Çaresizliğe bağlı tepkisizlik!
Son altı ay içinde gerek küresel gerekse ulusal düzeyde yaşanan gelişme ve eğilimlere baktığımızda olumsuz bir farklılaşma dikkat çekiyor: Sanki mevcut sorunların çözüleceğine ve herşeyin yeniden normalleşeceğine yönelik umutlar azaldıkça ortaya çıkan tepkiler de güç kaybediyor. Güvensizliğe bağlı psikolojik yorgunluk daha yoğun bir şekilde hissediliyor, insani değerlerle birlikte inançlar da eriyor. Çaresizliğin etki alanı, dalga dalga genişlemeye devam ediyor. Bu ruh halinin normal olmadığını ve hayra yorulamayacağını haykırmak gerekiyor.
Dile getirmek istediğimiz endişemizi daha iyi anlatabilmek için, geçtiğimiz hafta içinde yaşanan gelişmelerden örnekler verelim. ABD ekonomisinde işsizlik son çeyrek asırın en yüksek düzeyine çıkarak yüzde 8.1 düzeyine yükseliyor ve ciddi bir tepki gelmiyor. Avrupa ve İngiliz Merkez Bankaları kısa vadeli faiz oranlarını yüzde 0,5 oranında geriletiyor, fakat yine sonuç değişmiyor; sanki ekonominin nabzı durmuş ve yaşam belirtisi alınamıyor!
Ülkemizde Türk Lirası hafta boyunca değer kaybediyor sonuç yine değişmiyor! Bir an için düşünün benzer gelişmeler bir veya iki yıl önce yaşansa idi sonuç daha farklı olurmuydu? Bugünkü tepkisizliğin sebepleri nelerdir?
Piyasa fanatiklerinin böyle durumlar için yanıtı bellidir; söz konusu gelişmeler daha önce fiyatlandığı için tepki gelmemesi normaldir. Bu yaklaşımın arkasında öyle olmamasına rağmen piyasa mekanizmasının mükemmel işlediği ve kıt kaynakları etkili dağıttığı varsayımı vardır; fakat fanatiklerde bunu sorgulayabilecek zeka ve analiz kapasitesi yoktur. Mevcut tepkisizliğin bir başka sebebi de olası tepkiler olumsuz yönde olacak ise hiç olmasın daha iyi anlayışına uygun yönlendirmedir; ve bu olasılık piyasa mekanizmasının iflas ettiğinin itirafından başka bir şey değildir. Fakat statükolarını korumak adına bu gerçeği açıkça dile getiremez, aşırı liberal fikirleri savunmalarına, kamulaştırma ve korumacılığa karşı olduklarını her fırsatta dile getirmelerine rağmen kendi çıkarları adına her türlü çelişkiyi hazmedebilirler. Bugün içine düştüğümüz açmazda olduğu gibi, herşeyi tüketerek tükenmekten kurtulamazlar.
Geçtiğimiz hafta içinde ABD ekonomisinde ilginç bir gelişme daha yaşandı: Kamudan sermaye katılımı alan üç banka sıkı denetim koşullarını görünce söz konusu kaynağı iade etme kararı aldı! Söz konusu kurumların mali durumunun destek aldıkları döneme göre daha iyi olması pek mümkün değil; zira o günden bugüne menkul ve gayrimenkul değerleri ortalama yüzde 15-20 oranında gerileyerek bilançolardaki tahribatı daha da arttırdı. Ayrıca kamu desteğinin gerekli bir durum olmadan ve hiçbir denetim yapılmadan aktarılmış olması da pek mümkün görünmüyor. Hal böyle olmasına rağmen bu üç banka kaynağı nereden bulacakta sıkı denetimden kaçmak için geri ödeme yapabilecek. Ortada merkez bankaları dışında bir kaynak görünmüyor. Belli ki Federal Reserve sorunlu varlıkları defter değerine yakın bir değerden alarak mali sektöre destek vermek durumunda kalıyor; kendi itibarını eriterek çözümsüzlüğün itirafına imza atıyor. Aktif yapısındaki bozulmayı ise sır gibi saklamak zorunda kalarak hızla şeffaflıktan uzaklaşıyor. Benzer gelişmeler Avrupa'da da yaşanıyor: İngiliz ve Avrupa Merkez Bankaları belli ki kısa vadeli faizleri düşürmekle kalmamış ve mali sektöre yönelik desteklerinin niteliği de değişmiş! Öyle olmasa Lloyd's kamulaşır, BNP ile Fortis arasındaki gelişme hemen sonuca ulaşabilir miydi?..
Küresel düzeyde para ve maliye politikaları azami ölçüde gevşetilmiş, erken uyarı sistemleri devre dışı bırakılmış ve şeffaflık katledilmiş gibi görünüyor. Diğer taraftan gelir dağılımındaki bozukluk iyice anormalleşmiş iyice olumsuzlaşan rekabet koşulları ise kamulaştırma ve korumacı eğilimleri ivmelemeye devam ediyor. Demokrasi ve serbest piyasa gibi kavramların ise özü gitmiş şekli kalmış; bakış açısı ise kısa vadeye hapsolmuş, güven bunalımı çok boyutlu bir şekilde kronikleşmiş. Etkili ve yetkili kesimler ise sanki durum tam aksine imiş gibi geniş kitleleri yönlendirmeye çalışıyor, fakat başarılı olamıyor. Küresel uzlaşı eksikliği nedeniyle başka bir çıkışta üretilemiyor...
Gelişmeler bundan sonra yaşanacak eğilimlerin öngörülebilir olmadığına işaret ediyor. Böyle olduğu için herkesin karşı çıkıyor gibi görünmesine rağmen kamulaştırma ve korumacı eğilimlerin etki alanı genişliyor. Dramatik boyutlara ulaşan küresel gelirdeki erime güven bunalımının derinleşmesinde belirleyici oluyor. Bugünkü tepkisizliği ise fırtına öncesi sakinlik gibi düşünmek mümkün olabilir... Geniş kesimlerin yaşananlara kayıtsız kalması, bundan sonra da böyle olmaya devam edeceği anlamına gelmiyor...