Büyüme verilerinin söylediği

Osman ARIOĞLU
Osman ARIOĞLU BENİM PENCEREMDEN [email protected]

Bu hafta başında büyüme verileri açık­landı. Açıklanan verilere göre Türkiye 2024 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yı­lın aynı çeyreğine göre %2,5 oranında bü­yüdü.

Bir önceki çeyreğe göre ise büyüme oranı %0,1 oldu. Öncelikli sektörler itiba­ri ile baktığımızda; tarım %3.7 büyürken, sanayi sektörü %1.8 küçüldü. İnşaatta bü­yüme oranı %6,5, dış ticaret tarafına bak­tığımızda, ithalatta %5,7’lik daralma, İhra­catta ise %4’lük bir artış oldu. Böylece dış ticaretin büyümeye net katkısı %5,3 oldu. TÜİK ayrıca daha önce %5,7 olarak açık­ladığı ilk çeyrek büyüme rakamını da %5,3 olarak revize etti.

Ekonomi soğumaya devam ediyor

Açıklanan büyüme rakamları, Türki­ye’nin 2020 yılı ikinci çeyreğinden bu yana pozitif büyümeye devam etmiş olduğunu gösteriyor. Bir önceki çeyreğe göre büyü­mede yarı yarıya bir gerileme olması eko­nomideki soğuma sürecinin bir hayli etkili olduğunu gösteriyor.

Harcama tarafı itibarıyla değerlendi­rildiğinde; özel nihai tüketim harcamala­rı %1,6, devletin nihai tüketim harcama­ları %0,7 artış gösterdi. Yatırım harcama­larındaki artış oranı ise %0,5 te kaldı. Bu rakamlar harcamalar tarafında önemli bir yavaşlama olduğunu gösteriyor. Uygulanan ekonomi politikasında da ilk hedefin piya­salarda belli bir soğuma oluşturmak ve do­layısıyla da enflasyonun katılaşmasına fır­sat vermemek olarak değerlendirdiğiniz­de, bu hedef doğrultusunda bir sonucun gerçekleştiğini görüyoruz.

Resesyon riski var mı?

Bundan sonraki kritik konu, ülkeyi re­sesyona düşürmeden enflasyon hedef­lerini yakınsamak olacaktır. Bunun için açıklanan rakamlarda iki konuya dikkat çekmek isterim. Birincisi kamu harcama­larındaki artış trendinin yavaşlaması ve özel harcamaların da bunu takip etmesidir. Ekonomide temel olan beklentileri amaç­lanan politikalar doğrultusunda şekillen­dirmek olduğundan, enflasyonla mücade­lede başarı sağlanacağına yönelik kanaatin oluşması kritik durumdadır. Kamu harca­malarındaki gelişmeler bu inancın geliş­mesi anlamında önemlidir.

İkinci konu ise sanayi üretimi ve özel­likle de imalat sanayii tarafındaki nega­tif büyüme kısmıdır. Aslında sanayi tara­fı geçtiğimiz yılın aynı döneminde de ay­nı oranda %1,8 küçülmüştü. Normalde baz etkisi nedeniyle bu dönemde bir pozitif rakam çıkmaması üzerinde durulması ge­reken bir konu olsa da çözümsüz değildir. Zira her zaman söylediğimiz gibi yüksek enflasyon toplumda her yönden sakınca­lı sonuçlar yaratır. Öncelik enflasyon sar­malına düşmeden önlenebileceğine inan­cın sağlanmasıdır.

Elbette bu kolay değil­dir. Enflasyonla mücadelenin ilk etkileri sabit gelirlilerden başlayarak toplumun önemli bir kesiminin hayat standardını belli bir süre olumsuz etkileyecek olma­sıdır. Özellikle sabit gelirliler daha çok sı­kıntıya katlanıyor eleştirisi haklı olmakla beraber enflasyona karşı mücadelede hızlı sonuç alınması için bilinen ve sonuç aldığı görülen klasik yöntemde bu kaçınılmaz­dır. Alternatifi enflasyon sarmalında da­ha uzun süre bu kesimlerin zarar görmeye devam etmesidir.

Sanayi üretimindeki bu yavaşlama bir süre daha devam etse de, kronik bir hal al­madan selektif teşviklerle hızlı toparlana­bilmesi mümkündür. Bunun için yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik YOİK tarafını iyi çalıştırmak ilk başlanacak adım olabilir.

Mihenk taşı

Ekonomik istikrarın süreklilik kazan­ması, reel sektöre kalıcı yabancı sermaye girişinin sağlanması yatırımcının kendini güvende hissedeceği adalet sistemi dahil, yapısal adımların atılması ve istikrarlı ola­rak devam ettirilmesini gerekli kılar. Geç­mişte başarılı olunmasındaki en önemli mihenk taşlarından biri AB hazırlık süre­cinde yapısal bazı adımların atılıyor olma­sı ve her iki sürecin birlikte yürütülmesi­dir. Şimdi de genel kanaati olumluya dön­dürme anlamında bu şekilde bir objektif kriter alınacak tedbirlerin ve atılacak yapı­sal reform adımlarının inandırıcılığı nok­tasında değerli olacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar