Büyümedeki patinaj "orta gelir tuzağı" kuruyor…

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

 

"Orta gelir tuzağı" tartışmaları neden yaygınlaştı ve yoğunlaştı?
"Orta gelir tuzağı"nın MÜSİAD'ın 2012 raporunun ana temasını oluşturması, ekonominin sorunlarıyla yakından ilgili olanların tartışmayı derinleştirme çabaları bir rastlantı değil, ivedi ihtiyaç. Göstergelere yakından baktığımızda, duyarlı olmamız ve sorumluluk üstlenmemiz gerektiğine işaret ediyor. Bıçağın kemiğe dayandığı kritik eşiğe hızla yaklaşıyoruz.
"Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu , onu yaratmaktır" sözünün gerçekliğine inanıyorsak; şu beş ana düşünce çevresinde birleşmeliyiz:
1. Geleceği yaratan etkenlere karşı duyarlı olmalı ve sorumluluk duymalıyız.
2. Gelişmelerin fırsatlarından yararlanma ve tehlikelerini en az maliyetle savuşturabilmemiz için "önle, yönlendir ve kazan" ilkesine titizlikle uymalıyız.
3. Küresel kaynaklara erişebilmeye çabalayan toplumların artması nedeniyle hızlanan rekabetin bütün koşullarını dikkate alan bir 'erken uyarı' mantığını geliştirmeliyiz,
4. Canlı, sanal ve yapıcı olanları harmanlamanın önemini kavramalıyız,
5. Bilginin giderek hareketlenmesi, kullanılmasının farklılaşmasını dikkate alarak, her iş alanının bilgiyi nasıl ele alması gerektiği bilincini yükselmetliyiz.
Toplumumuzun "orta gelir tuzağına" yakalanma olasılığının kimi göstergelerini dingin bir zihinle alabildiğine tartışmak gerekiyor. Bu denemede iki bilim insanından ödünç aldığımız göstergelere dikkatlerinizi çekmek istiyoruz: Birincisi, ülkemizde kişi başında milli gelirin Batı Avrupa Ülkeleri ve ABD'ye oranı. İkincisi, Türkiye ve Güney Kore'nin kişi başına milli gelirinin ABD'ye oranı. Ekleyeceğimiz üçüncü gösterge kadın nüfusun iş yaşamına giriş düzeyi. Dördüncü veri, verimlilikte eş düzey yaratma.
Ülkemizde 1800-2005 kişi başına milli gelirin Batı Avrupa ve ABD'ye oranı. Bu konuda Şevket Pamuk'un  "Dünyada ve Türkiye'de İktisadi Büyüme (1820-2005)" başlıklı çalışmasının sonuçlarını paylaşacağız.(Çalışmanın yöntemi ve ulaştığı sonuçlar hakkında ayrıntı bilgisi edinmek isteyenler orijinal metne bakabilir):
- Osmanlı ekonomisinde kişi başına yaratılan gelir artıyor ama, gelişmiş ülkelerin hızla sanayileşmesi ve daha hızlı büyümeleri nedeniyle, ülkemiz ile gelişmiş ülkeler arasındaki gelir farkı daha da açılıyor.
- Ülkemizde kişi başına milli gelir 1820 yılında Batı Avrupa ve ABD ortalamasının yüzde 55 'i düzeyinde iken, 1913'de yüzde 29'u düzeyine indiği tahmin ediliyor.
- Türkiye'nin kişi başına gelir artış hızı 19.yüzyıl başlarından İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar yüzde 1'ler düzeyinde kalırken, savaş sonrasında dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi yüzde 3'ler düzeyine çıkıyor.
- 1950-2005 yılına kadar 55 yıl ülkemizde kişi başına gelir 4 kattan fazla artmış ama, gelişmiş ülkelerde fark kapatılamamış.
- 2005 yılında Türkiye'nin kişi başına geliri Batı Avrupa Ülkeleri ve ABD'nın yüzde 30'u düzeyinde.
Toplumlar birikimlerini, bilinç düzeylerini, bakış açılarını, buluşu yeteneklerini, beklentilerini iyi yönetirse bereket üreterek refahı yakalar. Toplamların performansı, sayılan 6 bileşeni, doğru bağlamlarla dengelemesine bağlı. Grafik:1'de görüldüğü gibi 1950'den sonra 60 yılda gelişmiş ülkelerin yüzde 30'u düzeyindeki gelir yaratma performansında bir sıçrama yapamamışsak, durup iş yapma tarzımızı, düşünce sistemimizi bireysel kapasitelerimizi, sistem kurma yeteneğimizi yeniden sorgulamalı ve yaratmak istediğimiz sonuca bizi götürecek stratejileri tasarlamalıyız.
Türkiye ve Güney Kore'de kişi başına milli gelir. Güney Kore "orta gelir tuzağına" yakalanmama becerisini gösteren ülkelerden biri. Erinç Yeldan  Türkiye ile Güney Kore'yi karşılaştıran verilerini Summer-Heston,Pen World Tables sitesinden almış.Grafik:2'yi okuyarak Yeldan'ın ulaştığı sonuçları özetleyebiliriz:
- Türkiye 1950'den bu yana ABD'de yaratılan kişi başına milli gelirin yüzde 17 ile 20 'si arasında seyretmiş. Dünyanın belirleyici gücü ABD ile yaratılan kişi başına gelirde bazı yıllardaki görece gelişmelere karşın 60 yılda çok umutlanabileceğimiz bir sıçrama olmamıştır.
- Türkiye'ye benzer koşullarda kalkınma çabalarını başlatan Güney Kore'de ise 1960'lardan sonra aniden ivmelenen gelişme 1970'lerde Türkiye ile olan farkını kapatıyor. 1990'larda kişi başına milli gelir yaratma gücünü ABD'nin yarısına çıkarıyor. Güney Kore 1977 krizindeki duraksamadan sonra, toparlanarak ABD'ye görece yakınsama temposuna yeniden kavuşuyor.
"Geçmişte yaptıklarımız, gelecekte yapacaklarımızın güvencesidir" diyen slogan var. Çok uzun bir geçmişte, kişi başına yaratılan milli gelir ölçüsüne göre kendimizi "başarılı" saymamız gereksiz abartı olabilir ; aşırı değerlendirme tuzağı kurar. "Orta gelir tuzağına" yakalanmamak için farklı bir yaklaşıma, metot geliştirmeye, iş yapma tarzına, entelektüel kapasiteye, sistem kurma becerisini geliştirmeye ihtiyaç var.
Kadın nüfusunun iş yaşamına katılımı. "Orta gelir tuzağına" düşmemek için kadın nüfusunun iş yaşamına katılımı hızlandırmak, gereken düzeye çıkarmak gerekiyor. IPSOS KMG'nin " Türkiye'yi Anlama Klavuzu"  kadının iş yaşamına katılımı ve kamusal alana girişine ilişkin araştırmasının ulaştığı sonuçlar, 2005'ten sonra küçük de olsa bir gelişme olduğunu gösöteriyor. Kadının kamusal yaşama katılımında ise gerileme gözleniyor. Kadının iş yaşamına katılımı bakımından Türkiye güçlü bir gelişme yaratamıyor.TUİK verilerinin son dönemlerine bakıldığında, kadının işgücüne katılımının 2011'de yüzde 28'e yükseldiğini gösteriyor. Kadın nüfusun iş yaşamına katılımı 2000 yılında yüzde 26 düzeyinden, 2005 yılında yüzde 23.3'e geriliyor; daha sonra tekrar artış eğilimi güç kazanıyor; 2011 yılında yüzde 28.8 düzeyine ulaşıyor. Kararlı ve hızla bir geleme yaratabilme ve orta gelir tuzağına yakalanmama için sorunun özel bir proje bağlamında ele alınması gerekiyor.
TOBB Başkanı , EGD toplantısında, Türkiye nüfusunun 74 milyon, iş yaşamına katılan insan sayısının 26 milyon olduğunu, Güney Kore'nin 50 milyon nüfusu sahip olduğunu, toplam çalışanın 26 milyonu yakaladığını, bu önemli farkın "kadının iş yaşamına katılımı" nedeniyle ortaya çıktığının altını çiziyor. Ülkemizde kadın nüfusun yüzde 28'i iş yaşamına katılırken, bu oran Güney Kore'de yüzde 50'yı buluyor. Bu verileri aktaran TOBB Başkanı, " Herhangi bir sermaye yatırımı yapmadan, kadının iş yaşamına katılımını Güney Kore, verimlilikleri de Almanya düzeyine çıkarabilsek, rahatlıkla dünyanın on büyük ekonomisinden biri oluruz" diyor.
Verimlilik sorunları mutlaka aşılmalı. "Orta gelir tuzağı" yaratan etkenlerden biri de "verimlilik düzeyinin" düşük olması. İbrahim Ekinci'nin "haber analizi" ,verimlilik düzeyimizi alıcı bir ruhla analiz etme zorunda olduğumuzu gösteriyor. Verimlilik farklarını gören Ekinci, " Gelişmiş ülkeler dikkate alındığında Türkiye'nin neredeyse daha verimli olduğu ürün yok gibi" diye yazmaktan kendini alamıyor.
Milli Prodüktivite Merkezi Başkanı Mustafa Deryal, " Genel olarak verimlilik bir ülkenin gelişmişlik seviyesinin en anlamlı göstergelerinden biridir. Çünkü ülkenin toplam üretimi ile o üretimi yaratan çalışan insan sayısı arasındaki ilişkiyi gösterir. Bu ölçüte göre ülke, sektör, ürün ve firma bazında karşılaştırmalar yapılabilir. Türkiye'de işgücü verimliliği gelişmiş ülkelerden 2-3 katı daha düşük seviyede" açıklamasını yapıyor. Başkan daha başka ayrıntılara de değiniyor ama, bu denemenin sınırları içinde bu kadarı ile yetinmek zorundayız.
İbrahim Ekinci'nin MPM kaynaklı haber analizinde 40 ürünlük bir liste var…Genellikle gelişmiş ülkelerle yapılan karşılaştırma son derece çarpıcı. Bir örnek verirsek, çalışan başına katma değer, bizde 8, ABD'de 30, birim başına üretilen yonca bizde 2, Almanya'da 7, inek başına bizdeki süt verimi 2 bin 666 kg iken AB Ülkeleri ortalaması 6 bin 661 kg…Listeyi daha fazla uzatmanın anlamı yok: "Orta gelir tuzağına düşmemek" için işgücü kalitesini artırmadan, teknoloji kullanma ve geliştirmeye kadar daha bir çok alanda verimlilik seferberliği ilan etmemiz gerekiyor.
Denememizin bundan sonraki aşamasında, orta gelir tuzağını yalıtacak niteliksel gelişmelerle ilgili düşüncelerimizi paylaşacağız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar