Büyümeye dair öncü göstergeler ne söylüyor?
İkinci çeyrek ekonomik büyümesine dair öncü göstergeler yayımlanmaya devam ediyor.
Hafta içerisinde mayıs ayı sanayi üretim verileri açıklandı. Sanayi üretimi mevsimsellikten arındırılmış olarak yıllık %0.1 küçülürken aylık olarak %1.7 arttı. Önceki iki ayda daralan sanayi üretiminin mayıs ayında artış kaydetmesi üretim tarafında sert bir yavaşlama olmadığına işaret ediyor. Sektörel büyüme oranlarına baktığımızda madencilik ve taş ocakçılığının %3.9 daraldığını, imalat sanayinin %2.1, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımının %1 büyüdüğünü gözlemliyoruz.
Açıklanan işsizlik rakamları da mayıs ayında işsizlik oranının %8.4 ile son on iki yılın en düşük seviyesine gerilediğine işaret ediyor. İş gücü piyasasında yapısal sorunlar kaynaklı farklı dinamikler var. Fakat 35.9 milyona ulaşan işgücü ile birlikte toplam istihdamın 32.9 milyona yükselmesi ekonomik aktivitenin canlılığına işaret ediyor. Ayrıca işsizlik oranının hem kadın hem de erkeklerde düşüş eğiliminde olması sevindirici bir gelişme.
Yeni siparişlerde düşüş
Ekonomik aktiviteyi takip ettiğimiz diğer bir öncü gösterge Türkiye İmalat Sanayi PMI (satınalma yöneticileri endeksi) verileri. Bu veri İstanbul Sanayi Odası tarafından ve sanayi üretimi endeksinden bir ay kadar daha önce yayımlanıyor. PMI endeksinde 50 kritik seviye. Endeksin 50’nin üzerinde olması önceki aya kıyasla iyileşmeye işaret ederken 50’nin altında olması aktivitenin önceki aya göre yavaşladığına işaret ediyor.
Mayıs ayında 48.4 seviyesinde olan endeks haziran ayında 47.9’a geriledi. Yeni siparişlerde düşüş ve üretimde yavaşlama endeksin gerilemesine neden olan temel faktörler olarak gösterildi. Yeni siparişlerdeki düşüşün hem iç hem de dış pazar kaynaklı olması tedirgin edici bir gelişme olarak değerlendirilebilir. İç talebin yavaşladığı bir ortamda ihracata yönelme dezenflasyon sürecinin üretim üzerindeki maliyeti azaltabilirdi.
Bir yandan başta AB ülkeleri olmak üzere ihracat yaptığımız başlıca ülkelerdeki talep zayıflığı, diğer taraftan TL’nin son dönemde reel olarak değer kazanıyor olması ihracatı zorlaştıran faktörler arasında. ISO Türkiye İhracat İklimi Endeksi nisan ve mayıs aylarındaki artışlar ile umut vermişti. Haziran ayındaki düşüş ihracat yaptığımız ülkelerde toparlanmanın hızlı olmayacağını gösteriyor.
Sektörel PMI verilerini incelediğimizde gıda ürünleri sektörünün 50.8, makine ve metal ürünler sektörünün 50.5 ile büyüme tarafında olduğunu görüyoruz. En çok daralan sektörler 44.1 ile tekstil ürünleri, 45.3 ile kara ve deniz taşıtları, 45.4 ile elektrikli ve elektronik ürünler, 45.6 ile ana metal sanayi.
Hizmetler sektörü güçlü kalacak
Haziran ayı kapasite kullanım oranı %76.2 olarak açıklandı. Son iki aydır düşen kapasite kullanım oranı da üretimdeki zayıflama sinyallerinin bir diğeri olarak değerlendirilebilir. Haziran ayı Reel Kesim Güven Endeksi 100.5 seviyesine geriledi. Bu seviye son 21 ayın en düşük değeri. Reel kesim güvenindeki gerileme de üretimdeki yavaşlama işaretleri ile uyumlu.
Üretim tarafında yavaşlama sinyalleri belirginleşirken tüketim tarafındaki gelişmeleri de önemsiyoruz. Son üç ayda perakende satışlar geriliyor. Toptan ticarette de satışlarda aylık %5.1, yıllık %4.6 gerileme var.
Sanayi üretiminde gerileme yaşanırken hizmetler sektörünün görece daha canlı olduğu anlaşılıyor. Ciro endekslerine baktığımızda hizmetler sektörü cirosunun mayıs ayında yıllık %80.6 arttığını görüyoruz. Konaklama ve yiyecek sektöründe ciro artışı %93.6 olarak gerçekleşmiş. Bir başka deyişle, hizmetler sektöründe talep canlı kalmış ve reel olarak büyümeye devam etmiş.
TCMB’nin önümüzdeki dönemde para politikasındaki sıkı duruşunu devam ettireceği varsayımı altında perakende satışlardaki ve imalat sanayi tarafında üretimdeki yavaşlamanın devam edeceğini ve sonbaharda daha fazla hissedileceğini söyleyebiliriz. Turizm sezonunda olmamız itibariyle hizmetler sektörünün yaz aylarında güçlü kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Ekonomik aktivitedeki yavaşlamanın hizmetler sektörünü de sonbahardan itibaren daha fazla etkilemesini bekliyoruz. Fakat genel eğilimleri göz önünde bulundurarak bu etkinin imalat sanayine göre daha ılımlı olacağını düşünüyoruz.