Çalışma hayatı ve sosyal güvenliğin üç yıllık yol haritası (4)
Celal ÖZCAN
Önceki üç yazımızda 2015-2017 yılı Orta Vadeli Program, Orta Vadeli Mali Plan ve 2015 Yılı Programı'ndaki amaç ve politikalar çerçevesinde gelecek üç yılda çalışma hayatı ve sosyal güvenlikte hangi idari ve yasal düzenlemelerin gerçekleştirileceği hususlarına değinmiştik. Bu son yazımızda da çalışma hayatının önemli sorun alanlarından olan iki konuyla ilgili gelecek üç yılda yapılması planlanan çalışmalar ve değerlendirmelerimize yer verilecektir.
Alt işverenlik uygulaması yeniden düzenlenecek
OVP’de istihdam politikası olarak “Alt işverenlik uygulamasının işçi hakları ve ekonominin rekabet gücü de dikkate alınarak yeniden gözden geçirileceği” öngörülmektedir. Gerek dünya, gerekse Türkiye ekonomisinde yaşanan hızlı ve teknolojiye dayalı değişim alt işverenliği yeni bir iş ilişkisi olarak gündeme getirmiştir. Zira, alt işverenlik hem uzmanlık gerektiren işlerin görülmesinde kolaylıklar sağlamakta hem de üretim maliyetlerinin azaltılmasına etki etmektedir. Bununla birlikte esnek bir çalışma biçimi olması alt işverenliği günümüz ekonomisinin vazgeçilmez uygulamaları arasına koymuş, ancak asıl işveren alt işveren arasındaki ilişki sebebiyle işçi haklarının zarar görmesi bu uygulamanın sorunlu bir alan haline gelmesine yol açmıştır.
Esasen, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2'nci maddesinde “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz.
Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez” şeklinde düzenleme yapılmış olmasına rağmen, asli işlerin alt işverene gördürülmesinde hangi şartların birlikte aranacağının belirsiz olması, muvazaa halleri konusunda yeterince ayrıntıya yer verilmemiş olması, asıl iş-yardımcı iş ayırımındaki kriterlerin belirsiz olması uygulamada çeşitli sorunlar yaratmaktadır. Aynı şekilde, mevcut düzenlemede işçi haklarını koruyacak hükümler de bulunmasına rağmen, bu düzenlemelerin yetersiz kalması nedeniyle ücret, fazla çalışma, yıllık izin, kıdem tazminatı, iş sağlığı ve güvenliği, sosyal güvenlik gibi pek çok konuda işçilerin mağduriyeti söz konusudur. En son olarak, kısa bir süre önce yürürlüğe konulmuş olan 6552 sayılı Torba Kanun'la özel ve kamu sektöründe alt işveren ilişkisi ile ilgili bazı konularda sınırlı bir düzenleme yapılmış olmakla birlikte, bunların yeterli olduğunu söylemek de mümkün değildir.
Bu çerçevede, OVP’de yer alan istihdam politikası çerçevesinde önümüzdeki üç yıl içinde özel ve kamu sektöründeki alt işverenlik (taşeronluk) sistemi kaldırılmaksızın, işçi hakları, ekonominin rekabet gücü, verimlilik, esneklik, uzmanlaşma gibi hususlar dikkate alınarak sağlıklı bir zemine oturtulması ve disiplinize edilmesi amacıyla birincil ve ikincil mevzuatta çeşitli düzenlemelerin yapılacağı anlaşılmaktadır.
İş sağlığı ve güvenliğine yönelik denetimler artacak
OVP’de istihdam politikası olarak “İşçi sağlığı ve güvenliği alanındaki denetimlerin etkinleştirileceği, teşvikler ve bilinç artırıcı faaliyetler yoluyla, başta yüksek riskli sektörler olmak üzere, çalışma hayatında güvenlik kültürünün yaygınlaştırılacağı ” öngörülmektedir.
İşyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi, işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerinin düzenlenmesi amacıyla 2013 yılı başında müstakil bir kanun olarak 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe konulmuş ve çok sayıda da ikincil mevzuat (yönetmelik, tebliğ) çıkarılmış olmasına rağmen, aradan geçen iki yıl içinde iş kazası ve meslek hastalığı olaylarında önemli bir azalış sağlanamadığı gibi, son zamanlarda özellikle madencilik ve inşaat sektörü gibi çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde pek çok ölümlü iş kazası olayı ile karşı karşıyla kalınmıştır. Son iki yılın resmi olmayan ölümlü iş kazası istatistiklerine bakıldığında da 2013’te 1235 işçi, 2014 yılının ilk dokuz ayında da 1413 işçi hayatını kaybetmiştir. Ölümlü iş kazalarındaki bu artış iş sağlığı ve güvenliği konusunda yasal düzenlemelerin tek başına yeterli olmadığını, en iyi yasalar yapılsa da uygulanmadıkça, bir ilerleme sağlanamayacağını, dolayısıyla yeni yol haritalarının çıkarılması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Nitekim, hem OVP’de hayata geçirilmesi öngörülen istihdam politikası, hem de kısa bir süre önce Başbakan tarafından ana hatları kamuoyuna açıklanan “iş güvenliği eylem planı” çerçevesinde yeni bir yaklaşıma gidileceği anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki sorunların çözümü ve iş kazalarınn azaltılması amacıyla önümüzdeki üç yıl içinde İş Güvenliği Eylem Planı çerçevesinde,
•Süreç yönetimi,
•İnsan faktörü ve eğitim,
•Toplumsal duyarlılık-bilinçlendirme ve iş güvenliği kültürü,
•Yasal düzenleme,
olmak üzere dört ana başlık altında, birden fazla bakanlığın görev alanına giren konularda koordinasyon ve iletişimi artıracak yeni bir süreç yönetiminin hayata geçirileceği, mesleki eğitime yönelik çalışma yapılacağı, tehlikeli ve çok tehlikeli işlerle ilgili meslek standartlarının belirlenmesi ve mesleki yeterlilik belgesi olan kişilerin bu alanda çalışabilmesi, iş kazası olmayan işyerlerinin ödüllendirilmesi, bilinçlendirme ve güvenlik kültürünün artırılması amacıyla yazılı ve görsel materyal (film, afiş, broşür vb) hazırlanması, ILO’nun 167 sayılı İnşaat İşlerinde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi, 176 sayılı Madenlerde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi, 184 sayılı Tarımda Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi'nin TBMM’de onaylanarak iç hukuk düzenlemelerinin de bu sözleşme hükümlerine paralel olarak değiştirileceği, şuana kadar yeterince uygulanmayan denetim ve idari-parasal yaptırımların (işin durdurulması, idari para cezası) daha etkin hale getirileceği anlaşılmaktadır.