Büyüme: Değişik bir desen mi?
Görevini yerine getiren Kredi Garanti Fonu (KGF) ilk yarıyı yüzde 5 büyüme hızının üzerine attı. 2014 yılından beri büyümeyi canlandıran kamu harcamaları ise 8 çeyrek sonra negatife döndü. Kamu harcamalarının hız kesmesi ve bütçe açığı/GSYH oranındaki artışın kontrol edilmesi para politikası/maliye politikası bileşiminde yön değiştirme olarak adlandırılabilecek değişime yol açarsa risk primi üzerindeki etkisi olumlu olur. Risk primi artışının sınırlı tutulabilmesi de borçlanma maliyetlerini/faizleri nispeten düşük tutabilmeye yardımcı olacaktır. Bu kadarı açık ama önemli konu şu: Fed ne kadar ötelese de sonuçta bilanço küçültme takvimi netleşecek ve faiz artışları devam edecek. Avrupa Merkez Bankası da (ECB) hareket etmeye yakın sayılır. Her ne kadar yıllardan beri ‘sözlü yönlendirmeyle’ yetinmeye çalışmış, adeta kaçınılmaz hale geldiğinde –yani sözlü yönlendirme işlevini yitirmeye yüz tuttuğu zaman- fiilen karar almak durumunda kalmış olan merkez bankaları yeni bir denge arayışına çok yakınlar. Yeni dengeye geçişin yumuşak olmasına çalışılıyor. Öte yandan aşırıya kaçmış olan euro lehine/dolar aleyhine pozisyonlanma yukarı yönlü önemli potansiyel taşımıyor. Volatiliteyi artırmadan euro/dolar kurunu doların değer kazanmaya başlayacağı bir patikaya yerleştirmek her iki merkez bankası tarafından tercih edilebilir. Euro/dolar paritesinde Euro lehine meteor gibi yükselişin aynı hızla geri dönmesini beklemiyorum. Ancak ibre dolara dönecektir. Bu noktaya 2017 sonbaharı-2018 ilkbaharında gelinebileceği ve 2018 fiyatlamasının yılın başında belli olacağını sanıyorum. Gelişmekte olan piyasaların şirket/banka borçlanmalarının maliyeti yeni (daha yüksek) bir dengede oluşacaktır ve eninde sonunda bu noktaya gelinecektir. Önemli olan bu ‘yeni dengeye geliş’ hareketinin tahmin edilebilir olması ve fazla dik olmayan bir yol izlemesi.
Bu noktada büyüme rakamları bize en önemli mesaj olarak üç şey söylüyor.
1) Kamu maliyesinin kontrol altında tutulmasına geri dönüş önemli olacaktır. İkinci çeyrek bu yönde bir sinyal ise olumlu.
2) Bununla bağlantılı diğer konu net ihracatın 1,8 puan katkı yapması. Avrupa’nın toparlanmasının etkisi devam ederse bu nokta büyük önem taşıyabilir. Taşıyabilir çünkü özel tüketim harcamalarının aşırı derecede tetiklenmesi ihtiyacı azalabilir. GSYH kompozisyonu böyle bir olasılığı hiçbir zaman tam olarak dışlamaya izin vermese de –özel tüketimin payı çok yüksek- dış talebin bu ölçüde katkı yapmaya devam etmesi bir tür ‘dengelenme’ sağlayabilir. Kamu maliyesinin tekrar dengelenmesi ve kamunun hızla artan borç çevirme oranının düşmeye başlamasıyla ihracat arasında belirgin bir ilişki kurulabilir.
3) Hane halkının büyümeye katkısının düşmesine rağmen sanayi üretiminin artmakta oluşu ve sabit sermaye kaleminin yüksekliği değişik bir desene işaret ediyor olabilir. Üçüncü çeyrekte hız kesen kredi büyümesinin normalleşmesi sürerken –buna rağmen- büyüme yüksek kalabilir. “Kredi artışı ve kamu harcamalarının katkısı tüketici talebini tetikler ve iç talep yüksek seyrederse KOBİ’ler –yardımla- dönebilir” örüntüsü sürdürülebilir bir desen oluşturmadığı için sınırlı da olsa bu tür bir ağırlık kayması önemli. Nitekim tüketici güveni ve sanayi üretimi ters yönde hareket ediyor. Bunun nedeni ihracat imkanlarının artması.
Üçüncü çeyrekte baz etkisi var. İlk iki çeyrekten daha yüksek çıkacaktır. Yıllık büyümenin yüzde 5 civarına gideceği görülüyor. Bu sene ikiye ayrılacak: Büyüme için aktarma kayışları ilk yarıda başka ikinci yarıda başka olacağa benziyor. Ancak sonuç değişmiyor. İlk çeyrek verisiyle ufukta görülmeye başlanan yüzde 5 yerini sağlamlaştırarak orada duruyor. 2018’i düşünmeye başlamanın zamanı geldi.