Büyüme, dış talep ve enflasyon

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

 

Bu hafta başında önemli veriler açıklandı. Uzun süredir merakla beklenen 2012 yılının ilk çeyrek büyüme performansını artık biliyoruz. Merkez Bankası başkanının artık düşecek dediği enflasyon hızının Haziran ayında beklenin de ötesinde  gerilediğini de öğrendik. Bir süredir devam eden dış denge düzelmesinin Mayıs ayı itibariyle son durumunu da bilgi sepetimize ekledik.
Aslına bakarsanız  bunlar ekonominin makro resminin en önemli parçaları. Sonuçta ekonomi bu boyutlarıyla algılanıyor ve değerlendiriliyor. Bir anlamda ekonominin sağlık testini yapmak istediğiniz zaman hemen ilk adımda bakacağınız temel  makroekonomik eğilimler bunlar.
Enflasyon, dış denge ve büyüme birbirine bağlı gelişmeler. Son bilgiler bunların arasındaki bağlantılardan hareketle, önümüzdeki dönemde bir iktisat politikaları  ikilemiyle karşılaşabileceğimiz izlenimi veriyor.
                                                    *                      *                   *
Önce büyüme ile başlayalım. 2012 yılı birinci üç ayında ekonomi, geçen yılın aynı dönemine kıyasla, yüzde 3.2 büyümüş. Bu beklentileri aşan bir hız. Dünyanın ahvalini, özellikle de en büyük ticaret partnerimiz olan Avrupa'nın durumu göz önüne alınca ekonominin tatmin edici bir hızda büyüdüğünü söylemek mümkün.

İşin bir boyutu daha var. Beklenen yavaşlamanın büyük boyutlara ulaşacağını, birinci çeyrek büyümesinin negatif olacağını, 2012 yılında ekonominin sert iniş yapıp, dibe çakılacağını öngören tezler birinci çeyrekteki performans karşısında  epey bir zemin kaybetmiş oldular. Açıklanan büyüme verisi ekonominin yavaşladığını doğruluyor. Hız düştüğü gibi yüzde 0.2 olan çeyrekler arası büyüme hızı ivmenin de 2011'in son çeyreğindeki düzeyini aşamadığını gösteriyor. Yine de bu veriler dibe çakılmaktan çok yavaşlamanın sınırlı kalacağı, inişin yumuşak olacağı beklentisine destek veriyor.
                                               *                   *                   *
Büyümenin harcama-talep tarafına ilişkin veriler iç talebin hala gevşek olduğunu, büyümeyi  dış talebin (net ihracat)  sürüklediğini gösteriyor.  Ekonomide   2010 yılının ikinci yarısında başlayan iç talep yavaşlamasının, ivmesini kaybediyor da olsa, hala sürdüğü anlaşılıyor.

İç talepteki zafiyetin sürüyor olmasına karşılık, ihracatın ithalattan daha hızlı artması nedeniyle, dış talep büyüme dostu olmaya devam ediyor. İhracattaki artışın buna katkısı var kuşkusuz. Ama esas nedenin büyümedeki yavaşlamaya paralel olarak ithalatta ortaya çıkan yavaşlama olduğu söylenebilir.

Yeni açıklanan dış ticaret verileri bu düşünceyi doğruluyor.  Aynı veriler ithalatın yeniden hızlanmaya başladığı izlenimini de veriyor. Dış talebin büyümeye katkısının gittikçe yavaşlayacağı anlamına geliyor bu. Bir önceki çeyrekte yüzde 1 civarında olan sözkonusu katkı 2012'nin ilk çeyreğinde zaten bunun yarısına inmiş durumda.  İthalatın hızlanacak olması önümüzdeki dönemde bu katkının daha da azalacağını hatta ters döneceğini, yakın gelecekte dış talep avantajının ortadan kalkabileceğini gösteriyor. 
                                                 *                     *                    *
İç talebin gerilediği, büyümenin yavaşladığı bir konjonktürde ekonomiyi dış talebin katkısıyla su üstünde tutmak iyi bir gelişme kuşkusuz.  Ancak yeni verilerin çizdiği tablo bu imkanın sürdürülebilir olmadığına işaret ediyor. Bu durumda ekonomiyi yüzdürme işi yine iç talebe düşecek gibi görünüyor.

Birinci çeyrek verileri iç talebin hala durağan olduğunu gösteriyor. Kendi dinamikleriyle bunun nasıl ve ne zaman  canlanacağı da belli değil. Bu durumda bir ikilemle karşılaşmamız mümkün gibi görünüyor. İç talebin ekonomiyi sürükleme işlevini yerine getirebilmesi, zaten yavaş olan büyüme ivmesinin kaybedilmemesi için harcamaları desteklemek, iç talebi canlandırmak gerekir. Bu daha çok maliye politikasının ama özellikle de  para politikasının gevşetilmesiyle sağlanabilir.  Bu gibi koşullarda korkulan nokta politikaları gevşeterek sağlanan canlandırma desteğinin enflasyonu azdırmasıdır. 

Yeni açıklanan Haziran ayı enflasyon rakkamları fiyatların artış hızında beklenin de ötesinde bir gerileme olduğunu gösteriyor. Esas enflasyon göstergesi olarak kabul ettiğimiz tüketici fiyatlarında yüzde bire yakın (yüzde 0.90) gerileme olduğunu söylüyor. Bu kendi başına olumlu bir gelişme kuşkusuz.

Öte yandan,  enflasyonun yavaşlamasında iç talepteki zafiyetin de rolü var. Bu durumda, önümüzdeki dönemde iç talabi canlandırma açısından politika düzenleyicilerinin elinde bir gevşeme marjının olduğu söylenebilir. Başka bir deyişle, terbiyeli davranan enflasyon politika ikileminde bir imkan sunuyor gibi görünüyor.

Önümüzdeki  dönemde özellikle para politkasında bir gevşeme olursa şaşırmamak gerkiyor demeye getiriyorum 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018