Büyüyen ekonomi, artan karlar, gerileyen ücretler

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Orhan AKIŞIK

ABD'de ekonomi büyürken işsizlik gerilemeye devam ediyor. Çalışma Dairesi'nin raporuna göre mart ayı işsizlik oranı yüzde 8.8 olarak gerçekleşti. Bir önceki ay bu oran yüzde 8.9'du. Ekonomik büyümeye rağmen işsizlik oranının uzun süreden beri azalmamasında verimlilik artışı, işletmelerin işçi alımları konusunda temkinli davranmaları ve işgücüne katılım oranındaki artışın etkisi var. ABD ekonomisinde işgücüne katılım oranı bu yılın Ocak ayı itibariyle yüzde 64.2. Ekonominin henüz resesyona girmediği 2007'de ise bu oran yüzde 66.4'dü. Şu halde, ekonomi büyümeye devam ettikçe katılım oranının da yükseleceği söylenebilir. Peki, işgücüne katılım oranı nedir ? Bu işsizliği nasıl etkiler? Kısaca hatırlatmakta fayda var.

Bir ekonomide işgücüne katılım oranı, çalışma çağındaki nüfusun toplam nüfusa bölünmesiyle bulunur. Esasen, çalışma çağındaki nüfusdan kastedilen toplumun istihdam edilebilme vasfına sahip kesimidir. Hazır işgücü olarak da ifade edilebilecek bu grup çalışanlar dışında, işsiz olmakla birlikte aktif olarak iş arayanları da kapsar. Uzun süren resesyonlarda iş arayanların bir bölümünün iş aramaktan vazgeçmesi ve işgücü piyasasından ayrılmasıyla işgücüne katılım oranı da düşer. İşgücüne katılım oranının düşmesi, işsizlik oranının görünürde de olsa azalmasına yol açar. Öte yandan, ekonominin yeniden büyümeye geçmesiyle birlikte işsizlik azalmak bir yana başlangıçta artabilir de. İlk başta şaşırtıcı gelse de bunun nedeni, daha önceden aktif olarak iş aramaya son verenlerden bir bölümünün tekrar iş arayanlar grubuna dahil olmalarıdır. Bu durumdaki kişilerin sayısındaki artış sadece işgücü ordusunu arttırmaz; aynı zamanda işsizliğin de artmasına yol açar. ABD'de işsizliğin yavaş olarak gerilemesinde bunun da etkisini hesaba katmak gerekiyor. Uzun süren resesyondan dolayı iş aramaktan vazgeçenlerin bir kısmı yeniden iş aramaya başladılar. Dolayısıyla, bu yıl işsizliğin azalmaya direnç göstermesi, hatta bir miktar artması bile söz konusu olabilir.

Halen 13.5 milyon kişinin işsiz olduğu ülkede asıl düşündürücü olan, uzun süreli işsizliğin artması. Çalışma Dairesi tarafından yapılan tanıma göre 27 hafta veya daha uzun süreden beri işsiz olanları kapsayan uzun süreli işsizlik, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en yüksek oranında bulunuyor. Şubat ayında yüzde 43.9 olarak gerçekleşen uzun süreli işsizlik oranı, martta yüzde 45.5'a yükseldi. Başka bir ifadeyle, işsizlerin hemen hemen yarısı altı ay veya daha uzun süreden beri işsiz olanlardan oluşuyor. İnsanların bilgi ve becerilerinde erozyona neden olan uzun süreli işsizliğin sosyal yapı, beşeri sermaye ve ekonomi üzerindeki olumsuz

etkileri büyük. Dikkati çeken bir diğer gelişme şirket karları artarken ücretlerin gerilemesi. Birçok sektörde ücretler resesyon öncesindeki dönemin altında seyrediyor. Bunun nedeni yüksek işsizliğin dışında artan petrol ve emtia fiyatları. Bu bakımdan, önceki krizlerle bu sonuncusu arasında etkilenen kesimler açısından hiç bir değişiklik yok; fatura yine çalışanlara çıkıyor. Fiyat artışları devam ederse, bunun harcamaları ve yatırımları etkilemesi kaçınılmaz olur. Cumhuriyetçiler işsizliğin yeterince azalmamasını işsizlik sigortalarının sürekliliğine bağlıyorlar. Resesyondan önce 27 hafta ile sınırlı olan işsizlik sigortası ödemeleri, işsizliğin yüzde 10'u aştığı 2009'un Ekim ayında bazı eyaletlerde 99 haftaya kadar uzatılmıştı. Neoliberal iktisat görüşünün etkisindeki Cumhuriyetçilerin iddiasına göre işsizlik sigortası bütçe açıklarını arttırma dışında, işsizlerin daha düşük ücretli işleri kabul etmelerini engelleyerek işsizliğin gerilemesini önlüyor. Resesyonun sona ermesinin üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen ekonomide risklerin tamamen ortadan kalktığı söylenemez. Amerikan Merkez Bankası (FED) Mart ayındaki toplantısında geçen Kasım ayından bu yana uyguladığı genişleyici para politikasında bir değişiklik yapmayacağı yönünde karar aldı. Kararın altında yüksek işsizliğin de etkisi var.

Haziran'dan sonra FED'in politikasında bir değişiklik olup olmayacağı henüz bilinmiyor. Tahminler, ABD ekonomisindeki büyümenin bu yıl da devam edeceği yönünde. OECD'ye göre ekonominin ilk iki çeyrekte yüzde 3.1 ve 3.4 oranında büyüyeceği öngörülüyor. Büyümeyi tetikleyen faktörlerin başında artan şirket karları ve düşük ücretler geliyor. Karlar yeni yatırımlara kanalize edilirse istihdam da süratle artabilir. Bu tabloda belirsiz olan tek şey petrol fiyatlarındaki artışın devam edip etmeyeceği. Fiyatlar artmaya devam ederse büyüme etkilenir.  Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki siyasi gelişmeler bakalım ne gösterecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016