Büyüme ve ekonomik kırılganlık açmazı
Küresel büyüme yarışında gizlenemeyen o kör döğüşü yine karşımızda. Yine uluslararası serbest sermayenin regülasyon gereksinimi duruyor karşımızda. Liberalleşmeye karşı yükselen korumacılık duvarları, bölgesel askeri güç yarışları, sönük kalan terörizmle küresel mücadele ve tüm bunlara paralel gelişen balon ekonomiler.
1970’den başlayıp günümüze kadar gelen krizlerde dikkat çeken ortak noktalar var. Bunları bir tablo eşliğinde özetledim. Tablodaki ikinci sütün, politika araçlarını tanımlar. Bu tanımda bir tür etki tepki mekanizmasının kurulu olduğunu söyleyebiliriz. Sermaye piyasalarında artan serbestlik ve finansal araçlardaki yüksel liberalizasyon, büyümeye olumlu katkı sağlar. Ancak gelin görün ki, bu durum aynı zamanda finansal riski de körükler. Kırılganlık gündemde kalır. Diyelim ki amacımız makro ihtiyatiliği tesis etmek. Bu yöndeki ilk adımımız finansal kurumlarda vergiyi artırmaksa, dış borca sınır çekmekse; bunlar büyümeyi negatif yönde etkileyeceklerdir. Merkez Bankası’nın brüt rezervleriyle altın hesabını artıralım derseniz, bu da kırılganlığı körükleyecektir, üstelik bir de kuyruk riski etkisi getirecektir. Serbest kur rejimi, kurumsal kalite ve işgücü piyasasının yapısında güçlenen seyir; büyümeye olumlu yansır. Aynı zamanda olağanüstü bir olasılık sınırıyla kırılganlığı geliştirir. Büyüme 2007 krizinin hemen öncesinde ipini kırmıştı. Bugün için sektörel asimetrik büyüme çılgınlıklarını yaşamaya devam ediyoruz. Büyüme arttıkça kurallar ve denetimlere olan gereksinim de artıyor. Bunları halının altına süpürdükçe de kırılganlıklarımız gelişip büyüyor. Kurumların özerklikleri eskisinden büyük önem arz ediyor artık. Ne demişler; “sade pirinçten zerde olmaz ki, bal gerektir kazana; baba malı tez tükenir evlat gerek kazana”.