BYD yatırımının getirdiği risk ve fırsatlar
Dünyanın en büyük elektrikli araç üreticisi olarak bilinen Çinli BYD firmasının 1 milyar dolar yatırımla Türkiye’de bir fabrika kuracağı açıklandı. İmzalar atıldı, süreç başladı. BYD yatırımı ülkemizin doğrudan yabancı sermaye çekme noktasında zorlandığı bir dönemde çok önemli. Yapısal reformlara sıcak bakılmayan ve bu nedenle Batı’dan doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekilemeyen bir dönemde, bu yatırım kıymetli. Ayrıca, Çin’in ülkemize yönelik ilgisini oldukça ciddi bir seviyeye taşıyor, ki bence gözden kaçırılmaması gereken esas konu burası.
Daha önce Çin ile ilgili bir yazı yazmış, ABD ve AB ile olan sorunların aşılması noktasında Türkiye’nin Çin için jeopolitik önemine değinmiş, Çin ile iş birliği imkanlarının geliştirilmesinin büyük bir fırsat olacağını ve tam zamanı olduğunu vurgulamıştım. BYD yatırımı bu anlamda öngörülerimi doğrulamış oldu. Otomotiv başta olmak üzere, farklı sektörlerden de daha fazla yatırımcı geleceğini düşünüyorum.
Rekabet kızışacak
Ancak bu işin bir başka boyutu daha var. BYD yatırımının ülkemizde ve özellikle Avrupa’da otomotiv sektöründe dengeleri sarsacağını, sektör oyuncuları için ortaya pek çok stratejik risk çıkartacağını düşünüyorum. Ülkemizde otomotiv sektöründe faaliyette bulunan tüm firmalar bu yatırımın sonuçlarını iyi değerlendirmek durumunda, zira yatırımı yapan firma BYD gibi bir dev.
Çinli şirket bu yatırım ile Türkiye’nin Çin menşeili otomobillere getirdiği yüzde 40 oranındaki ek gümrük vergisinden kurtulmuş olacak. Ayrıca ÖTV başta olmak üzere farklı teşvikler de alacak. Arkasından gelmesi muhtemel diğer firma yatırımları ile Türkiye’de otomotiv sektörü muhtemelen bir kızıl okyanusa dönüşecek. Elbette doğrudan yatırım kaynaklı üretimlerin en az %50’si ihraç edilecektir diye düşünüyorum, ancak kalan kapasite dahi içeride taşları yerinden oynatmaya yeter.
Risk ve fırsatlar söz konusu
Bu süreçte, AB menşeili firmaların da atıl kapasite sorunları yaşamaları olası. 27 senedir Türkiye’ye gelmemiş olan bu firmaların yatırım yapmasını beklemiyorum. Ancak kendi üretim, tedarik zincirleri ve satış süreçlerindeki verimlilikler ve inovasyonlar ile rekabette ayakta kalabilirler. Ülkemizdeki distribütörlerin de zorlanmaya başlayacağı bir dönemin yaklaştığı kanaatindeyim. İç pazarda 1 milyon adetlik bir büyüklük var ve şimdi rekabet daha da kızışıyor.
Türkiye’nin Çinli firmaların Avrupa operasyonları için bir offshore merkez haline dönmesi olası. Bu senaryo dahilinde başta TOGG olmak üzere, AB merkezli pek çok grubun Pazar payı kaybetmesi muhtemel. İşin risk tarafında bu var.
İşin fırsat tarafında ise, otomotiv sanayimiz için fırsat alanları gözüküyor. Eğer ülkemizde üretilecek olan araçlarda yerli ürün oranı artırılabilirse, bu otomotiv sanayi şirketlerimiz için büyük fırsat demektir. Tüm parçalar yurt dışından gelir, sadece montaj hattı olarak kalırsa, bunun bize faydası sınırlı olur. Yine de şirketlerimiz şimdiden BYD ve diğer firmalar ile dirsek teması sağlamalılar. Ayrıca kurulacak ARGE merkezleri ile teknoloji üretimi ve katma değerli ihracat imkanları da sağlanabilir. Yine BYD üretiminde 5000 kişilik işgücünün istihdam edilecek olması da hem bölgesel işsizlik açısından hem de işgücü yetkinliği ve donanımı kazanılması adına bölge açısından avantaj teşkil ediyor. BYD’nin nitelikli ve tecrübeli beyaz yaka ve mavi yakaları sektörden veya yan sektörlerden çekmesi de ayrı bir risk olacaktır.
Otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bir şirketseniz sizin için ana gündem BYD yatırımı ve ortaya çıkartacağı stratejik fırsatlar ve riskler olmalı. Bu konuda bir strateji çalıştayı yapmanızı öneririm. Sektörde tüm kartlar yeniden dağıtılıyor ve buna hazır olmanız gerekiyor.