Çalışanlarına özel sağlık sigortası yaptıran şirketlere cezalı vergi ve personele borç şoku
Değerli okurlar, biliyorsunuz çok sayıda şirket, çalışanlarına toplu özel sağlık sigortası yaptırıyor ve primleri de kendi ödüyor. Ödenen bu primlerin vergi durumu zaman zaman sorunlar yaratır. Önce şirketler bu ödemeyi doğrudan yaparsa matrahtan indirebilir mi tartışmaları yaşanmış, bu sorun tebliğ, sirküler ve muktezalarla çözülmüştü. Şimdi de ödenen bu primlerin matrahtan hangi aşamada indirileceği tartışma yaratıyor.
60 yıllık uygulama bir mukteza ile sorunlu hale geldi
2020 yılı başında tam Covid kapanmaları öncesinde verilen bir muktezada, işveren tarafından ödenen özel sağlık poliçesi primlerinin, personele sağlanan nakdi net menfaat olarak sayılıp, bu tutar üzerinden vergi hesaplanıp brüte iblağ edileceği, daha sonra ödenen prim tutarının matrahtan düşülerek kalan matrah tutarı üzerinden gelir vergisi hesaplanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ücretin gerçek safi değeri (matrahı) işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından Gelir Vergisi Kanunu’nun 63. Maddesi’nde sayılan indirimler yapıldıktan sonra kalan miktardır. 63. Madde’nin 3. Fıkrası çerçevesinde de ödenen bu primler, safi ücreti (vergi matrahını) hesaplarken indirim olarak dikkate alınıyor yani vergi hesabında dikkate alınmıyor.
Mevcut bordro programlarının çoğunluğu ve bildiğimiz kadarıyla şirketlerin insan kaynakları departmanlarının uygulamalarının büyük çoğunluğu bu yönde. Sigorta şirketleri de grup sağlık sigortası pazarlarken doğal olarak bu vergi indiriminden ve uygulanış şeklinden bahsederek poliçe pazarlamakta.
Yaygın uygulamanın ve bu yeni görüşün anlamını bir örnekle açıklayayım.
Bir an için Damga Vergisi konusunu ve 63/3’teki şartları unutarak örneği basitleştirmeye çalışayım. Yaygın uygulamaya göre 100 lira özel sağlık sigortası primi ödendiyse, bu tutarın tamamı (kanundaki şartlar ve sınırlamalar dahilinde) vergi matrahının dışında bırakılıyordu. Yeni uygulamaya göre, 100 lirayı (%15 vergi oranı ile) brütleştirirsek, yaklaşık 117 TL brüt tutara erişiriz.
Bu tutardan 100 TL’yi (ödenen net sigorta primi) istisna olduğu için indirdiğimizde elimizde vergi matrahı olarak 17 kalır. Aslında 17 brütleştirirken vergi tutarı idi. İstisnayı indirdiğimizde bu kez bu tutar matrah oldu. Bu tutarın %15’ini (2.55 TL) vergi olarak beyan edip ödediğimizde hesaplarda 14.45 TL sanki çalışana borcumuz kalmış gibi görünecektir.
Hesabı zor
Her bir çalışan için, çalışanın vergi pozisyonuna göre bu hesabın yapılması zorluk yarattığı gibi, bir de çalışana borçluymuşsunuz gibi hesaplarda bir tutar birikecektir. Şirketlerin hem çalışanları için özel sağlık sigortası ödeyip hem de çalışanlarına borçlu sayılacağı bir durum oluşacaktır.
Geçmişin incelenmesi hali
Bu durumda çalışanları için özel sağlık sigortası yaptırmış şirketlerin tamamı cezalı tarhiyat riski ile karşı karşıya. İşin kötüsü yapılan tarhiyatlarla ilgili olumsuz ilk mahkeme ve olumsuz istinaf kararları var. Şimdi gözler Danıştay’da.
Mali idare bu konuyu muktezalara bırakmamalı
Bu konudaki tebliğler, sirkülerler, geçmiş ve hâlihazırdaki yaygın uygulama düşünüldüğünde, mukteza ile yönlendirilmesi doğru değil. Mali idarenin konuyu bir tebliğ ile düzenlemesi ve şayet mukteza ile aynı görüşte ise uygulamayı ileriye doğru (tebliğ sonrasında) başlatması daha hukuki olacaktır.
Bizce doğrusu
Biz 60 yıllık yaygın uygulamanın daha doğru olduğunu düşünüyoruz. GVK’nın 63. Maddesi’nin başlığı ve ücretin matrahını ücretin gerçek safi değeri olarak, yani aynı maddedeki indirimler düşüldükten sonra kalan kısım olarak tanımlayan giriş cümlesi, 94. Madde’nin ilk paragrafında stopajın tanımı (ödemeleri nakden veya hesaben yaptıkları sırada istihkak sahiplerinin gelir vergisine mahsuben tevkifat yapılır, istihkak sahibine yapılacak bu ödeme tevkifata tabi değilse neyi tevkif edeceksiniz), 96. Madde’nin ikinci fıkrasındaki tanım (tevkifatın ücretin safi tutarı yani indirimlerden sonra kalan kısmı üzerinden yapılacağı, verginin kesinti yapanca üstlenilmesi halinde nasıl hesaplanacağı) birlikte dikkate alındığında, ücretin safi tutarına giderken istisnayı uygulamanın daha doğru olacağı, aksinin yasaya aykırı olacağı, 60 yılı aşan uygulamanın bir atlama değil, yasanın bir bütün olarak ele alınması sonucu varılan doğru bir uygulama ve yorum olduğu kanaatindeyiz.