Can Yücel’den babasının anı kitabına önsöz…
Can Yücel, “Hayatta ben en çok babamı sevdim” dediği babasının çocukluk anılarını anlattığı İş Kültür’den yayınlanan kitabına bir önsöz yazmış. Bayram öncesi bu iki insanı rahmetle anarken bu önsözden alıntılar yapmak istiyorum.
Can Yücel babasının çocukluğunda atlattığı iki “varta” olduğunu belirtiyor:
-Birinci varta iki yaşındayken bıcır bıcır konuşurken, birden bire bir yıl suspus kalışıydı. Bunu anılarında kendisi etrafın rivayetine dayanarak, büyük büyükannesinin ölümüne bağlıyor. Oysa, bana göre asıl neden vücutca zafiyeti nedeniyle anasının memesinden ayrılıp sütanneye teslim edilişi.
-İkinci varta bir bakıcı tarafından üç yaşındayken bir günlüğüne kaçırılıp çingenelere satılmak isteniyor. Ara tara Hasan Ali gece yarısı bulunuyor. Bu bence olumlu sonuç doğuran bir olay... Çünkü Hasan Ali olaydan sonra hiçbir yere kaçırılmasına müsaade edilmediği gibi, kendisinden kaçmamayı da öğreniyor.
-Rica minnet takıldım babamın peşine. Saat sabahın üçü. Şimdi hatırlamadığım kasabanın ileri gelenleri kendisiyle görüşmek için bir istasyonda bekliyorlarmış. Bakan geç de yatmıştı. Ofl aya puflaya gömleğini giydi, kravatını taktı, ceketini sırtına geçirdi ve nasıl olsa trenin penceresinden konuşuyoruz diye, pantolonunu giymeden donla cama çıktı. Sorgu sual, ufak da bir nutuk attı. Her şey iyi gidiyordu. Derken toplumumuzun püsküllü belası birkaç dalkavuk, el öpeceğiz diye vagon kapısından içeriye dalmazlar mı! Bakan apar topar kompartımana kaçarken, biz herifl eri savdık. Sonra oturduk yatakların üstüne sabaha kadar güldük.
-Hasan Ali’nin yediği son darbe siyasi idi. Devlet hizmetinden elli iki yaşında tard olmanın acısı içindeyken Ankara’da dolmuşa binmiş. Şoför de müşteride tanımıyor onu. Başlıyorlar o günlerin başlıca konusu, boy hedefi Yücel’e sövüp saymaya. Bakan da lafa karışmış, o da girişmiş Yücel’i topa tutmaya. Bakmışlar ki, öbürleri bu zat kendilerinden daha bilgili susmuşlar, onun salvolarını dinlemişler ineceği durağa kadar. İnmiş arabadan, uzatıp pencereden başını sonra, “Ben o hep birlikte sövüp saydığımız Hasan Ali Yücel denen herifim!” demiş ve yürüyüp gitmiş.
Can Yücel’in babasını anlatan şiirinden bir bölümü aktaralım buraya:
“Sevinçten uçardım hasta oldum mu/40 geçerse ateş çağ’rıllar İstanbul’a/ Bi helalleşmek ister elbet değil mi oğluyla!/ Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu/ Ohh dedim, göğsüne gömdüm başımı.”
Önümüzdeki perşembeye kadar bayram nedeniyle gazetemiz çıkmayacağı için, sizlerin, okurlarımın bayramını erkenden kutluyorum, işlerinizde başarılar ve sağlık diliyorum.