Büyümek iyi ama…
Hafta sonu tatili öncesi ve sonrasında iki önemli bilgi açıklandı. Önce 2016 yılı son çeyreği ve bütünü için büyüme verileri duyuruldu. Büyümeye ilişkin yeni bulgular memnuniyet ve umut yarattı. Bu haftanın ilk gününde de mart ayı fiyat endeksleri, yani enflasyon verileri açıklandı. Beklendiği gibi enflasyon mart ayında da yükselmeye devam etti.
Büyüme verilerinde bazı yenilenmeler var. Büyümenin hesaplanmasında “zincirlenmiş hacim endeksi” olarak bilinen yöntem kullanılmış. TÜİK’in bir süredir bunun üzerinde çalıştığı biliniyordu. Kendi adıma bu yöntemle öncekine göre daha sağlıklı hesap ve izleme yapılabileceği kanısındayım. Bizim istatistiki ölçme becerimize bunun ilave edilmesi iyi olmuş yani. Ancak düzgün ve ikna edici bir sonuç almak için yöntemi değiştirmek yetmez içini de doğru ve yeterli biçimde doldurmak gerekir. Aksi takdirde çok iyi niyetli olsanız da kaş yapayım derken göz çıkartmanız işten bile değildir. Bu defa göz çıkartılmış mı bilemem ama kaşın hatasız yapıldığını söylemek güç.
Büyüme verileri 2016 yılının son çeyreğinde ekonominin yüzde 3.5 büyüdüğünü gösteriyor. Bir önceki üç ayda bu oranın negatif olduğu düşünülürse son çeyrekteki büyüme gerçekten umut verici. Son üç aylık dönemde ekonomi hızlanınca yıllık büyüme de tahminlerdeki kadar zayıf olmamış. 2016’da ekonomi yüzde 2.9 hızında büyümüş. Bu performansı iki şekilde değerlendirmek doğru olur. Ekonomi beklenenden daha hızlı büyümüş. Bu bir. Küresel krizden sonraki dönemde içine düştüğümüz “büyüyememe” hastalığımız devem etmiş. Bu da iki. Malum, ben potansiyel büyüme oranının altında kalan büyüme hızlarını “büyüyememe” olarak tanımlıyorum. Bu hiç büyümediğimiz anlamına gelmiyor. Sadece ekonominin kendi potansiyelinin altında kalındığına işaret ediyor.
Yapılan büyüme ölçümünün bir de uyum sorunu var. Fakültelere bu işin özü anlatılırken özellikle performans ölçen makroekonomik hesaplarda kopukluk olmamasına vurgu yapılır.. Örnek olarak da gelişmiş ülkelerde yapılan yarım asrı aşan hesaplar-tahminler gösterilir. Bu önemlidir zira hem ekonominin uzun dönemli gelişme patikasının değerlendirilebilmesini sağlar hem de dünya ekonomisindeki konumlanmanın izlenmesine imkan verir. GSMH serileri ve buna dayalı büyüme hesaplarında uzun erimli, kesintisiz süreklilik bu nedenle önemlidir. Ölçümde yöntem ya da kapsam değiştirmek, doğru yapıldığı takdirde, doğru bir işlemdir. Uzun erimli olmak ısrarına takılı kalıp, bu tür düzeltmelerden kaçınmak doğru olmaz. Bunun doğrusu, bu tür değişmeler yapıldığında bunu geriye doğru kabul edilebilir bir süre için uzatmaktır. Bizim 2016 için yaptığımız düzeltmede işin bu yanı ihmal edilmiş gibi görünüyor.
2016 yılı için yapılan yeni hesaplamalarda en fazla 2009 yılına kadar geriye gidildiği ve bu yılın baz alındığı anlaşılıyor. Bu tercih bazı noktalarda eleştirilebilir. Bunlardan birisi sürenin gerçekten kısa olmasıdır. Bu kadar kısa sürenin içine olağan bir konjonktür salınımını dahi sığdırmak mümkün olmaz. Malum, 2009 yılı küresel krizin etkilerinin tüm ağırlığı ile hissedildiği, ekonomilerin büyüme performansının genelde negatif olduğu bir yıldır. Salınımın aşağı yönlü olduğu bir dönemi büyüme hesabının baz yılı olarak kabul etmek ölçme sırasında düşük baz nedeniyle avantaj sağlayabilir ama salınımın yukarıya dönüşünün performansı ıskonto edeceğini de hesaba katmak gerekir. Dolayısıyla, böyle bir yılı yeni seri hesaplamanın ilk yılı olarak tanımlamak hatadır. Hele büyüme hesaplarında baz olarak kullanmak, başka bir niyet yoksa, daha da büyük bir hatadır.
Benzer bir hata da bu egzersizin son noktası olarak 2016 yılının son çeyreğinin benimsenmesidir. Mesleğin büyükleri bu tür değişimlerin ekonominin doğal temposunda ve görece sakin olduğu zaman dilimleri içinde yapılmasını önerirler. Bizim hesaplarımızda kabul edildiği anlaşılan başlama noktası bu açıdan ne kadar hataya açıksa son noktası da o kadar açıktır. 2016 yılının son çeyreği nereden bakılsa olağan, sakin ve ekonominin doğal temposunda yol aldığı bir dönem olarak tanımlanamaz. Sadece iki noktaya işaret etmek dahi bunu görmek için yeterli olur diye düşünüyorum. Birincisi, 2016’nın son çeyreğinin ekonominin güçlü bir daralma kasılmasının arkasından geliyor olmasıdır. Daralmadan sonraki dönemde büyümenin abartılı ölçüde yüksek ölçülmesi kaçınılmazdır. İkincisi de bu dönemin ekonominin çok güçlü ve yaygın teşviklerle hareket ettirilmeye çalışıldığı bir dönemdir. Yani ölçülen tempo ekonominin kendi temposundan çok ileriye doğru itilmesinden kaynaklanan bir tempodur. Bu temponun gerilemesi kaçınılmazdır.
Sonuçta yeni büyüme bulguları, belli hata payları taşıyor olsalar da ekonomide hareket ivmesinin yukarıya döndüğünü göstermesi açısından olumlu ve umut vericidir. Zaman için de hatalar da düzeltilir.