Can sıkıcılar, can verir mi?

Siyaset, bürokrasi ve yargıda 'can sıkıcı' gelişmeler...

Ekonomide ise 'can verici' yatırımlar...

*** 

Hayvancılıkta da 'can sıkıcı' günler yaşamıştık.

İyi ki yaşamış; iyi ki dip yapmışız.

Hayvancılık yatırımlarının önünü açmak için devletiyle/özeliyle bu dibi bekliyormuşuz!

***

Örneğin, son aylarda sıkça 'yem' yatırımı duyar oldum.

Mevcut durum itibariyle büyüklüğü 4 milyar doları bulan ve hayvancılığın temelini oluşturan yemden bahsediyorum.

Kaba bir hesaba göre hayvancılık sektöründe maliyetin yüzde 70’ini oluşturan maddeden...

Geçtiğimiz yıl katkı maddeleri hariç olmak üzere 1 milyar 825 milyon dolarlık ithalata karşılık, zorlanarak/sadece 113 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirebildiğimiz sektörden...

***

Bu kadar önemli bir sektöre önem vermiyorduk.

Avrupa ile karşılaştırdığımızda yerlerdeydik.

Avrupa bitkisel üretiminin yüzde 70’ini yem bitkilerine ayırırken, biz bu oranı yüzde 15'lerde bırakabiliyorduk.

Sanayi atıklarını değerlendirmeyi ise aklımızın ucundan geçirmiyorduk.

***

Dün Gaziantep'te Beşler Grubu'nun yem yatırımı yaptığını duydum.

20 milyon liraya gerçekleştirdikleri yatırımla makarna, bakliyat, nişasta, glikoz fabrikalarının atıklarını değerlendirip, günlük yaklaşık 2 bin ton yem üretimi gerçekleştireceklerini öğrendim.

Beşler'in Yönetim Kurulu Üyesi Mesut Çakmak'ı aradım.

Yapmamız/yapılması gereken Çakmak'ın bir cümlesinde gizliydi, “Atıklarımızı değerlendirmiyorduk. Şimdi değerlendirmeye başlayacağız. Tüm sanayiciler bu bilinçle hareket ederse 2 milyar doları aşan yem ithalatını, 1 yılda terse çevirebiliriz.”

***

“Her şerde bir hayır vardır...” derdi büyüklerimiz, “Bir musibet bin nasihatten evladır...” diye de eklerlerdi.

Sanırım, 'can sıkıcı' şeyleri 'can verici' olarak değerlendirip yola devam etmemiz gerekiyor.