Çağ değiştiren toplar
2008 yılında Torino’da Takım Çelikleri Konferansı’na katılan bir Türk işadamı, Ulusal Topçu Müzesi’ni gezerken, bahçede ‘ İstanbul’un Fethi’nde Kullanılan Top’la karşılaştı. Dökümle ilgili bir metalurji mühendisi olarak özel bakırlar ve bronz üretimi de yapıyordu. Fatih Sultan Mehmet’in topları da bronz ile dökülmüştü. Merak etti; yüzlerce yıl önce ‘Şahi top’ denilen bu toplar, hangi teknoloji ile nasıl dökülmüş ve o günün koşullarında müthiş bir savaş makinası yaratılmıştı. Yıllarca uğraştı, kaynak topladı ve 2021’de yayınladığı ‘Çağ Değiştiren Toplar’ isimli bir kitapla, her coğrafyadaki Osmanlı toplarını mercek altına aldı.
Şahi, Fatih devrinin en büyük toplarına verilen bir isim. En büyüklerini Macar Urban döker. Urban aslında ‘yoksul’ Bizans’tan kaçıp, Rumeli Hisarı’nın yapılışı sırasında ‘hüneri’ni Fatih’e anlatma şansı yakalayan bir usta. İlk denemeyi Fatih’in gözetiminde yapar ve başarır. Fatih onu bu kez Edirne’de ilkinin iki katı büyüklüğündeki bir topu dökmekle görevlendirir. Onu da yapar. Deneme atışlarında yüksek sesten korkmasınlar denilerek halka haber salınır. Bu topun namlusu 8.5 metre, çapı 91,5 cm, cidar kalınlığı 21 cm, 680 kg ağırlığındaki güllesinin menzili 1200 metreydi. İş artık bu ‘canavarı’ ve diğerlerini İstanbul surlarının yanına götürmeye kalmıştı. Osmanlı’da Urban’a kadar top döken başka ustalar da vardı, Urban’dan sonra başkaları da oldu. Batı kaynaklarına göre ‘hain’ Urban, kimilerine göre çok büyük top dökebilen bir dahi ve kuşatma için dört devasa top yapmış. 53 günlük kuşatma sürecince nice kara ve deniz savaşları yaşanmış. Toplar sayesinde surlarda açılan gedik bir çağın bitişini hazırlamış.
Dardanel topu...
İngiltere Portsmouth şehri Ford Nelson Müzesi’nde sergilenen bir başka Şahi topun üzerinde Receb 868 (Mart 1464) yazıyor. Münir Ali isimli bir usta dökmüş. 63 cm çapında, 5,25 metre boyunda, 8 ton ağırlığında ve 300 kiloluk taş gülle atabiliyor. Taşınma ve dökme kolaylığı için vidalarla bağlanacak şekilde iki parça olan ‘zambak desenli’ bu topun doğum yeri İstanbul Tophane-i Amire. Bu, 1807’de Çanakkale’yi geçmeye çalışan John Ducks Worth’un kumandasındaki donanmanın altı gemisini yine Fatih’in yaptırdığı Kilitbahir kalesinden yaptığı atışlarla batıran ‘Dardanel’ topu.
1856 Kırım savaşı nedeniyle Çanakkale’ye gelen General J.H. Lefroy, bu topa hayran kalmış. Kale komutanına 1200 sterlin vermiş, ‘Hayır’ yanıtını almış. Elçiliği araya sokmak dahil, tekrar tekrar yapılan teklifler sonrasında Sultan Abdülaziz’in İngiltere ziyareti sırasında 1868’de Kraliçe Quenn Victoria’ya hediye edilmek üzere, iki yeni deneysel Armstrong top karşılığında götürülmüş. Münir Ali’nin topu, 1464’te Fatih’in, Çanakkale Boğazı’nın savunulması için gönderdiği 42 toptan biri. Sonuçta yüzyıllarca görev yapan toplardan günümüzde 6’sı kalmış: Bunların en büyüğü olan Şahi İngiltere’de, diğeri İtalya Torino’da, daha küçükleri ise Harbiye’deki askeri müze bahçesinde.
Aynı kitapta bir makalesiyle yer alan Aselsan Yönetim Kurulu Başkanı (Dönemin GTÜ Rektörü) Prof. Dr. Haluk Görgün’e göre Fatih dönemi Osmanlı’nın ‘her alanda’ inovasyon dönemi idi. İki yıl içinde idari sorunları çözmesi, fetih öncesi asker, mühimmat ve malzeme temini, dört ayda Rumelihisarı’nın yapımı, kara silah sistemleri içinde en önemli silah türü olan topun geliştirilmesi, yatay yollu atış teknolojisi yanında dikey yollu atışla çalışan toplar (havan topu) yaptırması, Avrupa kale mimarisini değiştirecek hafif ve ağır topçuluğun aynı anda kullanılması, surlar altından tüneller kazdırılması ve patlatmalar, yürüyen kuleler yaptırması, kaybedilen deniz savaşının ardından gemileri karadan Haliç’e indirerek dengeyi hemen değiştirmesi, savaş sırasında Haliç’e köprü yaptırarak grejuva ile başa çıkması, fetihten bir gece önce psikolojik harekat için yaptırdığı ‘mum donanması’ ve yanı sıra bilim, teknoloji, sanat, hukuk, adalet alanları dahil niceleri.
Fatih’in fetih öncesi ilk adımının boş olan hazineyi doldurmak, güçlü bir maliye kurmak olduğunu belirterek, geçen hafta 570. yılı kutlanan bu parlak dönemin, yarınlar için de geçerli olacak formülünü Haluk Görgün’ün kaleminden tekrarlayalım: Kuvvet, kudret, organizasyon ve inovasyon…