Çağdaş medeniyet!
Gerek küresel düzeyde gerekse ülkemizde, ekonomide yaşanan ve yaşanacak eğilimler ile başta sermaye piyasaları olmak üzere finansal cephede yaşanan trendlerin farklılaşması büyük dengesizlik ve sorunların kaynağı oldu.
Serbest piyasa anlayışının etkin çalışabilmesi için ekonomide yaşanacakların piyasalar tarafından fiyatlanması ve sorunların henüz küçük iken çözülmesi gerekiyor. Fakat ipin ucu kaçıp sorun ve dengesizlikler geleceğe ipotek koymaya başladığında süreç tersine çalışıyor ve korkular aklın yerini alıyor; fakat orta vadede gelir dağılımı bozulması ve rekabet koşullarında olumsuzluk öyle boyuta ulaşıyor ki gelişmeler kontrolden çıkıyor. Bugün benzer bir durum var ve sonunun iyi olmayacağı kesin: Ekonomi daralıyor fakat finansal piyasalar bunu değil kendi hayalini ihtiyaç gibi görüp fiyatlamaya çalışıyor; kısa vadede ortaya çıkan dopingin olumlu etkisi orta vadede felakete dönüşüyor.
Muhtemelen ülkemizin dış ticaret hacmi 2009 yılında daha önce görülmemiş boyutta daralacak; gerek iç ve dış talepteki daralma gerekse hammadde ve ara malı fiyatlarının önemli ölçüde gerilemiş olması bu sonuç üzerinde belirleyici olacak. 2008'de 300 milyar doları aşan söz konusu rakam, bu yıl yüzde 30'u aşan oranda daralarak 200 milyar dolar düzeyinin altına inebilir. Böyle bir daralma tüm ekonomiyi etkiler; talep daralır, bütçe açığı büyür, paranın devir hızının düşmesi ile birlikte borç-alacak zincirindeki olumsuzluklar artar, istihdam kayıpları istikrarsızlığın daha etkin olmasına sebep olur. Böyle bir ortamda banka bilançoları da küçülür ve menkul-gayrimenkul şeklindeki varlık değerleri yükselmez düşer. Zira gelir azaldıkça ihtiyaçları karşılamak veya borçları ödemek için elde ne var ise satılır; beklentiler olumsuzlaşır ve güven bunalımı güçlenir.
Güven bunalımına bağlı olarak riskten kaçma ve kaçınma eğilimi güçlenmesin diye ve değer kayıplarını önleyerek bilançoları korumak adına yetkililer devreye girmek durumunda kalabilir. Böyle bir yaklaşım kısa vadede algılamaların bozulmasını önleyebilir veya yetersiz kalabilir. Fakat her ihtimalde orta vadede yaşanacaklar ekonomideki eğilimlere bağımlıdır; olumsuzluğa sebep olan sorun ve dengesizlikler çözülmemiş ve büyümeye devam ediyor ise gelişmelerin kontrolden çıkması kaçınılmaz olur.
Zira ülkemizde son altı yılda yaşananlar bu açıdan önemli; kamu ve mali sektörün durumunu varlık değerlerini artırarak düzeltelim derken geniş kesimlerin durumundaki olumsuzlaşmaya kayıtsız kalındı. Küresel düzeydeki likidite bolluğu sayesinde taşıma su ile değirmen döndürüldü, sorun ve dengesizliklerin biçim değiştirerek ağırlaşmasına göz yumuldu. Hayalle gerçek karıştırıldı... Likidite azalıp varlık değerleri gerileyince ne yapacağımızı bilemez hale geldik; çünkü görmezden gelinen sorun ve dengesizlikler hareket yeteneğini önemli ölçüde sınırlamıştı. Kalıcı çözüm yerine günü kurtarma anlayışı bu tabloyu yaratmıştı ve aynı anlayışla kalıcı düzelme imkansızdı. Bir ülkede yaşayanların genel durumundaki eğilim, kamu ve mali sektörün geleceği üzerinde belirleyicidir ve bu gerçeği ortadan kaldırmak mümkün değildir.
Küresel düzeyde ticaret hacmi ve sermaye hareketleri daralıyor; tüm ekonomileri aynı yönde etkiliyor ve istikrarsızlık potansiyelini büyütüyor. Belirsizlik ve kırılganlık arttıkça olumsuz eğilimler güçleniyor, gelir dağılımı ve rekabet koşulları bozuldukça para ve maliye politikası uygulamalarının etkisi azalıyor; bu süreçte varlık değerlerinin yükselmesi, sorun ve dengesizliklerin ağırlaşması pahasına günü kurtarmaktan ve daha büyük bir kaosa koşmaktan başka bir işe yaramıyor...
Sormak gerekiyor insanlığı bu kısır döngüye hapsetmek ve dünyayı cehenneme çevirmeye çalışmak medeniyet midir?..