Buyurun bakalım, cari açık yine finanse edilemedi!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

 

Bakın 12 Temmuz’da bu köşede “Sonunda korkulan oldu, cari açık finanse edilemedi” başlıklı yazımızın girişinde hangi görüşleri dile getirmişiz:

“Eyvah ki eyvah, ne olacak şimdi? Ne yapacağız? Cari açıkla ilgili olarak korktuğumuz başımıza geldi sonunda.

Hep ne diyorduk koro halinde; ‘Ya cari açığı finanse edemezsek’… Sonra da mutlu oluyorduk, ‘Açık veriyoruz, ama neyse ki finanse ediyoruz’ diye. Ama ‘deniz bitti’, işte cari açığın finanse edilemediği gün de geldi çattı.

Aslında çattı yerine ‘çatmış’ dememiz gerekiyor; cari açığın finanse edilemediği dönem geride kalmış. Çünkü cari açık mayıs ayında finanse edilememiş.

Bu durumun farkına vardık mı peki?

‘Cari açık ya finanse edilemezse’ diye yeri göğü inletenler, yorum üstüne yorum yapanlar… Bu durumun farkına vardınız mı?

Ruhunuz duymadı, değil mi...

Eğer bunu fark etseydiniz, ‘Biz demedik mi, işte korktuğumuz başımıza geldi’ diye ortalığı ayağa kaldırırdınız. Ama fark etmediniz bile. Edemezsiniz zaten. Merkez Bankası ödemeler dengesi verilerini açıklamadan fark edemezsiniz. Olsa olsa tahmin yürütebilirsiniz, o kadar.

Hem bakmayın bizim ‘Cari açık finanse edilemedi’ dememize, finanse edilmeden cari açık verilemez ki...

Gelen finansman, yani döviz cari açıktan fazla olursa, aradaki fark rezerve eklenir. Döviz girişi yetersizse bu kez de Merkez Bankası rezervi kullanılır.”

Ve haziranda da...

Merkez Bankası dün haziran ayı ödemeler dengesi verilerini açıkladı. O da ne; meğer biz haziranda da cari açığı “finanse edememişiz”! Çünkü haziranda gelen döviz de cari açığı kapatacak boyutta olmamış ve Merkez Bankası rezervi kullanılmış.

Papağan satan adam, dükkana giren müşteriyi neredeyse sille tokat dışarı atınca “Müşteriye niye böyle davrandın” diye sormuşlar. Dükkan sahibi, “Baksanıza, adam kekeme, malları bozacak” diye yanıtlamış.

Hala, “Cari açık finanse edilemezse, açığın finansmanı konusunda endişeliyiz” diyenler var. Bu kişiler ekranlarda da bu engin bilgilerini sunmaktalar, kimileri de üniversitelerde bu bilgileriyle öğrenci yetiştirmekteler.

Biz, öğrenme durumunda olanları tabii ki papağan yerine koymuyoruz; ama artık ayıp!

Finanse edilemeden açık verilmez. Finanse etmeden bırakınız öyle milyar dolarlık cari açık vermeyi, bir simit bile alamazsanız.

Bu söylediğimizle finansman kalitesi kavramı birbirine karıştırılmamalı elbette. Finansman kaleminden olan giriş doğrudan yatırım için mi, portföy yatırımı için mi, portföy yatırımı içinse kamu borç senetleri mi, yoksa hisse senetleri için mi, bütün bunlar önemli tabii ki. Bu apayrı bir konu.

Rezervden 3.5 milyar dolar kullanıldı

Cari işlemler dengesinde haziranda 4.4 milyar dolarlık açık verildi. Böylece, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ilk altı ayın en düşük açığı haziranda oluşmuş oldu.

Haziranda 4.4 milyar dolarlık açığa karşılık finansman kaleminden gelen tutar 3.5 milyar dolarda kaldı; yani açık klasik söylemle ifade edersek “finanse edilemedi”. İmdada Merkez Bankası yetişti, Banka rezervinden 3.3 milyar dolar kullanıldı. Böylece toplam finansman 6.8 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Merkez Bankası rezervinden mayısta da 4.5 milyar dolar kullanılmıştı. Böylece, iki ayda rezervden kullanılan tutar 7.8 milyar doları buldu.

Bu arada, haziranda net hata ve noksan kalemindeki negatif 2.3 milyar dolar dikkat çekti.

Açıktaki artış hız kesti

Yıllıklandırılmış açıkta nisanda başlayan artış haziranda da sürdü; ancak artış hızı önemli ölçüde yavaşladı. Yıllık açık, haziran itibariyle 53.6 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Yıllık açık mayıs sonunda 53.2 milyar dolardı.

Geçen yılın ikinci yarısında yaklaşık 22 milyar dolar cari açık vermiştik. Bu yıl ikinci yarıdaki açığın geçen yıldan bir miktar fazla olmasını beklemek gerekiyor. Dolayısıyla gidişat, 2013 açığının 60 milyar doların biraz üstünde gerçekleşebileceğini gösteriyor. Şöyle de söylemek mümkün; 60 milyarın biraz üstü normal, sürpriz ise 60 milyarın altında kalmak.

aktas160813.jpg

***

İşsizlik geriledi!

Sapla saman karışınca ekonomik göstergelere ilişkin müthiş yaratıcı yorumlar yapılabiliyor. İşsizlik oranında olduğu gibi... Türkiye’de inşaat, turizm, tarım gibi sektörlerdeki istihdam toplamda önemli bir yer tuttuğu için, çalışan sayısı mevsimsel olarak yaz aylarında artış gösterir. Bu, hep böyle olagelmiştir. Dolayısıyla yaz aylarına doğru işsizlik oranı da geriler. Tam bir çanak eğrisi oluşur. Mevsimsel etkenlerle kış aylarında da işsizlik oranımız büyür.

Durum böyle olduğu için de işsizlik oranını aynı mevsimsel koşulların geçerli olduğu bir yıl öncesiyle kıyaslamak gerekir. Bir ay önceye göre de kıyaslama yapmak mümkündür elbette. Ama bunu yapmak için TÜİK’in hazırladığı başka bir oranı, mevsimsel etkilerden arındırılmış oranı kullanmak gerekir. Arındırılmamış verilerle bir ay önceyle kıyaslamaya girişirseniz, örneğin mayısta işsizliğin yüzde 9.3’ten yüzde 8.8’e gerilediği sonucunu elde edersiniz ki, bu tümüyle yanlış bir değerlendirme olur.

Bu “zorunlu” açıklamadan sonra gelelim oranlara. TÜİK’in dün yaptığı açıklamaya göre nisan, mayıs, haziran aylarının ortalamasını gösteren ve mayıs verisi olarak açıklanan işsizlik oranı yüzde 8.8 oldu. Geçen yılın aynı dönemindeki işsizlik oranı yüzde 8.2 düzeyinde bulunuyordu.

Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı ise mayısta yüzde 9.6’ya ulaştı ve son bir yılın en yüksek düzeyine çıktı.

İşsizlik konusuna, daha sonra daha detaylı eğilmek üzere şimdilik bir nokta koyalım.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar