Büyüme: Dış talebin katkısı iyi, iç talebin bileşimi ise sorunlu

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Yılın ilk çeyreğine ilişkin gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) verileri dün açıklandı. Buna göre yüzde 4.3 oranında büyüdük. Bundan önceki üç çeyreğin büyüme oranı da bu civarda. Bu düzey, son 50 yıllık ortalama büyüme oranımız olan yüzde 4.8’e de yakın.

Yüzde 4.3 olan büyüme oranının 2.7 puanı net dış talepten (ihracat ile ithalat farkından) kaynaklanıyor. İç talebin katkısı da dış talep kadar: 2.8 puan. Bu ikisinin toplamı kadar (5.5) büyümedik, çünkü talep artışının bir kısmı üretime yansımadı; mevcut stoklardan karşılandı. Stok düşüşü büyümeden 1.2 puan çaldı.

Dolayısıyla, ilk bakışta ekonomi yönteminin arzuladığı gibi dengeli bir büyüme var izlenimi alınıyor. Zira iç ve dış talebin büyümeye katkısı hemen hemen aynı düzeyde. Ancak iç talebin ayrıntısı biraz daha farklı bir resim sergiliyor: Özel yatırımlar büyümeden 0.3 puan çalıyor. Kamu harcamalarının katkısı 2.1 puan, özel tüketimin ise 2.1 puan. Kısacası, dış talebin büyümeye katkısı olumlu ama iç talebin bileşimi istenildiği gibi değil.

Özel yatırımlara ilişkin dikkat çekici iki husus daha var. 2012’nin ilk çeyreğinden başlayarak altı çeyrek üst üste özel yatırım harcamaları azalmıştı. İlk defa 2013’ün ikinci yarısında yatırım artışı gerçekleşmişti. Ne var ki bu yılın ilk üç ayındaki olumsuz ortam, özel yatırımların tekrar azalmasına neden oldu. İkinci önemli nokta ise özel inşaat yatırımları artarken, makine ve teçhizat yatırımlarının belirgin biçimde düşmesi.

6 Kasım tarihindeki yazımda 2014’ün tümünde büyümenin yüzde 4’ün biraz altında –mesela yüzde 3.6 gibi- kalmasını beklediğimi belirtmiştim. Bu beklentimin arkasındaki temel neden, FED’in eninde sonunda başlatacağı parasal sıkılaştırma operasyonu nedeniyle, Türkiye’ye net sermaye girişlerinin azalacağı tahminiydi. Bu kadar temel olmasa da BDDK’nın kredi artış oranını düşürecek kararları da 2013’e kıyasla daha az büyüme beklememde rol oynamıştı. Buna karşılık, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) bu sıkılaştırmayı kısmen de olsa telafi edecek bir parasal genişlemeye gideceğini düşünmüyordum. Ocak ayının başında ise son iki haftadaki siyasi gelişmeler sürerse büyümenin daha düşük olması riski bulunduğuna dikkat çekmiştim.

Ocak başından bu yana geçen yaklaşık altı ayda siyasi gerginlikler yatıştı. FED ve BDDK kararları temel senaryom ile uyumlu bir biçimde hayata geçirildi. ECB ise geçen hafta içinde bir dizi yeni karar açıkladı. Bu durumda, kasım ayındaki tahminimi değiştirebilecek tek unsur olarak ECB’nin ilk başta piyasalarda çok olumlu karşılanan kararları görülüyor. Bu olumlu havaya ve dün açıklanan ilk çeyrek GSYH verilerine göre yüzde 4.3 oranında büyümemize rağmen, bütün yılı kapsayan yüzde 3.6 büyüme oranı tahminimi değiştirmek için henüz bir neden görmüyorum.

İki temel nedenle: Birincisi, ECB kararları ayrıntısına inilerek daha iyi anlaşılınca bizim gibi ülkelere tekrar bol sermaye girecek yargısı değişebilir. Hatırlayın; Draghi basın toplantısında ECB’nin yeni parasal genişlemesinin Euro Bölgesi’ne açılacak krediler ile olacağını, bunu yakından izleyeceklerini belirtti. Dolayısıyla koşullu bir kredi desteği söz konusu bankalara. FED’in vaktiyle yaptığı gibi tahvil alarak piyasaya (şimdilik) para saçmayacaklar. İkincisi, muhtemel sonbahar aylarından itibaren FED’in faiz artırımlarına ne zaman başlayacağını tartışacağız. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018