Büyüme sürdürülebilir barış ortamı istiyor
Kamuoyu nezdinde en önemli gelişmeleri hatırlayalım. Vatandaşı rahatsız eden konular arasında ilk sırada terör konusu yer alıyor. Barış ortamının yaşam kalitesine olan etkisi çok önemli. Arap Baharı ve sonrasında yaşananlar Mısır, Libya, Irak, Suriye, Yemen bölgesini bir anda ateş hattına çevirmişti. Bunların içinden Irak’ta kısa süreliğine de sağlanan barış ortamının etkisi Irak dış ticaretimize anında yansımıştı. İşlenmemiş ve işlenmiş gıda sektörü ürünlerinden başlayan ihracat artışı, alt yapı yatırımlarına, dayanıklı ve dayanıksız ürün satışlarına kadar uzanan bir ürün yelpazesinde canlılığı sağlamıştı. Komşularımızda yaşam koşulları garanti altına almak kısa vadeli bakışla pek kolay görünmüyor. Çünkü küresel enerji kaynakları toprak altındayken savaşı, toprak üstüne çıktığındaysa barışı istiyor.
Değişik bakış açıları yaşam kalitesini değişik ölçütlere göre belirliyor. Dünya Bankası yaşam kalitesinin belirlenmesinde Kişi Başına Düşen Milli Geliri (GSYIH), araç, televizyon sayısı ile internet kullanımı gibi kriterler kullanıyor. Birleşmiş Milletler insani gelişim endeksini, üniversitelerse yaşam endekslerini kullanabiliyorlar.
Orta vadeli programı (OVP) yaşam kalitesinin artırılabilmesi açısından kritik edelim: Buna göre elimizdeki en önemli parametre, büyüme olarak karşımıza çıkıyor. 2016’da yüzde 4.5, 2017’de yüzde 5.0, 2018’de yüzde 5.0 büyüyebilmek, kulağımıza oldukça iddialı hedefler olarak geliyor. 2014 yılı büyüme hızı piyasa beklentilerinin biraz üzerinde yüzde 2,9 olarak gerçekleşmişti. 2015 yılının ilk üç çeyreğinde özel tüketim harcamaları Ocak-Eylül döneminde güçlü seyretmiş ve GSYH yüzde 3,4 artış kaydetmişti. Dolar bazında kişi başına milli gelirse 2014 yılındaki $10,390 seviyesine zar zor ve dört yıl sonra 2018’de $10,659 olarak erişebiliyor. Programın çelişki aksları OVP’de toplam tüketim ve yurt içi tasarrufun birlikte artacak olmasıyla sınırlı kalmıyor. Türkiye gerçeğinde anemik kalacak bir büyümeyle işsizliğin düşürülüp, iş gücüne katılımın ve ulusal tasarruf oranının iyileştirilmesi hedeflerine ulaşılması oldukça zor geliyor.
Enflasyonun yüzde 5’e, işsizliğin yüzde 9.6’a düşecek olması yaşam kalitesindeki artışı destekler. Yaşam kalitesinin en temel belirleyicisi şüphesiz barış ortamının sürekliliğidir. Terör, 11 Eylül 2001 saldırısından itibaren küresel ölçekte tırmanışa geçmiştir. Yaşam kalitesinin artmasında diğer tüm parametreler maalesef terörizm gerçeğinin gölgesinde kalmaktadır. Ülkelerin terörü mutlak bir küresel uyum içinde üstlenebilmeleri, senin terörün benim terörün ayırımının üstünde ele alabilmeleri de çok önemli. Öyle ya da böyle her şey barış ortamının sürekliliğinde kilitleniyor.