Büyümenin önündeki iki engel: Üretim ve tasarruf
Özel sektör döviz açığı ve ekonomi genelinin dış ticaret açığı, daha büyük sorunlara dönüşümü engelleyen bir dış finansman desteğiyle şimdilik ayakta durabiliyor. Endişe için kaynak oluşturan nokta "şimdilik" boyutunda düğümleniyor. Bu durum tıpkı koltuk değnekleri üzerinde yürüyen insanın durumu gibidir. Lamark'ın o meşhur teorisi, kullanılmayan kas yapısını nasıl da zamanla zayıfladığına işaret eder. Benzer şekilde, güçlü TL seviyemizin üretimimize öylesine zayıf bir kas yapısı kazandırdığını, dış ticaretin %66'sının dahili işlem rejimiyle yürütülüyor olmasından anlayabiliyoruz. Enerjide dışa bağlılığımız çok yüksek. Ekonomide dolarizasyonun önüne geçemiyoruz. Enerji dış açığımızın yaklaşık %50'si düzeyinde seyrederek, bir taraftan kurun enflasyon üzerinde geçişken özelliğini, öte tarafta yetersizliği mahküm edilmiş tasarruf oranımızı çağrıştırıyor. Küresel gerginlikler ve risk iştahının rüzgarı, yerel gerçeklerimizle de birleşip uykularımızı kaçıran güvensizlikleri besleyip büyütüyor...
Bunlar bildik meselelerimiz. Ya geçen haftanın gündemine paraşütsüz atlamış faiz artışlarına ne demeli? Artışların toplam faiz giderleri kontrolünde açtığı derin gedikler. Ters zamanlarda savunmanın gerisine düşmüş top gibi ekonomimizde "offside" yaratıyor. Bugüne kadar bütçemiz, krizde en iyimser olduğumuz başlıklar arasında yer aldı. Ya şimdi, harcamaların offside'ına düştük. Bütçedeki faiz hariç harcamalara neden hep güven besledik. Gözümüz kapalı inandık süreceğine kriz boyunca. O da toplam kamu borcunun %39'lara düşmesinde etkili oldu. Buraya kadar her şey güzel. Ya 2013. 2013, faiz hariç harcamaların enflasyondan çok hızlı artıyor olduğu bir döneme girdi.
Hızlı toparlıyoruz. Ancak bu her zaman bu kadar kolay olamayabilir. Konjonktür bugün için bizim lehimize sıcak para cenneti olarak çalışırken, sağlam talep artışına sahip ekonomileri birer birer tarıyor. Güney Kıbrıs'ın 19 milyar dolarlık batık banka sorununun üstesinden gelebilmekte zorlanan Eurogroup, kendisinden beklenen o yapısal dönüşümleri nasıl yerine getirecek. Yeni bir hikaye değildir. Yılan hikayesi gibi uzatıldıkça uzayan küreselleşmenin yumuşak karnıdır. Türkiye, bu sermaye hareketlerine karşı durabilmekte, finansal istikrara yönelik koridor faiz aracıyla oldukça aktif. Sorun iki noktada düğümlenir: Üretim ve sağlıklı, güçlü bir tasarruf altyapısı ve bunun milli gelirden alabileceği yüksek pay. Ne dersiniz, belki de bir gün olur.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar