Büyümenin nimetlerinden Yararlanabiliyor muyuz ?

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN [email protected]

 

 

Devamlı olarak büyümeden söz ediyoruz. Büyüme nedir ? Milli gelirin artmasıdır. Milli gelir nedir ? Ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal (katma) değerinin büyümesi, yaratılan bu gelirin  üretime katılanlar arasında adil şekilde dağıtılmasıdır. Her yıl büyüme oranlarının yüksek olmasını istiyoruz. Büyüme oranı düşük çıkınca üzülüyoruz. İyi de büyümenin nimetlerinden bu ülkede yaşayanlar nasıl yararlanıyor ? TEPAV (Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı)  sitesinde, N. Emrah Aydınonat 'ın" Fırsat eşitliği ve büyüme" konusunda çok kapsamlı bir yazısı yayınlandı. Aydınonat, Devlet'in (TÜİK'in ) rakamlarını değerlendirmiş. TOBB'un desteği ile bu tür çalışmalara imkan hazırlayan TEPAV da bu yazıyı yayınlamış. Aydınonat, "İktisadi büyüme ve kalkınmanın önündeki en önemli engellerden biri, fırsat eşitliğinin olmamasıdır. Türkiye'nin önündeki en büyük engellerden biri de budur" diyor.Eğitimde fırsat eşitliğinin olmadığını vurguluyor. Diyor ki, Türkiye'de yaşayan 14 yaşından büyük bireylerin %65'inin lise eğitimi yok. Türkiye'de yaşayanların  %42'si ilkokul mezunu.  Ortaokulu okuyup, eğitimi o seviyede bırakanların oranı ise %23. Evet, Türkiye'nin %65'inin lise eğitimi yok! Bu rakamı dikkatlice düşünün lütfen. Üniversite sınavına girebilmek için liseyi bitirmek gerekiyor. Lise veya dengi bir okul bitirmiş olmanız yani lise diplomasına sahip olmanız sizi %30'luk şanslı bir azınlığın üyesi yapıyor. Üniversite diploması ise, sadece %9'un üye olabildiği çok seçkin bir kulübe giriş belgesi olarak değerlendirilebilir. Türkiye'de üniversite mezunu olanların nüfusa oranı sadece ve sadece %9 Tabii, üniversite okumak ayrıcalık olunca, yüksek lisans ve doktora da lüks oluyor. Eğer bir yüksek lisans veya doktora diplomanız da varsa, %1'lik kaymak bir tabakanın üyesisiniz demektir. Ne kadar şanslı olduğunuz için, sizinle aynı şansa sahip olmayanların durumunu değerlendirmekte de güçlük çekiyor olabilirsiniz.
Ne kadar şanslı (veya şansız) olduğunuzu görmek için yaşam standartlarınızı değerlendirip, Türkiye'nin geneliyle karşılaştırmanız faydalı olabilir.

. Türkiye nüfusunun %35,8'i ihtiyacı olsa da yeni giysiler alamıyor. AVM'lerden değil, ucuzcu dükkânlardan veya pazardan alışveriş yapsalar dahi yeni giysiler alamıyorlar, eski giysilerle idare etmek zorunda kalıyorlar.

· Nüfusun %80,3'ü eskimiş ve yıpranmış mobilyalarını yenileyemiyor. Mecburen eski mobilyalarla yaşıyor.

· Nüfusun %35,4'ü sıcak bir yuva hayaliyle yaşıyor. Kışın üşüyor, evini ısıtamıyor.

· Nüfusu %67,6'sı beklenmedik ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Mesela, beklenmedik bir hastalık veya kaza gibi bir durumla karşılaştığında oluşacak ek masrafları karşılayamıyor.

· Nüfusun %60,20'si et, tavuk veya balık satın almakta güçlük çekiyor. Bu pratik olarak temel ihtiyaçlarını karşılayamadıkları anlamına geliyor. Bu insanların sağlıklı vejetaryen bir diyet uyguluyor olma ihtimallerinin çok düşük olduğunu kabul edersek, sağlıksız bir biçimde beslendiklerine kesin bir gözle bakabiliriz. Eğer makarnaya talim eden bir üniversite öğrencisi değilseniz, mobilyalarını yenileyebilen, damı akınca tamirci çağırabilen, evinde ısınma problemi yaşamayan azınlığın üyeleri olarak, siz, pek tabii ki iki günde bir et, balık veya tavuk yiyemeyenlerin nüfusun %60'ını oluşturduğuna şaşırmış olabilirsiniz. Ancak, gerçek bu!

· Son olarak, nüfusun 86,5'i evden-işten uzakta bir haftalık bir tatile bile gidemiyor. Böyle bir tatil nüfusun çoğu için lüks.
Özetlemek gerekirse, iyi bir eğitim almışsınız, satın alma gücünüz fena değil, ihtiyaçlarınızı rahatlıkla karşılıyor, karnınızı doyurabiliyor, kışın üşümeden uyuyabiliyor, bir iki hafta da olsa tatile gidebiliyor ve bunun gibi şeyleri yapabiliyorsunuz. Eh dolayısıyla, "sorun yok, ekonominin durumu fena değil" diye düşünüyor olmanızda şaşılacak bir şey yok. Ancak, kabul edersiniz ki şu soruyu sormamız gerekiyor. İktisadi büyümeye rağmen nüfusun eğitim düzeyi ve yaşam standartları neden bu kadar düşük? Kişi başına gelirimiz 10 bin dolar civarında. Neden herkes bu gelirden faydalanamıyor? Eğer iktisadi büyümeye rağmen hala nüfusun %42'si ilkokul seviyesinin üzerinde eğitim alamıyorsa, %40'ının çatısı akıyor ve ısınma sorunu varsa, %60'ı iyi beslenemiyorsa, %80'i eskiyen mobilyalarını yenileyemiyorsa, iktisat politikalarımızı gözden geçirmemizin zamanı gelmiş demektir. Herhalde iktisadi büyümeyi, sadece borsaya yatırım yapanlar para kaybetmesinler diye istemiyoruz, öyle değil mi?

Hazır iktisadi büyüme yavaşlamışken ve büyümeyi yeniden hızlandırmak için neler yapılabileceği düşünülürken, büyümenin bir amaç değil, bir araç olduğunu hatırlamamızda fayda var. Asıl amacın insanların yaşama standartlarını belirgin bir biçimde geliştirmek olduğunu aklımızdan çıkarmamamız lazım. N.Emrah Aydınonat'ın  değerlemelerini özetleyerek aktardım. Sayın okuyucularım, büyüyelim de ne için büyüyelim ? Kalkınmak için,gelişme için, insanlarımıza fırsat eşitliği refah sağlamak için büyüyelim. Bütün bunların arkasında eğitim var. Eğitim olmaz ise insanlara fırsat eşitliği sağlanamıyor. Eğitim olmaz ise tarımda,sanayide  teknoloji,yenilikçilik sağlanamıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018