Büyüme rakamlarında sürpriz yok
2023 yılı milli gelir verileri dün açıklandı. Buna göre Türkiye’nin gayri safi yurt içi hasılası (GSYİH) cari fiyatlar ile %75 artarak 26,3 trilyon TL olarak gerçekleşti. Bu rakama göre milli gelirimiz yaklaşık 1,1 trilyon ABD dolarına eşit. Kişi başı milli gelirimiz ise 13.110 dolar ile 2013 yılında ulaştığı 12.582 dolar seviyesinin üzerine çıkmış durumda. Yıllık reel GSYİH artışı %4.5 olarak gerçekleşmiş oldu.
Büyümenin kompozisyonu son yıllara benzer şekilde gerçekleşti. Hane halkı tüketimi yıllık bazda %12,8, çeyreklik bazda ise %9,3 artış ile büyümenin ana kaynağı durumundaki yerini korudu.
Kamu harcamalarındaki artış ise %5,2 seviyesinde. Mal ve hizmet ihracatı %2,7 azalırken ithalatın %11,7 arttığını gözlemliyoruz. Yatırımlar yıllık olarak %8,9 artmış durumda.
Yılın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde yatırımların sırası ile %14,8 ve %10,7 arttığını görüyoruz. Bu veriler yılın ikinci yarısında seçim belirsizliği ortadan kalktıktan sonra yatırımların arttığına işaret ediyor. İktisadi faaliyet kollarına göre büyüme oranlarında sanayi üretimi sadece %0,8 büyüdü.
Diğer taraftan, inşaat sektöründe %7,8, hizmetler sektöründe %6,4, finans ve sigortacılık faaliyetlerinde %9’luk büyüme oranları yakalanmış durumda.
Tarım sektöründe ise durum hiç iç açıcı değil. Sektörün yıllık olarak sadece %0,2 büyümesi gıda fiyatlarında gözlemlediğimiz yüksek fiyat artışlarının da kaynağı olarak görülebilir.
İşgücünün milli gelirden aldığı pay %29,7’ye geriledi. 2023 yılının aynı çeyreğinde iş gücünün payı %24,7 ile son yılların düşük seviyelerine geriledikten sonra 2023 yılının ilk çeyreğinde kayda değer artış göstermişti.
Fakat yıl içerisinde çalışanların payının tekrar giderek azaldığını gözlemliyoruz. Buna karşılık sermayenin payı ise 50,5 seviyesine yükseldi. Bir başka deyişle, yılın genelinde işgücünden sermaye kesimine gelir aktarımı olduğu söylenebilir.
Bu gelişmelerin bir sonucu olarak gelir dağılımda bozulmanın devam ettiğini not edelim. Gelir dağılımındaki dengeyi gözlemlediğimiz Gini katsayısı 2023 yılında 0.433 oldu. Bir önceki yıl bu katsayı 0,41 seviyesindeydi. 2014 yılında ise 0,39. Bu veriler bize gelir dağılımda son on yılda düzenli bir bozulma yaşandığını gösteriyor.
Her ne kadar kişi başı milli geliyor artıyor olsa da gelirin toplumun farklı gelir grupları arasında eşit dağılmadığını net olarak gözlemliyoruz. Benzer bir durumun dünyada birçok ülkede yaşandığı söylenebilir. Bu gerçeklik bozulan gelir dağılımının uzun vadede sürdürülemez olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Er ya da geç bu konuda kalıcı adımlar atılması ve gelirin daha adil bölüşülebilmesi için gerekli politikaların uygulanması elzem görünüyor.
Daha kısa vadedeki sorunlarımız ise devam ediyor. İç tüketim kaynaklı büyümenin sürdürülemez olduğu ortada. Artış hızı yüksek iç tüketim yüksek ithalat artışını ve yüksek enflasyonu beraberinde getiriyor.
İhracat yaptığımız ülkelerde ekonomik aktivitenin zayıf seyretmesi ihracat performansımızı düşürüyor ve yüksek dış ticaret artışlar ile karşı karşıya kalıyoruz. Ocak ayı dış ticaret verilerine göre ticaret açığı 6,2 milyar dolar seviyesinde. Geçen yılın ocak ayında dış ticaret açığımız 14,3 milyar dolar seviyesindeydi.
Her ne kadar ticaret açığımız düşüyor olsa da gelinen noktadaki açık hala yüksek denebilir. Bu nedenle 2024 yılının ikinci yarısında ekonominin yavaşlaması kaçınılmaz görünüyor. Bir başka deyişle, ayağımızı yorganımıza göre uzatacağımız bir dönem var önümüzde.
Bu noktada iç talebin nasıl yavaşlatılacağı sorusu gündeme geliyor. Kredi kartları ve taksitli satışlara yönelik sınırlamaların gündeme gelmesi muhtemel görünüyor.
Bu makroihtiyati tedbirlerin aktif olarak kullanılamaması ya da etkisinin sınırlı olduğu durumda para politikasında ek sıkılaşma kaçınılmaz görünüyor.