Büyümenin normalleşmesi için rekabetçi üretim ve yapısal reformlar şart
Üçüncü çeyrek büyüme rakamları beklenen yüzde 2.9’un çok altında 1.7 olarak açıklandı. Bunun sonucunda 9 aylık, ilk üç çeyreklik büyümemizde yüzde 3’ün altında yüzde 2.8 olarak gerçekleşti. Orta Vadeli Programda 2014 büyüme hedefimiz yüzde 3.3 olarak belirlenmişti. Yıl sonunda buna ulaşabilmemiz için yılın son çeyreğinde yüzde 4.5 büyümemiz gerekiyor. Aksi halde daha düşük büyümeler bizim yüzde 3’lük hatta yüzde 3’ün altında bir büyüme ile yılı tamamlamamız sonucunu getirecektir.
Bu rakam bize iyi yanıyla 2009 yılından bu yana 20 çeyrektir büyümemizin pozitif olduğunu gösteriyor. 2000’li yıllar öncesindeki gibi pozitif büyümeli bir yılın ardından negatif büyüme daralma yaşadığımız dönemden uzaklaştığımızı gösteriyor. Ayrıca, bu büyümenin yüzde 2 kadarının ihracata dayalı olması da bir başka olumlu yön olarak ortaya çıkıyor.
Bu rakamın kötü yanı ise, yüzde 5 altındaki her büyümenin istihdamı olumsuz etkilediğini, yatırımları yeterince ivmelendirmediğini biliyoruz. Cumhuriyetten bu yana ortalama yıllık büyümemiz yüzde 4.5’unda gerisinde kalındığını görüyoruz. Ayrıca, bu üçüncü çeyrek büyümesi son iki yılın en düşük çeyrek büyüme performansı olarak karşımıza çıkıyor.
Doğaldır ki buna bahane bulmak isteyenler, kuraklık ve don etkisiyle tarımsal ürün performansımızdaki gerilemeden, Rusya, Mısır, Irak, Suriye, Libya’daki jeopolitik sorunlar nedeniyle bu pazarlara ve AB’deki durgunluk nedeniyle AB’ye ihracatımızda yeterli performans artışını sağlayamamamızdan söz edebilirler. Ancak, bunu söyleyenlerin büyümenin bu çeyrekteki motor gücünün ihracat olduğunu, büyümeye yüzde 2 katkı verdiğini unutmamaları gerekir. Durgunluktan söz edilen AB 28 pazarında ithalatımız yüzde 1.5 artarken, ihracatımız yüzde 13 artmış durumda olduğu gözden ırak tutulmamalıdır.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, üçüncü çeyrek büyümesini değerlendirirken, “Olumsuz hava koşulları nedeniyle tarımsal üretimin azalması 2014 yılı üçüncü çeyreğinde GSYH büyümesini sınırlandıran bir etken olmuştur” diyor.
Babacan gelecek dönemde sürdürülebilir büyüme yapısının güçlendirilmesi ve potansiyel büyümenin artırılması için, “Yapısal reformların da kararlılıkla hayata geçirilmesi gerekir” değerlendirmesini yapıyor. Onuncu Kalkınma Planı 2014-18 dönemi için 25 alanda öncelikli dönüşüm programları ve bunlara yönelik eylem planlarının sürmesi konularında kapsamlı çalışmalar yaptıklarını belirtiyor.
Büyümedeki düşük seviye bize üretimi rekabetçi şekilde artıracak, ihracatımızı artırarak sürdürülebilir kılacak, tarımsal üretim sorunlarımıza çözüm getirecek bir yapısal reform programına ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Bu yüzde 3 seviyesindeki “kötünün iyisi” büyüme performansından kurtulabilmemiz için, yapısal reformlar üretici kesimlerle birlikte bir an önce hazırlanıp hayata geçirilmelidir.
Petrol ve emtia fiyatlarındaki düşüşün yaşandığı, en önemli ihraç pazarımız AB’de, Avrupa Merkez Bankası’nın likidite artırıcı politikasıyla, düşükte olsa bir büyüme dönemine girdiği dönemde yapısal reformları hayata geçirerek üretimini artırıp rekabetçi kılarak, ihracat büyümesini sürdürülebilir kılacak ülkemiz büyümesini yukarı çekecektir.
Unutmamamız gereken yüzde 5’lik büyüme yıllık yeni istihdam talebini karşılayacağımızı sağlayan yeni yatırımları gerçekleşmemizi sağlayacaktır. Ama reformist politikalarla asıl amacımız bizi orta gelir tuzağından kurtaracak yüzde 7-8 oranları olmalıdır. Bu da 2014 büyümemizin iki katına bizi ulaştıracak kalkınma modeline ve reformlara ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Bunun için sözel söylemden uzak durmadan yola reformlarla devam etmeliyiz.