bugün yaptırmaya çalıştığı uygulamaları son 20 yıldır aşırıya kaçan oranda ısrarla denedikleri için çok yorgun olduğunu da görmek istemiyor.
Gerçeği görmek istiyorsanız ortalama Avrupalının profiline, son AP seçimlerinde oy oranlarındaki değişime bakın ve sorun: Euro Bölgesi’ndeki tüketici ve yatırımcılar son kararlara bakarak teşviklerini değiştirir mi? Güvensizlikleri ve yorgunlukları azalabilir mi? Sanayi konusunda uzmanlaşmış ve rekabet gücünü büyük ölçüde kaybetmiş, bunların sonucunda son 5 yılda ciddi travmalar yaşamış kitleler açısından pek bir şeylerin değişmesi ne yazık ki olası değil; ve bu nedenle bankalar ve Merkez Bankası açısından da sonuç bellidir.
Euro Bölgesi açısından faiz oranlarına toplumsal hassasiyetin sıfırlandığı, başka bir deyişle likidite tuzağının derinleştiği bugünkü koşullarda alınan kararlar ekonomide umulan hareketliliği yaratamaz. Avrupa kademeli olarak istikrarsızlaşıyor, bu ortamda alınan kararların yan tesirleri faydasını aşarak sorunları daha seri bir şekilde ağırlaştırıyor, durum böyle olunca da durgunluğu aşmak nerede ise imkansız hale geliyor.
Bir düşünün Kuzey ülkeleri parasal genişleme yolu ile Güneyin kendilerine yeni faturalar çıkarmasına izin verir mi? Alınan kararların limitsiz ve hesapsız şekilde uygulanabilmesi olası mı?..
Küresel piyasalar Federal Reserve’den duymak istedikleri yönde bir karar gelmeyeceğini kabullendiği için ABD istihdam verilerini ikinci plana atıp ECB kararlarını abartarak kendi lehine fırsat yaratmaya çalıştı. Maliyeti ne olur ise olsun borçtan ve her türlü riskten kaçınma eğiliminin dalgalı bir şekilde arttığı bir ortamda sorunlu olduğunu bilinen Avrupalı Bankalardan bunun tam tersini yapmalarını beklemek ne kadar gerçekçi olabilir!.. Aç tavuğun kendini darı ambarında hayal etmesi fiziki açlığını giderebilir mi?..