Büyüme tartışması...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Bu tartışma birçok yönlü. Birincisi; açıklanan öncü gösterge niteliğindeki verilerden yola çıkarak ne kadar büyüyeceğimizi kestirmeye çalışıyoruz. Öncü gösterge TÜİK’in sanayi üretimi verileri. Önceki gün açıklanan haziran verilerinden sonra ikinci çeyrek ve ikinci çeyreğe ilişkin tahmin esas alınarak da yıllık gerçekleşmenin ne olabileceği üzerinde kafa yoruluyor.

İkincisi; geride kalan yıllara göre de, son iki yıldır öngördüğümüze göre de daha düşük büyüyor olsak bile, elde ettiğimiz büyüme hızının Batı ülkelerindeki hızların çok ötesinde olduğu dile getiriliyor ve bununla övünüyoruz. Bu övünmede haklı mıyız ya da ne ölçüde haklıyız? Oran önemli de, mutlak değerin hiç mi önemi yok? Herhangi bir ülke milli gelirini örneğin 100’den 102’ye çıkarmış, yani yüzde 2 büyümüş; biz ise gelirimizi 25’ten 26’ya çıkarmış, yani yüzde 4 büyümüşüz. Oluşan milli gelirler arasındaki 1’e 4’lük fark bir yana, artışı yalnızca oran olarak almak da pek sağlıklı bir değerlendirmeye benzemiyor, değil mi?

Arındırılmamış endeks kullanılıyor

Gelelim tahminlere ve hesaplama yöntemlerine... Önce hesaplamada dikkate alınan bir ayrıntıya bir kez daha değinelim. TÜİK’in sanayi üretimindeki değişime ilişkin olarak açıkladığı üç endeks ve bu endekslerden hesaplanan üç oran da doğrudur elbette. Ancak, “gözle görülür, elle tutulur, çalışma günü sayısı şöyle olsaydı, şöyle olurdu” denmeyecek gerçek üretim düzeyini, herhangi bir arındırma işlemine konu olmayan endeks gösteriyor. Milli gelir hesaplamasında bu endeksin ortaya koyduğu üretim düzeyi kullanılmaktadır. Dolayısıyla önce bu konuda görüş birliği içinde olmak durumundayız.

Büyümeyi tahmin etmek üzere yola çıkarken, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimini kullanmak, ilk adımda hata yapmak demektir.

Şimdi gelelim açıklanan sanayi üretimi verisinden yola çıkarak milli gelir tahmin etmenin ne kadar mümkün olduğuna…

Sanayi üretimlerindeki değişim niye farklı?

Normalde TÜİK’in sanayi üretimindeki artış (ya da azalışla) GSYH kapsamındaki sanayi üretiminin değişimi arasında önemli bir paralellik olması gerekir. Kimi dönemlerde fark oluşuyor olsa da, iki veri arasında bir paralellik var tabii ki. Ama, iki veri arasında zaman zaman ortaya çıkan fark da dikkat çekmiyor değil. Bu farkın iki nedeni var.

Birincisi; milli gelir hesaplamasındaki sanayi üretimi endeksine kayıt dışılık ekleniyor. Bu durum, iki endeksin ortaya koyduğu üretim arasında belirgin bir fark yaratıyor.

Diğer etken ise hesaplama yöntemi kaynaklı. Milli gelir kapsamındaki sanayi üretimi zincirleme endeks hesaplamasıyla bulunuyor. Sanayi üretimine ilişkin endeks ise 2010 baz yılına göre hesaplanıyor. Bu hesaplama yöntemi de bir miktar fark yaratıyor.

Tahmin etmek güçleşiyor

Sanayi üretimiyle GSYH kapsamındaki üretim arasında zaman zaman önemli farklar oluşuyor. Örneğin 2012 yılının ilk çeyreğinde sanayi üretimi yüzde 3.9 artarken, GSYH kapsamındaki sanayi üretimi artışı yüzde 3.1’de kalmıştı. Bu yıl ise tam tersi oldu ve sanayi üretiminin yüzde 1.3 arttığı ilk çeyrekte, GSYH kapsamındaki sanayi üretimi yüzde 2.2 büyüdü.

Bu yıl GSYH artışının ilk çeyrekte sanayi üretimine ilişkin iki oranı da çok çok geride bırakarak yüzde 3’e ulaşmasının ise tüketim ve kamu harcamalarından kaynaklandığı biliniyor. Aslında bu da sanayi üretimine ilişkin gerçekleşmenin, toplam GSYH gerçekleşmesine ilişkin bir ölçü olmaktan yavaş yavaş çıkmakta olduğunun işareti niteliğinde.

Kayıt dışı ekonominin büyüklüğüne ilişkin herhangi bir veriye sahip değiliz. Aslında bu veriye doğaldır ki TÜİK de sahip değil de, ancak tahmin yapmak durumunda. Dolayısıyla sanayi üretimindeki değişimin GSYH kapsamındaki sanayi üretiminde ne ölçüde bir değişim olarak karşımıza çıkacağını söyleyebilmek pek kolay değil.

GSYH büyüklüğüne ilişkin tahmin yapmayı zorlaştıran etkenlerden biri bu. İkincisi ise ilk çeyrekte gördüğümüz durumun bu kez nasıl karşımıza nasıl çıkacağını bilemiyor olmak. Öyle ya, ikinci çeyrekte de tüketim ve kamu harcamaları aldı başını gitti ve sanayi üretimindeki değişimin çok ötesinde bir büyümeyle mi karşılaşacağız, yoksa tersi mi olacak, belli değil.

Bu yüzden, büyüme konusunda tahmin yaparken daha bir temkinli olmakta yarar var gibi görünüyor. 

        aktas140813.jpg

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar