Cahil ve fırsatçı Keynesyenler
İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth bile geçen ay sonunda London School of Economics'e yaptığı bir ziyarette akademisyenlere "Neden gelen bu krizi kimse öngöremedi?" şeklinde bir soru yöneltmiş. Ekonomistler de apışıp kalmış tabii. Gerçekten de Nouriel Roubini ve bu sene Nobel ödülünü kazanan Paul Krugman gibi bir-iki istisnai isim dışında iktisat camiasında çok az kişi krizi öngörebildi. Bunda insanın tabiatında olan iyimser olma eğilimi kadar, pek çok ekonomistin çalıştıkları kuruluşların kendilerine iyimser olmaları yönünde yaptıkları baskıların da payı var mutlaka. Ya da büyük iktisatçı Keynes'in gene naciz bir deyişiyle "geleneksel bir yaklaşımla yanlış öngörüde bulunmak geleneksel olmayan bir yaklaşımla doğru öngörüde bulunmaktan evladır".
Özellikle ABD'de NBER'in başında bulunan Marty Feldstein ve Harvard Üniversitesi profesörlerinden Ricardo Hausmann gibi ekonomistlerin repütasyonları deyim yerindeyse yerlerde sürünüyor. Bilindiği gibi (bizdeki bazı yorumcuların da kendisine fazlasıyla angaje olarak ABD'de kriz olmayacak söylemini benimsemelerine sebep olan) Feldstein ancak geçtiğimiz günlerde ABD'de resesyonun başlamış olduğunu itiraf etmişti. Hem de başlangıç tarihi olarak da Aralık 2007'i göstererek. Ana amaçlarından biri ABD ekonomisinin büyüme trendlerini "önceden" ortaya koymak olan bir kurumun resesyonun Afrika'daki kabileler tarafından bile hissedildiği bir noktada kalkıp malumu ilan etmiş olması trajikomik bir durum tabii. Hausmann ise 1.5 sene kadar önce ABD'nin kara madde (astro-fizikte teori ile varlığı ispatlanmasına rağmen görünmeyen ve algılanamayan madde) nedeniyle krize girmeyeceğini iddia etmişti. Kara madde olarak da ABD şirketlerinin yurtdışı yatırımlarının kağıt üzerindeki getirisinin yabancı şirketlerin ABD'deki yatırımlarının getirisinin çok üzerinde olmasını göstermişti. Bugünlerde kendisi kara madde oldu doğrusu. (Mamafih bu ekonomistlerin saçmaları da devam ediyor. Feldstein krizi çözmek için ABD'deki mortgage sahiplerinin haklarının tek taraflı olarak fesh edilmesi gerektiği, Hausmann ise ABD'nin kendi suyundan giden ülkelere dolar yardımında bulunarak dünyadaki hegemonyasını daha da güçlü bir şekilde sürdürebileceği kabilinden yazılar yazdılar.)
Bu krizi bildik-bilemedik muhabetini bir kenara bıraksak bile bugünlerde küresel krize karşı şu anda alınmakta olan ve alınması düşünülen tedbirler konusunda da kafaların son derece karışık olduğunu görüyoruz. Üzerinde tek uzlaşılan nokta ise liberal politikaların kesinlikle gündemden düşmüş olması. Doğal olarak, tek derdi kendi kuyruğunu kurtarmak olan özel sektör acayip Keynesyenci kesilmiş durumda. (Kârlar cebe, zararlar kamuya mantığı!) Örneğin üç otomobil devinin kurtarılması konusu. Bilindiği gibi yardım son anda senatodan (şimdilik) geçmedi. Ancak Keynesyenci olarak bilinen bir başka Nobel ödüllü ekonomist Stiglitz bile kurtarılmaya karşı. Onun yerine söz konusu şirketlerin "Chapter 11" olarak bilinen iflas sürecine götürülmesi gerektiğini savunuyor. Nihayetinde bu şirketlerin yeniden yapılandırılarak yaşatılabileceğini, ancak bu süreç içerisinde şirketlerin bugüne gelmesinde payı olan şirket hissedarlarının ve borç verenlerin kurtarılmasının yanlış olacağını düşünüyor.
Görüldüğü gibi Keynesyen politikalar konusunda bayağı bir görüş ayrılığı var. FED'in muslukları ne kadar daha açması gerektiği, bu durumun ileride enflasyona nasıl tesir edeceği, mali harcamaların boyutu ve süresinin ne kadar olacağı, vergi indiriminin mi, yoksa doğrudan kamu harcamalarının mı daha etkili olduğu, yüksek bütçe açıklarının ABD dahil olmak üzere pek çok ülkenin riskini ne derecede artıracağı, reel sektöre doğrudan yardım yapılıp yapılmaması şiddetle tartışılan konulardan bazıları.
Diğer bir tartışma konusu da, küresel dengesizliklerin çözümü için tutumlu Almanlar, Japonlar ve Çinliler'in milli tasarruf oranlarını hızla düşürmeleri gerektiği iddiası. Bu yaklaşıma ise Newsweek'deki söyleşisinde Almanya ekonomi bakanı Steinbrueck "bunlar cahil Keynesyenler'dir" şeklinde cevap verdi. Ancak, tutumlu ülkeler genişlemeci ekonomi politikalar izlemekte geç kalırlarsa, krizi çok daha yoğun bir şekilde hissedecekler. Bu da fasit bir daire yaratarak küresel krizin daha da derinleşmesine yol açabilecek. Yani karınca olmak her zaman o kadar da kârlı değil. Ağustos böcekleri kışları karıncaların fazla stoklarını yiyebiliyor.