Çaresizliği gizlemek zorlaşıyor!..
Küresel düzeyde kendi çıkarlarını korumak adına beklentileri yönlendirmeye çalışanların işaret ettiği yerlere bakarak onların yörüngesine girerseniz, evdeki hesabınızın çarşıya uyması imkansız hale gelebilir. Zira eğilimlerin sürdürülebilir olmadığını, sorunların hızlanan bir şekilde ağırlaştığını, kısa vadeli spekülatif beklentilerin temel belirleyici olduğunu göremez ve gerçekçi olamazsınız. Tutarlı gibi görünen hikayelerin dayandığı temel varsayımların çürük olduğunu anlayamazsınız. Bu açıdan baktığımızda uygulanmakta olan para politikaları ve finansal piyasa eğilimleri ikincildir, aksi yöndeki algılamanın belirsizlik ve kırılganlığı artırması kaçınılmazdır.
Örneğin ABD Merkez Bankası’nın parasal genişlemeyi ne zaman kısacağı hayati önem taşıyan bir konu haline geldi ve bu durum kabul edilebilmesi imkansız bir anormalliktir. Para politikası uygulamaları ile mevcut sorunlar çözülemez ve ağırlaşması önlenemez, başka bir deyişle sürdürülebilir yeni bir dengenin bu sayede tesisi ve sağlıklı büyümenin ortaya çıkması mümkün değildir. Fakat çaresizliğin yarattığı akıl tutulması nedeniyle birileri para politikası uygulamalarından mucize bekliyor ve kitle iletişim araçları kanalı ile herkesi buna inandırmaya çalışıyor. Para politikası sayesinde her şeyin düzeleceği varsayılıyor, ekonomi yeniden büyüyecek, bütçe açığı küçülecek, finansal kesim yeniden sağlığına kavuşacak yönlü masallar aç tavuğun rüyasında kendini buğday ambarında görmesine benziyor.
Bu aşamada sormak gerekiyor. ABD hangi işkolunda uzmanlaşacak da yeniden büyüyecek? İstihdamın hizmet sektöründe yoğunlaşmasının büyük bir kırılganlık yarattığı ve bilgi toplumu kavramının bir ütopya olduğu gerçeği gelişmişlerin en büyük hatası olmadı mı? Küreselleşme denilen kuralsızlığın bugünkü çaresizliğin en önemli sebebi olduğu daha anlaşılamadı mı? Gelişmekte olan ekonomilerde aynı hataları yaparak farklı bir sonuç elde edebilirler mi?.. Küreselleşme eşliğindeki parasal genişleme rekabet koşulları ve gelir dağılımını olumsuzlaştırarak sorunları daha da ağırlaştırmıyor mu? Kendi kendini besleyen bu kısırdöngü içinde nasıl olup da sürdürülebilir büyüme ortaya çıkabilir?..
Türkiye açısından da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın bu saatten sonra ne yaptığı veya yapmadığı pek önemli değil. Küresel düzeydeki parasal genişleme ve sermaye hareketlerinin yarattığı akıntı bizi nereye götürürse oraya gideceğiz, zira seçme veya binayı yıkmadan kontrolü ele alma şansımızı tümüyle kaybettik. TCMB sadece sermaye hareketlerinin etkisini yumuşatabilir, net giriş durumunda itibarı artarken aksi durumunda yıpranmaktan kurtulamaz. Merkez Bankamız bu aşamadan sonra proaktif olamaz, reaktif olmaya mahkumdur. Sermaye girişlerindeki yetersizlik ve riskten kaçınma eğilimi kalıcı ise Türk Lirası’nın değer kaybetmesine, enflasyon ve faizlerin yükselmesine, ekonominin durgunlaşmasına refaket etmekten başka bir seçeneği olamaz…
Sorunların ağırlaşması pahasına kısa vadeli spekülatif eğilimlere teslim ve bağımlı olunması olumlu düşünmeye izin vermeyen bir durumdur. Yeni parasal genişleme dalgalarının riskten kaçınmayı terse çeviremeyeceği bir dönem bizi bekliyor!..