Büyüme rakamı piyasaları heyecanlandıramadı!
Türkiye İstatistik Kurumu bu yılın ikinci çeyrek dönemine ilişkin Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla verilerini hafta içinde açıkladı. Bir yıl öncesinin aynı dönemine göre söz konusun büyüklük yüzde yüzde 5,1 oranında artmış. Beklentilerin biraz altında kalan bu rakama rağmen, yatırım bankaları ülkemize ilişkin büyüme tahminlerini yukarı yönde değiştirmeye başladılar. Finansal tüketim için seviş edilen ve beklentileri daha da iyimserleştirmek amacı ile desteklenen bu veri umulan etkiyi yaratamadı. Finansal piyasalardaki eğilim, açıklamayı takip eden iş gününde olumsuz yönde değişir oldu!
Eğer bu veri gerçeği yansıtıyor ve ağırlaşmış sorunları daha kırılgan hale getirmiyor ise, iyimser piyasa eğilimlerinin daha uzun ömürlü olması ve diğer gelişmelerin gölgesinde kalmaması gerekirdi! Cumhurbaşkanı’nın Kazakistan dönüşü sırasında uçakta yaptığı bankaların uygun faizli ve daha fazla kredi için sıkıştırılacağı söylemi ve Çin parasına ilişkin gelişmelerin gelişen ekonomilere ilişkin küresel beklentiler üzerindeki etkisi daha belirleyici hale gelmezdi!
Açıklanan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla artışı, gerçeği yansıtmıyor ve ortalama gelir artışını temsil etmiyor. Geçen yılın üçüncü çeyreğinde devreye sokulan yeni hesaplama metodolojisi, yeni katsayıları oluşturan girdi-çıktı matrisi ve tek kullanımlık seferberlikler ile teşviklerin sonuç üzerinde etkili olduğunu dikkate almak gerekiyor. Bu yaklaşımlar sayesinde ve baz etkisinin büyük katkısı ile, üçüncü çeyrek artışı yüzde 7’yi ve yıllık rakam yüzde 5’i aşabilir.
Fakat 2018 senesine ilişkin beklentilerin daha da olumsuzlaşmasına katkı yapmaktan başka bir işe yaramayabilir!
Küresel eğilimlerin sürdürülebilir olduğu koşullarda sınai üretim anketi ve her yedi yılda bir değişen katsayılar matrisi kullanarak büyüme rakamı hesaplanıyordu. Eğilimlerin sürdürülebilir ve politikaların geleneksel olmadığı koşullarda, gerçeklerden uzaklaşmamak için katsayıların çok daha sık güncellenmesi gerekirken biz tersini yapıyoruz! İyimser rakamlara ihtiyaç duyan Siyasi İrade ve piyasaları memnun etmek adına gerçeklerden uzaklaşıyor ve sorunları ağırlaştırıyoruz!
Gelişmeler Arap Baharı sonrasında ülkemizde yaşanan gaz fren tartışmalarını anımsatıyor! Küresel koşulların dalgalı bir şekilde olumsuzlaştığı koşullarda, gaza basarak cari açığı büyütmenin yaratabileceği istikrarsızlıklar evdeki hesapların çarşıya uymasını engelleyebilir; enflasyon konusu kontrolden çıkarken mali sektör ve kamu kesimine yönelik kırılganlık algıları yeni rekorlara koşabilir. Küresel koşulların ekonomimiz üzerindeki etkilerini görmezden gelmenin, bedel ödeyerek bağımlılıkları ortadan kaldırmaya çalışmadan gaflete düşmenin maliyeti ağırlaşabilir.
Çin bu hafta başında alarm veren üretici fiyatlarındaki artışa rağmen parasının açığa satışını engellemeyi amaçlayan uygulamaları devre dışı bıraktı. Bu durum paralarının daha fazla değerlenmesini istemedikleri anlamına geliyor; son üç ayda gelişen ülke paralarındaki değerlenme yönündeki eğilimin yön değiştirebileceğine ve riskten kaçınma yönündeki eğilimin yeniden etkili olmaya başlayabileceğine işaret ediyor. Başka bir deyişle gelişen ekonomilerden ciddi bir sermaye çıkışı olmasa bile girişler durma noktasına gelebilir!
Ayrıca bankalar elde avuçta ne varsa kredi olarak verdik derken, Siyasi İradenin onları sıkıştırmaktan bahsetmesi olumlu düşünmeyi çok zorlaştırıyor! Faizlerde veya döviz kurlarında sert artışlar yaşanması, makroekonomik beklentilerin seri bir şekilde olumsuzlaşması olasılıkları kaçınılmaz olarak güçleniyor. Daha fazla kredi için kaynak nereden bulunacak? Son üç ayın kısa vadeli spekülatif eğilimlerine bakarak dışarıdan bulunabileceğini varsaymak pek gerçekçi görünmüyor! Söz konusu çelişkinin erken seçim olasılığını güçlendirdiğini ve ekonomik beklentileri yıpratabileceğini de hesaba katmak gerekiyor!