Çalışkan yapay zekâdan üretken yapay zekâya
İlk yapay zekâ örneği, 1950’li yıllarda bir matematikçi ve bilgisayar bilimcisi olan Alan Turing tarafından ortaya atılan “Turing Testi”dir.
Bu test, bir bilgisayarın insan benzeri düşünce yeteneğine sahip olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılan bir deneydi. Turing, “Bilgi İşlem Makineleri ve Zekâ” başlıklı makalesinde “Makineler Düşünebilir mi?” sorusunu sordu ve bunu anlamak için bir test önerdi.
Bu testte bir insanın ve bir bilgisayarın bir dizi yazılı mesaj yoluyla birbirleriyle iletişim kurması ve bir hakem tarafından bu iletişimden yola çıkarak hangi tarafın insan ve hangi tarafın bilgisayar olduğunu tahmin etmeye çalışması isteniyordu. Eğer bilgisayar, hakemin yeterince uzun bir süre boyunca insanla ayırt edilemeyecek kadar iyi iletişim kurabilirse, yani hakem yanıltılırsa, bu bilgisayarın insan benzeri düşünce yeteneğine sahip olduğu kabul ediliyordu.
Yıllar geçtikçe, bilgisayar teknolojisi gelişti ve yapay zekâ araştırmaları hız kazandı. Günümüzde yapay zekâ, o dönemde hayal edilemeyecek kadar ileri bir noktada ve birçok alanda hayatımıza entegre edilmiş durumda. Üretken Yapay Zekâ da elbette ki yapay zekânın alt kategorilerinden biri ve yaratıcılık ve üretkenlik alanında özellikle kullanılan bir tür.
Bu tür yapay zekâ sistemleri, yeni ve benzersiz içerikler oluşturma yeteneğine sahip. Resim yapabilen, müzik besteleme, metin yazma, dil çevirisi, yazılım üretme gibi yaratıcı içerikler üretebiliyorlar. Üretken yapay zekâ, derin öğrenme ve özel üretkenlik modelleri kullanarak insan benzeri yaratıcılık yeteneğini taklit ediyor.
Üretim sürecinde tıpkı insan gibi asistanlık yapıyorlar
Geçtiğimiz günlerde ülkemizi bu alanda yurtdışında gururla ve başarıyla temsil eden Halit Erdoğan ile çok keyifli bir sohbet yaptım. Google’da 10 yıl boyunca yapay zeka çalışmalarının içinde bulunan Halit şu anda New York’ta “Neural Bridge AI” isimli bir yapay zekâ şirketi kurmuş ve dünyanın birçok ülkesine danışmanlık veriyor. Yaptığımız sohbette şunlara vurgu yaptı: “Üretken yapay zekânın her sektörde etkisini görüyoruz.
Yazılım mühendisliğinden başlayarak operasyon, pazarlama, satış, emlak, sağlık, finans gibi her sektörde uygulama alanları genişliyor. Bu alanların hepsinde üretken yapay zekâya doğru kayan önemli bir varlık transferi potansiyeli var. Görünen o ki 100 milyarlarca dolarlık bir aktarım olacak bu ve bunun ilk kısmı önümüzdeki 3 ila 5 yıl içinde gerçekleşecek. Uzun vadede trilyonlarca dolarlık iş hacminin üretken yapay zekâ teknolojilerine akacağını düşünüyorum.
Buna güzel bir örnek dijital pazarlamadır. Bundan 25 sene hiç değeri olmayan bu pazarda şu anda 500 Milyar dolarlık bir iş hacmi var. Bu büyüklüğün büyük kısmını eski yöntemlerden transfer olan varlıklar oluşturuyor. Benzerini üretken yapay zekâ ile tüm sektörlerde yaşıyoruz ve yaşamaya devam edeceğiz. Şu anda Amerika ağırlıklı olmak üzere birçok ülkede üretken yapay zekânın konumlandırılması için danışmanlıklar veriyorum.
Bunlar finans, medya, otomotiv gibi farklı alanlar olabiliyor. Tüm resme baktığımızda şunu net olarak söyleyebiliriz; az önce örneğini verdiğim varlık transferi, üretken yapay zekâyı benimsemeyen şirketlerden, bunu benimseyen şirketlere doğru olacak.” Halit’in tespitleri hepimiz için çok önemli. Diğer yandan bu dönüşüm yolculuğuna baktığımda “Üretken Yapay Zekâ” kavramının hayatımıza girmesine kadar olan sürede kullanılan yapay zekâya ben “Çalışkan Yapay Zekâ” diyorum. Bugüne kadar tekrar eden işleri devraldılar, finansal açıdan başarılı tahminler yaptılar.
Şimdi ise üretim sürecinde tıpkı bir insan gibi bize asistanlık yaparak hayatlarımızı kolaylaştırıyorlar. Riskleri de her açıdan doğru bir şekilde tanımlandığında “Süper İnsan” olma yolculuğunda en değerli yoldaşımız üretken yapay zekanın kendisi olacak gibi görünüyor. Güzel bir gelecek için…