Büyüme performansına dair

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

12 Haziran tarihinde TÜİK tarafından Türkiye ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde nasıl bir performans ortaya koyduğunu gösterir bir takım rakamlar açıklandı. Yazıda anlatmaya çalışacağım veriler, dönemsel bazda Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) detaylarını içeriyor.
2016’nın üçüncü çeyreğinde tam 27 çeyrek sonra görülen ekonomik daralmanın ardından Ankara’da ekonomiyi yeniden hızlandırmak adına kapsamlı olarak nitelendirilebilecek adımlar atıldı. Tüketimin yeniden teşvik edilmesi ile ekonomide ivmelenmeyi sağlamak odağa konurken, sürece maliye politikası ile de katkı sağlandı. Ayrıca son dönemin en fazla tartışılan konusu olan Kredi Garanti Fonu (KGF) vasıtasıyla zora düşen işletmelere borçlarını yapılandırabilmeleri adına imkan tanındı, bankalar kanalı devreye sokuldu. Vergi indirimleri üzerinden de belirli sektörlerin ön plana çıkarılması hedeflendi. Bu ve daha fazlasını içerir önlemlerden sonra yılın ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisinin nasıl bir performans ortaya koyduğu merak ediliyordu. Veri öncesinde tahminler büyümenin hızlandığını gösterse de kesinliği elbette yoktu.

Yılın ilk 3 aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla ekonomideki büyüme seviyesi %5 olurken, bir önceki çeyreğe kıyasla mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış rakam ise %1.4 düzeyinde gerçekleşti. Yıllık rakamdaki seviye oldukça ciddi bir büyüme performansına işaret ediyor. Sektör bazında en dikkat çekici gelişim, %5’in üzerindeki performansları ile sanayi ve hizmetlerde olurken, tarım ve inşaat ise %3’ler düzeyinde büyüme gösterdi. %5.3 düzeyinde performans sergileyen sanayi sektörünün yanında imalat sanayinin performansı %5.1 oldu. Bahse konu rakamlar yıllık değişim.

Cari değerler üzerinden büyümenin bileşenlerinin ekonomideki paylarına baktığımızda; özel tüketim %60.7 ve kamu tüketimi %15.1 oldu. Bir önceki döneme kıyasla, tüketim bileşenleri, ihracat ve ithalat artarken, yatırımlar geriledi. Hesaplamalarıma göre, tüketim kanalının sürece katkısı 4.5 puan düzeyinde gerçekleşirken, stoklar 2.8 puanlık azalışa neden oldu. Net ihracat ise 2.6 puanlık olumlu katkı sağladı.

Yatırım endeksleri içerisinde inşaatın değişimi yıllık bazda %10 olurken, makine ve teçhizat ise aynı düzeyde geriledi. Diğer aktifler %8.7 artarken, toplam üretilmiş mali olmayan aktifler de %2.2 düzeyinde genişleme gösterdi.

Büyüme kompozisyonunda ihracatın olumlu yönde katkı sağlaması her daim arzu edilir. Bizim rakamlarımızda dikkat çeken bir tezatlığın altını çizmek isterim; tüketim ve ihracat birlikte artarken, ithalatın gelişim hızı sınırlı kalıyor. Buradaki temel etken, kur maliyetinin artması ve ürünlerin fiyatındaki yukarı yönlü seyir olsa gerek. Zaten mevcut TÜFE ve ÜFE verileri de görüşü destekler nitelikte. Bu nedenle de stokların kullanımı artmış, maliyetler nedeniyle yeni ürün ile takviye edilmesi ötelenmiş ve/veya sınırlı düzeyde tutulmuş.

Net ihracat son olarak Aralık 2015 verisinde 1.05 puan ile pozitif katkı sağlamıştı. Aradan geçen 4 veri sonrasında yeniden böyle bir gelişim göstermesi olumlu. Kuşkusuz –her ne kadar etkisi tartışmalı da olsa- kurdaki volatil yükselişin de bir miktar etkisi vardır. Ancak daha önemlisi, ihracat partnerlerimizin, bilhassa da Avrupa’nın ilk çeyrek toparlanmasını göz ardı etmemek gerekiyor. Tüketim gelişimi ve PMI verileri, ECB’nin de uygulamaya koyduğu politikaların yardımıyla yüksek seyrediyor.

Net/net: Veri olumlu ancak sürdürülebilirliği, teşviklerin hangi ölçekte katkı sağladığı ve tüketimin yüksek payı ile dikkat çekiyor. Manşet rakam, uluslararası göstergelerin çoğunda Türkiye adına dikkat çekecektir. Zor geçen 2016’nın ardından toparlanmanın kısa sürede gerçekleşmiş olması önemli. Ancak belirli teşvikler geri çekildiğinde ve dış koşulların aynı pozisyonunu korumasının mümkün olmadığını düşündüğümüzde yine de iyimserliğin boyutunu sınırlı tutmakta fayda olabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019