“CAM TAVAN” çatladı, ama daha uzun bir yol var

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

Kadınların kariyer ve azimlerinin önündeki görünmez engelleri tanımlayan “cam tavan” ifadesi ilk kez bundan 40 yıl önce 1978 yılında, yönetim danışmanı Marilyn Loden tarafından bir panel sırasında kullanıldı.

Loden, “Kadın panelistler, kadınların sosyalleşmekte, kariyer basamaklarını tırmanmakta başarısız olduklarından bahsediyorlardı. Bu eleştirileri dinlemek ve sessiz kalmak çok zordu. Ben de kadınların önünde ‘görünmez cam tavan’ların olduğunu söyledim. Kadınların ilerlemesinin önündeki engeller kişisel değildi, kültüreldi” diyor.

Bugün geldiğimiz noktada, “cam tavan” henüz yıkılmış değil, ama ciddi bir şekilde çatladığını söylemek de yanlış olmaz..

Geçtiğimiz 40 yıl içinde, kadınlar eğitim alanında farkı hızla kapatmayı; erkek egemen bilinen sektörde daha fazla söz sahibi olmayı, yaratıcılık, ilham vermek, liderlik, yönetim alanlarında güçlü olduklarını ispatladılar ve ispatlamaya devam ediyorlar. Özel sektör ve sivil toplum kuruluşları kadının ekonomik güçlenmesi adına çok önemli adımlar atıyorlar.

Dünya Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre Türkiye’de kadın istihdamı son 8 yılda yüzde 77 arttı ve Türkiye 79 ü lke iç inde 2007- 2015 yılları arasında kadınların iş gü cü ne katılım oranının en fazla arttığ ı yedinci ü lke oldu. Aynı dönemde kadın istihdamının erkeklerden daha büyük oranda artmış olması da önemli.

Türkiyede 2007’de yüzde 23 olan kadın istihdamı, bugün geldiğimiz noktada yüzde 36’ya yükselmiş durumda. ILO’nun verileri, Türkiye’de son on yılda hem erkek hem de kadınlarda işgücüne katılımı artırmak adına yapılan reformların doğru yolda ilerlediğini, ancak daha fazla reforma ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.

Çünkü mevcut tablo hala pek umut verici değil. OECD ülkeleri arasında kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 63. Türkiye yüzde 36 ile OECD ülkeleri arasında son sırada yer alıyor. TÜİK verilerine göre; Türkiye’de 15 yaş üstü 30 milyon kadın var, iş gücüne katılan kadın sayısı 9.6 milyon. Türkiye’nin önemli bir sorunu da kadınlarının ücretsiz iş lerde çok yoğun olması.

Mor Ekonomi kadına eşit fırsat yaratacak

İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İpek İlkkaracan tarafından geliştirilen Mor Ekonomi kavramı toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı; bakım emeğinin kamusal hizmetler, kadınlar ve erkekler arasında eşit paylaşıldığı bir ekonomik düzeni tasvir ediyor. Prof. İlkkaracan, “Sosyal bakım hizmetlerine yapılacak 1 milyon TL’lik yatırım, inşaat sektörüne yapılacak aynı yatırımın 2.5 katı daha fazla iş imkanı yaratıyor. Aynı zamanda, yoksulluğu azaltıyor, kadınlar için eşit fırsatlar sunuyor” diyor.

Ücretsiz iş lerin iş gücüne katılımı; küresel GSYİ H’nın yüzde 13 büyümesi, yani yaklaş ık 10 trilyon dolar daha ekonomik değ er yaratılması anlamına geliyor.

McKinsey, Women Matter Türkiye Raporu ise, Türkiye iş gücüne katılımda OECD ortalaması olan yüzde 63’ü yakalarsa, 2025’te GSYİ H’yi yüzde 20, veya 200-250 milyar dolar artırabileceğini ortaya koyuyor. Bu rakamlar kadın güçlenirse, toplum güçlenir ifadesinin somut birer kanıtı...

Karar mekanizmalarında daha fazla kadın

Tabi ki kadının güçlenmesi, yönetim mekanizmalarında yer alması ile de yakında ilgili.

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu’nun yayınladığı Yönetim Kurullarında Kadın 2017 Raporu’na göre, BIST’te yer alan şirketlerin yüzde 41’nin yönetim kurullarında kadın üye yok. 2017’de BIST yönetim kurullarına 386 kadın üye seçildi. Bu rakam, tüm yönetim kurulu üyelerinin yüzde 13,9’una denk geliyor. Bu oran geçen sene yüzde 14,2 idi. Kontrol eden ailelerle ilişkili olmayan kadın üye sayısı ise sadece 201. Yani BIST şirketlerinde cam tavanı delebilen kadın oranı yüzde 7.

Bu rakamların kadınların lehine değişmesi için şirketlerin kadının güçlenmesi prensiplerini kabul edip uygulamaları gerekiyor. Kadının Güçlenmesi Prensipleri (WEPs) İş Dünyası Sözcüsü Nur Ger’in söyledikleri önemli:

“Cinsiyet eşitliğinin sağlanması için 100 yıl beklemek gerekmiyor. İyi bir ekonomi politikası ile Türkiye ekonomisi 10 yılda dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olabildiyse, kadının güçlenmesinde de doğru politikalarla 10 sene içinde çok önemli yol alabiliriz. Özetle, ‘Eşitlik kazandırır’”

Türkiye’nin en fazla WEPs imzacısı olan ülke olması, eşitliğin kazanacağına ve herkese kazandıracağına dair güçlü bir umut kaynağı...

Kadınlar teknoloji ile güçleniyor

Girişimcilik; kadının güçlenmesi için gerekli olan en önemli unsurlardan biri. Türkiye’de kadın girişimci oranı, tüm girişimcilerin sadece yüzde 8’ini oluşturuyor. 15 yıldır bu alanda önemli çalışmalara imza atan Kagider’in en yeni projesi PROJE15 “girişimcilik kodunu” teknolojik altyapı ile birleştiriyor. Çünkü teknoloji, kadınların vizyonunu arttıran ve eşzamanlı olarak onların girişimcilik gücünü kuvvetlendiren bir araç. Ve aslında kadınlara çok önemli bir fırsat sunuyor.

Crunchbase tarafından yayınlanan rapora göre tüm dünyada startup ekosisteminde kadın girişimcilerin oranı yüzde 17’ye ulaşıyor.

Türkiye’de startups.watch verileri de girişim ekosisteminde kadın girişimcilerin oranının yüzde 15 civarında olduğunu ortaya koyuyor. 2017 yılında Türkiye’de yatırım alan 71 girişimin 15’inde kadın girişimciler var.

KAGİDER'in 2025 beklentileri

Kagider, kadın odaklı 2025 yılı beklentilerini paylaştığı mektupta, Türkiye’ye 50 bin yeni kadın girişimci kazandırılması ve 5 milyon kadına daha istihdam sağlanması için çağrıda bulunuyor. Kadın çalışan ve üst düzey kadın yönetici oranının yüzde 50 olması, ihalelerde kadın tedarikçiler için yüzde 50 hedef konması, kadın akademisyen oranının yüzde 43 olması Kagider’in beklentileri arasında. Kagider Başkanı Sanem Oktar’ın dediği gibi; “Türkiye bunları hayata geçirecek ekonomik ve sosyal güce sahip. Yeter ki kadınların toplumda her alanda hak ettikleri konumu kazanmalarını zorlaştıran erkek egemen, cinsiyetçi kültürle mücadele edilsin. Türkiye’nin ülke olarak 2023’e ve ötesine uzanan bir vizyonu var. Bu vizyonun hayata geçmesi de kadınların ekonomik ve sosyal alanlarda güçlenmesine bağlıdır. Dolayısıyla bizim hayallerimiz Türkiye’nin geleceğidir.”

Türkiye'de tarımsal üretimin merkezinde kadın var

8 Mart Kadınlar Günü’nün bu seneki teması “Zamanı geldi: Kırsal ve kentsel aktivistler kadınların hayatını değiştiriyor” olarak belirlendi.

Son dönemde dünya genelinde, kadın hakları, eşitlik ve adalet adına oldukça önemli bir hareketlilik başlamış durumda. Bunun başlıca nedenlerinden biri de, kadına yönelik şiddet, taciz ve ayrımcılık vakalarının gerek medyada gerekse kamuda oldukça fazla gündeme gelmiş olması. ABD’de başlayan ve tüm dünyaya yayılan #MeToo kampanyası, hepimizin ihtiyacı olanın daha eşit bir gelecek olduğunu ortaya koydu. Kadınlar Günü bu sene sadece kadının iş dünyasındaki kadının değil; aynı zamanda, kırsal kesimdeki kadının da haklarına dikkat çekiyor. Dünya genelinde kırsal kesimlerde yaşayan kadınların oranı dünya nüfusunun dörtte birini temsil ediyor. Dünya genelinde tarım sektöründe istihdam edilen kadınların oranı ise yüzde 43’e ulaşıyor. Bu kadınların dünyayı besleyen toprakları ekiyor; yani yaşadıkları toplumun gıda güvenliğinden sorumlu. Fakat, dünya genelinde toprak sahibi kadınların oranı yüzde 20.

Türkiye’de de tarım sektöründe çalışan 2.2 milyonu aşkın kadın, ev işlerinin yanı sıra tarımsal üretimin de merkezinde yer alıyor. Tarımsal üretimin yarıdan fazlasını kadınlar gerçekleştiriyor. Ama tarımda çalışan kadınların sadece 2 bini işveren konumunda. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın dediği gibi, “Kadın çiftçiler, pozitif ayrımcılığı hak ediyor. Çalıştıkları her yıl için ilave 120 gün, 3 yılda 1 yıl yıpranma almalılar. Devlet, kadın çiftçilerimize yüzde 50 oranında prim desteği vermeli.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar