Büyümeyi nasıl değerlendireceğiz

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

 

 

2012 yılının ikinci çeyreğine ilişkin büyüme bulguları açıklandı.  Bir önceki yılın aynı dönemine  kıyasla bu yılın ikinci üç ayında ekonomi yüzde 2.9 oranında büyümüş.
Bu hızı yavaş bulan da oldu, iyidir diyen de. Değerlendirmeler farklı  oldu anlayacağınız. Bu çeşitlenmenin  büyüme performansının  farklı kriterlere göre  değerlendirilmesinden kaynaklandığı anlaşılıyor.
Bu tür değerlendirmelerde iki farklı kriter kullanılabilir diye düşünüyorum. Bunlardan birisi ekonominin potansiyel (uzun dönemli) büyüme hızıdır. Açıklanan büyüme hızı ekonominin potansiyeline  kıyasla  değerlendirilir. İkinci değerlendirme kriteri ise içinde yaşanılan dönemin  ((konjonktürün) makroekonomik koşulları olabilir. Açıklanan büyüme hızı ait olduğu  dönemde (kısa dönem) egemen olan iktisadi koşulların merceğinden değerlendirilip, yorumlanır.
Bizde bu iki yaklaşımın da yaygın biçimde kullanıldığı gözleniyor. Farklı değerlendirmeler ve farklı pozisyonlar bundan kaynaklanıyor.
                                                    *                  *                  *
İkinci çeyrekteki büyüme hızını  ekonomin potansiyeline göre değerlendirince olumlu bulmak pek mümkün değil. Türkiye ekonomisinin yüzde 4-4.5 oranında bir potansiyel büyüme hızına sahip olduğu kabul ediliyor. İkinci üç aydaki büyüme hızı (yüzde 2.9)  bunun epeyce altında kalmış. Epeyce bir yavaş olduğumuz anlaşılıyor. Yapabileceğimizin tamamını yapmadığımız ya da yapamadığımız anlamına geliyor bu. Karamsar değerlendirmeler genellikle bundan kaynaklanıyor.

Kendi adıma bu ölçüde karamsar değilim. Açıklanan  büyüme sayıları bende bu ölçüde bir karamsarlık yaratmadı. Ekonomiye egemen olan ortama baktığımda, bu dönemde gerçekleştirilen bir gelişmenin  uzun dönemli, bir anlamda ideal sayılabicek bir performansa kıyasla değerlendirilmesinin, bütünüyle yanlış olmasa da, yanıltıcı olabileceğini düşünüyorum. Üstelik döneme biraz da olağan dışı sayılabilecek koşulların egemen olması halinde yanılma dozunun artabileceği kanısındayım.
                                                 *                *                      *
2012 yılının ikinci üç ayında küresel ortama egemen olan iktisadi koşulların  büyüme dostu olduğu  söylenemez. Hakim olan konjonktürün reel ve psikolojik koşulları ulusal ekonomileri yavaşlamaya zorluyor. Biz de  bu konjonktürün etki alanı içindeyiz. Üstelik, uluslararası planda en önemli partnerimiz olan Avrupa'daki olumsuz koşulların ağırlaşarak devam etmesi  nedeniyle büyüme dostu olmayan iklimden en fazla etkilelenen ülkeler arasında yer alıyoruz.
2012 yılının ikinci çeyreğindeki büyümeyi bu açıdan değerlendirince durumun pek de olumsuz sayılmayacağını düşünüyorum. Üstelik, muhatap olduğumuz küresel koşulların dayattığı eğilimlerin tersi yönde yol aldığımızı düşündürecek gelişmeler olduğu gözleniyor.
Reel koşullar bizim uluslar arası pazarlarımızı daraltıyor. Avrupa pazarının yavaşlaması karşısında,  pazar çeşitlendirmek  amacıyla yöneldiğimiz Orta Doğu- Kuzey Afrika bölgesinde yaşananlar malum. Bu koşulların büyümeyi olumsuz etkileyeceği açık. Oysa açıklanan veriler büyümenin net dış talep (net ihracat) tarafından sürüklendiğini gösteriyor. Koşulların dayattığının tersi yönde hareket ediyoruz  dediğimde kastettiğim bu. (Bizi altın ihracatı büyütüyor savsatasına kulak asmayın. İhraç ettiğimiz altını ithal ediyoruz. Net altın ihracatımız öyle ekonomiyi peşine takıp götürecek boyutta değil).

Kendi adıma büyüme dostu olmayan konjonktürün reel etkilerinden çok beklentileri biçimlendiren psikolojik etkilerinin belirleyici olduğunu düşünüyorum. Küresel iklimin olumsuz oluşu beklentileri bozuyor. Avrupa meselesinin sürüp gitmesi özellikle bizde olumsuz beklentileri  besliyor. Ülkenin güneyindeki sıcak çatışma olasılığının beklentiler ve risk algısı üzerinde yarattığı gerilimin bu durumu daha beter hale getirdiği açık.
Beklentilerin olumsuz yöne kayması özel alandaki harcamaların kasılmasına neden olarak iç talebi etkisizleştirir. Büyüme tek bacaklı olur. Açıklanan veriler 2012 yılının ikinci çeyreğnde Türkiye ekonomisinin böyle tek bacaklı (dış talep) bir büyüme performansına sahip olduğunu gösteriyor.
Bırakın potansiyelin altında kaldı diye dövünmeyi  bir yana,  bu koşullarda sağlanan büyüme hızı yüksek bile sayılır.  Benim değerlendirmem böyle.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018