Büyüme iyi ama...
2016 yılının temel büyüklüklerine ilişkin veri akışı devam ediyor. Geçtiğimiz hafta iki yeni veri açıklandı. Önce 2016 yılının ilk çeyreğinde ekonominin büyüme performansına ilişkin bilgi sahibi olduk. Nisan ayı dış ödeme rakamları da hemen büyümenin ardından açıklandı. Böylece yılın ilk üç ayı sonunda ekonominin iç ve dış gelişmelerinin temel göstergelerinin verilerine sahip olduk. Daha yılın birinci çeyreğinin sonundayız. Yılın bütününe ilişkin değerlendirmeler henüz olgunlaşmış sayılmaz. Yine de yeni açıklanan veriler sayesinde yılın ilk aylarında yaptığımız değerlendirmeleri biraz daha somut baza oturtma imkanımız doğdu.
2016 yılının ilk çeyreğinde ekonominin kabaca beklentilere uygun bir hızda büyüdüğü söylenebilir. Dolayısıyla açıklanan büyüme verileri, en azından beklentilerden çok sapmamış olması nedeniyle iyimserlikle karşılandı. İyimser olmakta bir sakınca yok tabii. Ama, bir önceki çeyrekte (2015 Q4) yıllık bazda yüzde 5.7 düzeyinde olan büyüme hızının 2016 yılının ilk üç ayında yüzde 4.8’e gerilediğini de gözden kaçırmamak lazım. Bu fark 2016 yılının başında ekonominin hız kestiğini gösteriyor. Aslında ekonominin yavaşlamakta olduğuna dair bir gösterge daha var. Çeyrekler arasındaki büyümeyi ölçen yaklaşım bir anlamda büyümenin ivmesini de ölçüyor. Yeni açıklanan veriler geçen yılın son çeyreği ile bu yılın birinci çeyreği arasında ekonominin (mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış) büyüme hızının yüzde 0.8 olduğunu gösteriyor. Daha kötüsünü gördük buna da şükür demek mümkün kuşkusuz. Yanlış da olmaz bu. Ama, ekonominin çeyrek dönemlik büyüme hızı, yani büyüme ivmesi, önceki dört çeyrekte (2015 yılı boyunca) yüzde 1’in üzerinde seyrederken, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 0.8’e gerilemiş. Bu büyümenin istim kaybettiğini, yani önümüzdeki döneme görece düşük bir büyüme ivmesi aktarıldığını
2016 yılının birinci çeyreğinde büyümenin sürükleyicisi yine özel tüketim harcamaları olmuş. Önceki yılın son üç ayında yüzde 4.7 oranında artmış olan özel tüketim harcamaları bu yılın ilk ayında yüzde 6.9 oranında artmış. Yani özel sektörün tüketim harcamaları hızlanmış. Bu kalemin büyümeye katkısı yüzde 4.8 olmuş. Bu dönemin en ilginç performansı ise kamunun tüketim nitelikli harcamalarında olmuş. Yılın birinci çeyreğinde kamunun tüketim harcamalarındaki artış oranı yüzde 10.9 olmuş. Bu oran 2015 yılının birinci çeyreğinde yüzde 2.8 olarak gerçekleşmiş. Daha sonraki çeyreklerde kamu tüketimi ortalama yüzde 8 oranında yükselmiş ve yılın sonu itibariyle kamunun tüketim harcamalarındaki yıllık artış yüzde 6.7 olmuş. Bu gelişmenin ana iticisinin 2015 de başlayan siyasi gelişmeler olduğunu söylemek yanlış olmaz. Uzun lafın kısası, 2016 yılında özel kesim ve kamu elbirliği ile tüketim harcamalarına tavan yaptırarak ekonominin büyümesini sağlamışlar.
Aslında bu dönemde tüketimin dışında büyümeye önemli bir katkı yapan başka kalem de yok. Toplam yatırım harcamalarında artış yok. Tersine bu kalem yüzde 0.1 oranında gerilemiş. Yani büyümeyi yavaşlatmış. Kamunun yatırım harcamalarında küçük de olsa (yüzde1.2) bir artış olmuş. Özel sektörün yatırım harcamalarında ise daha yüksek oranlı (yüzde 0.3) bir düşme kaydedilmiş. Sonuçta 2016 yılında yatırımlar büyümeye pozitif katkı yapmamış, tersine büyümeyi yavaşlatmış. Son yıllarda süregelen yatırım zafiyetinin hala devam ettiğini gösteren önemli bir işaret bu. Benzer bir durum dış talep açısından da söz konusu. Ekonominin büyüme sıkıntısı olduğu yıllarda büyümeyi sürükleyen dış talep katkısı son dönemde zaten kararsız bir eğilim sergiliyordu. Yine böyle olmuş. Geçen yılın son çeyreğinde pozitif olan dış talep 2016 yılının ilk çeyreğinde negatife dönmüş. İhracat yüzde 1.6 oranında artarken ithalattaki artışın yüzde 7.5 düzeyine zıplamış olması bunun temel nedeni. Dış talep de büyümeyi beslememiş tersine yavaşlatıcı etki yapmış anlayacağınız.
Fazlasıyla tüketime yaslanan, tek motorlu bir gelişme olmasına rağmen 2016 yılının birinci çeyreğindeki büyüme performansı olumlu bir gelişme kuşkusuz. Pişmiş aşa su katmak istemiyorum ama bu olumlu büyümenin kendi içinde soru işaretleri ve zafiyetler barındırdığı, sürdürülebilirliğinin kuşkulu olduğu kanısındayım. Zaman içinde bu konuya tekrar dönüp ayrıntısına bakarız diye düşünüyorum.