Büyüme ve enflasyon
Yılın ilk çeyreğine ilişkin gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) verileri açıklandı. Beklendiği gibi büyüme oranındaki düşüş sürdü. 2011'in ilk çeyreğinde, bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla yüzde 11.9 oranında büyüyen ekonomimiz, sonraki her çeyrekte daha düşük bir oranda büyümüştü. Hafta başında açıklanan verilere göre ise 2012'nin ilk çeyreğinde yüzde 3.2 oranında büyüdük. Büyümeye esas katkı net dış talepten geldi. İç talebin büyümeye katkısı bir puanın altında iken, net dış talebin katkısı 4.6 puan oldu. Stok birikimi ise büyümeyi düşürücü yönde çalıştı.
GSYH verilerinden önce açıklanan ve daha güncel olan kredi, ithalat, ihracat, güven endeksleri ve öncü göstergeler gibi veriler iç talebin artış hızında önemli bir düşüş olacağını ima ediyorlardı. Gerçekten de GSYH yüzde 3.2 oranında artarken, iç talepteki artış sadece yüzde 0.9 düzeyinde kaldı. Oysa aynı oran bir yıl önce yüzde 16.1 düzeyindeydi. Bu çerçevede iç talepte beklentilerimizle uyumlu olarak keskin bir düşüş gerçekleşti (Grafik 1).
İç talepteki bu gelişme ithalatımıza da yansıdı. Öte yandan ihracat performansımız iç talepteki azalışı önemli ölçüde telafi etti. İlk çeyrekte bir yıl öncesinin aynı dönemine göre mal ve hizmet ihracatımız yüzde 13.2 oranında yükseldi. 1999 yılından bu yana bundan daha yüksek artış oranı sayısı çok sınırlı. 2007'den bu yana ise sadece 2007 başındaki artış bu düzeyde. Böylelikle mal ve hizmet ihracatımız ile mal ve hizmet ithalatımız arasındaki fark olarak tanımlanan net dış talebin büyümeye katkısı yukarıda belirttiğim gibi oldukça yüksek oldu. Bu nedenle GSYH artışı beklenenin ötesinde gerçekleşti (Grafik 2).
Bugüne kadar yayınlanan veriler ikinci çeyrekteki ekonomik faaliyet düzeyinin ilk çeyrektekinden çok farklı olmamış olabileceğini ima ediyorlar. Bu veriler, olsa olsa ikinci çeyreğin son ayında, yılın ilk beş ayındaki yatay seyrin sona ermiş olabileceğine işaret ediyorlardı. Bu durumda ikinci çeyrekteki büyüme de en az birinci çeyrekteki kadar olacak. Avrupa nedeniyle küresel finansal piyasalar karışmazsa zaten yılın ikinci yarısında ekonominin toparlanma sürecine girmesi bekleniyordu. Dolayısıyla, 2012 büyüme oranının Orta Vadeli Program'daki yüzde 4 tahminine yaklaşması hatta onu geçmesi ihtimali artıyor.
Başka bir yazımda daha ayrıntılı tartışmak üzere bir noktanın altını çizeyim. Büyüme oranında çok çarpıcı bir devresel hareket var. GSYH büyümesi 2008'in başından bu yana yüzde 12.6 ile eksi yüzde 14.7 arasında dalgalanmış. Bu çok geniş bir alan. Oysa tüm bu dönemin ortalama büyüme oranı sadece yüzde 3.5. Daha geriye, 1999'un başına giderseniz de ortalama büyüme farklı değil; yüzde 4 olarak belirleniyor. Bu dönemdeki dalgalanma aralığı da aynı. Fazla oynaklık iyi bir şey değil.
GSYH verilerinden bir gün sonra da enflasyon açıklandı. Haziran ayında, bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla tüketici fiyatları yüzde 8.9 oranında arttı. Bu oldukça olumlu bir rakam. Son aylarda ham petrol fiyatlarında çarpıcı bir düşüş var. Öte yandan döviz kuru belli bir istikrar gösteriyor. Bir yandan iç talepteki çok sınırlı artış diğer yandan bu iki unsur enflasyonun korkulduğu gibi yüksek olmamasını sağlıyorlar. İç talepteki gelişme zaten bekleniyordu. Olumlu sürpriz ham petrol fiyatlarından geldi. Döviz kuru hakkında ise Avrupa'daki gelişmelere bağlı olarak önemli bir belirsizlik vardı. Enflasyonun ikinci ve üçüncü çeyrekte yüksek düzeylerde kalarak yılın son çeyreğinde düşmesi zaten bekleniyordu. Ham petrol fiyatlarındaki olumlu sürprizle birlikte Merkez Bankası'nın yüzde 6.5 olan enflasyon öngörüsünün tutması olasılığı oldukça arttı. Ayrıca Merkez Bankası'nın bu öngörüsünü aşağıya çekme ihtimali de var. Öte yandan iki önemli temel enflasyon göstergesi (H ve I endeksleri) de temel enflasyonun nisan ayından bu yana sınırlı da olsa düşmekte olduğunu gösteriyorlar. Bu da olumlu haber.