Büyüme nereye?
2010 ve 2011 için yapılan büyüme tahminlerinde, çeşitli uzmanların kabaca anlaştıklarını söylemek mümkün. 2010 yılı için yüzde 7 dolaylarında bir büyüme hızı telaffuz edilirken, 2011 için beklenen büyüme hızı bunun yarısı kadar. Mesela IMF tahmini bu yıllar için sırasıyla yüzde 7.8 ve 3.6.
En son gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) verileri 2010'ın ikinci çeyreğine ait. Gösterdiğimiz büyüme performansı, uluslararası bir karşılaştırma yapıldığında bizi yavaş toparlanan ülkeler ile hızlı toparlanan ülkeler arasında bir yere oturtuyor. Grafik 1'de bu karşılaştırma var.
Büyüme performanslarına bağlı olarak dört gruba ayrılıyor ülkeler: Hızlı toparlananlar: Brezilya, G. Afrika ve Malezya'nın da aralarında bulunduğu on ülke. Yavaş toparlananlar: Meksika haricinde hepsi gelişmiş yedi ülke. Aralarında ABD, Almanya ve Fransa da var. Toparlanamayanlar: Japonya ve Rusya dışında hepsi AB ülkesi toplam on dört ülke. Grafikte yer almamakla birlikte, bir de krizde hiç küçülmeyen, aksine hızla büyüyen ülkeler var (Çin, Endonezya, Hindistan ve Polonya.) Ayrıntı isteyenler TEPAV'dan Sarp Kalkan ve Ekrem Cünedioğlu'nun çalışmasına bakabilirler: "İkinci çeyrekte krizden çıktık mı?" (http://yeni.tepav.org.tr).
Türkiye, kriz derinleşiyorken bu ülke gruplarından daha kötü bir performans gösteriyor; GSYH düşüşü bizde daha fazla. 2009'un ilk üç çeyreğindeki performansımız 'yavaş toparlananlar' grubunun performansına benzerlik sergiliyor. Bundan sonraki dönemde ise 'hızlı toparlananlar' grubu ile 'yavaş toparlananlar' arasında bir yere yükseliyoruz.
Hafta başında hem ekim ayı imalat sanayi kapasite kullanım oranı, hem de reel kesim güven endeksi verileri açıklandı. Yılın ikinci yarısında ekonomik faaliyet düzeyine ilişkin karışık sinyaller geliyordu. Yine öyle oldu. Kapasite kullanım oranında hem geçen yıla göre önemli bir artış var, hem de mevsim etkilerinden arındırılarak bakıldığında geçen aya göre belirgin bir yükselme.
Kapasite kullanım oranı ile mevsim etkilerinden arındırılmış imalat sanayi üretim endeksi genellikle paralel hareket ediyorlar (Grafik 2). Son üretim verisi ağustos ayına ait. Eğer kapasite oranları ile üretim arasındaki ilişki son zamanlardaki gibi olursa, imalat sanayi üretiminin eylül ve ekim aylarında da olumlu bir seyir izlemiş olabileceği belirtilebilir.
Buna karşın, reel kesim güven endeksinde bir bozulma gözlendi. Endeks değeri 100'ün ne kadar çok üzerine çıkıyorsa, reel kesimin ekonomiye duyduğu güven o kadar artıyor anlamına geliyor. Yapılan çalışmalar, ekonomideki faaliyet düzeyi ile bu endeks arasında aynı yönlü ilişki olduğunu gösteriyor.
Bunun kaba bir kanıtı Grafik 3'te var. Grafikte yine imalat sanayi üretim endeksi var. Bu sefer bu endekse reel kesim güven endeksi eşlik ediyor. İki endeksin birlikte hareket ettiklerini grafikten görmek mümkün. Reel kesim güveninde son aylardaki bozulmaya dikkat.
Elbette bu bozulmanın bir eğilim olup olmadığını belirtmek şu anda mümkün değil. Üstelik bu bozulmaya karşın endeks kritik eşik olan 100'ün üzerinde. Yine de iki noktanın daha altını çizmekte yarar var. Birincisi, endeksin özellikle geleceğe ilişkin beklentileri yansıtan kısmında bozulma var. İkincisi, son aylarda işsizlik oranındaki azalma da bir duralama gösterdi.
Bunları alt alta koyduğunuzda neden 2011 için yapılan büyüme tahminlerinin 2010 için yapılanlara kıyasla çok daha düşük oldukları anlaşılıyor. Kriz sırasında içine düştüğümüz çukurdan yeni çıktık. Bu çukurun dibinden dışarıya doğru tırmanırken aldığımız yol bize hızlı büyüme olarak göründü. Şimdi düzlükteyiz; bundan sonra işimiz daha zor görünüyor.
Umalım ki uzmanların 2011 için yaptıkları tahminler yanlış çıksın. Zira işsizlik oranının azalması için o tahminlerde belirtilen büyüme hızları çok yetersizler.