Büyüme de uçmuş
Bu uçma benzetmesini sevdim. Ne olduğunu en veciz biçimde anlatıyor. Ayın başında açıklanan veriler enflasyonun uçtuğunu gösteriyordu. Dün açıklanan üçüncü çeyrek verileri de büyümenin uçtuğunu gösteriyor. Bu gidişle hiçbir şey elde edemesek bile bir “uçuş brövesi” kazanacağımız görülüyor.
Şaka bir yana 2017 yılının üçüncü çeyreğinde ekonomideki büyüme hızı gerçekten etkileyici düzeyde. Bu dönemde ekonomi yüzde 11.1 hızında büyümüş. Takvim etkisinden arındırılmış GSYH büyüme hızı 2017’nin üçüncü çeyreğinde 2016’nın aynı dönemine göre yüzde 9.6 olarak ölçülmüş. Tarım hariç büyüme hızı temel sektörler arasında oldukça dengeli dağılmış gibi görünüyor. Yıllık bazda büyüme sanayide yüzde 14.8, inşaatta yüzde 18.7 ve hizmetlerde yüzde 20.7 olarak ölçülmüş. Bu arada imalat sanayiinde 2017 yılının üçüncü çeyreğinde yıllıklandırılmış büyüme hızı yüzde 15.2 olmuş. Buna özel olarak işaret ediyorum zira önceki iki yılın üçüncü çeyreği sonunda büyüme hızları sırasıyla yüzde 4.0 (2015) ve yüzde eksi 3.1 (2016) olarak hesaplanmış. Sanayi üretiminde ciddi bir hızlanma olduğuna işaret ediyor bu sayılar. Tarım sektörünün ise 2017 yılının üçüncü çeyreği itibariyle daha geride kaldığı ve yıllık bazda yüzde 2.8 büyüdüğü anlaşılıyor. Ayrıntıya inildiğinde kimi tereddütlü noktalar var ama bu büyüme tablosu dünya ekonomisinin daha yeni ayağa kalkmakta olduğu dönemde önemli ve sevindirici bir gelişme.
Harcama bazında da 2017 yılında hızlanma var. Özel tüketim harcamalarında üçüncü çeyrekteki artış yüzde 11.7. Geçen yılın aynı döneminde bu tür harcamalardaki artış sadece yüzde 0.5 düzeyindendir. Bu yıl ortaya çıkan tablo önceden bastırılmış olan tüketim harcamalarının önünün açıldığını ima ediyor. Bu bağlamda dayanıklı tüketim malları harcamalarının üçüncü çeyrekte yüzde 31.1 hızında büyümüş olduğuna dikkat etmek doğru olur. Bu hızda tüketim harcaması artışı daha önce ertelenmiş olan tüketim harcamalarının 2017 yılının üçüncü çeyreğinde çözüldüğünü göstermektedir. Yatırım artışlarında da kayda değer artışlar olması bu dönemde talep artışını güçlü olduğuna ve bunun büyümeyi hızlandırdığına işaret ediyor.
Önemli bir durgunluktan çıkmakta olan Türkiye ekonomisi için bu hızda bir büyüme performansı olumlu bir gelişme kuşkusuz. Ama ekonominin önümüzdeki dönemlerde de bu ya da benzer hızlarda büyüyeceğini öngörmek pek mümkün görünmüyor. Tersine, yakın gelecekte bu büyüme ivmesinin kaybedildiğini görmemiz mümkün görünüyor. Bu bir öngörü kuşkusuz. Karamsar da diyebilirsiniz. Ama bazı somut olasılıklara dayandığını da gözden kaçırmamanız gerekiyor. Öncelikle, yüzde 11.1’lik bir hızın Türkiye ekonomisinin sürekli olarak tekrarlayabileceği bir büyüme temposu olmadığına dikkat etmek gerekiyor. Önceki dönemlerde de ekonominin buna benzer hızlarda büyüdüğü oldu. Ama bu tür bir hız bir çeyreklik dönemin ötesine taşınamadı. Öte yandan, yüksek hızın giderek yavaşlayacağı yönündeki öngörü biraz da hızlanmanın arkasındaki itici gücün uzun süre varlığını koruyamayacağı düşüncesinden kaynaklanıyor.
Bu bağlamda en görünür-bilinir itici gücün ekonomide yaygın ve hacimli olarak dağıtılan teşvik vb destekler olduğu biliniyor. Bunların yılı aşan sürede devrede tutulması belki büyümeyi görece yüksek hızda tutabilir ama bu defa başka sıkıntılar ortaya çıkar. Bunların başında zaten yüksek olan enflasyonun daha da hızlanacak olması geliyor. İkinci bir sıkıntı teşviklerin bundan yararlananlar üzerindeki etkisini ve özendirici gücünü bir süre sonra yitirmeye başlayacak olmasıdır. Bu tür uygulamalara ilişkin gözlemler teşvikten yararlananların bir süre sonra buna alıştığını, giderek içselleştirdiğini ve bu nedenle önlemlerin baştaki etkilerini yitirdiklerini gösteriyor. Hızlı büyümenin dış ödemeler üzerindeki yükü arttırdığına ilişkin bulgular da yüksek hızdaki büyüme hızlarının sürdürülmesinin önündeki önemli engellerden birisidir. Elimizdeki veriler üçüncü çeyrekte hızlanan büyümemizin daha ilk adımda cari açığı hızlandırdığını gösteriyor. Dış ödemelerimizde bir dar boğaza yaklaştığımızı da düşünecek olursak bu büyüme-cari açık bağlantısının yakında devreye gireceğini ve sıkıntı yaratacağını öngörebiliriz.
Geçtiğimiz dönemde büyümeyi hızlandıran gelişmelerden birsi de dünyada faiz oranlarının düşük olmasıydı. Bu taraflar açısından yatırım- büyüme- cari açık döngüsünün sakıncalarını örten bir uygulamaydı. Yakın gelecekte başta FED olmak üzere etkili tüm merkez bankalarının bir faiz yükseltme döngüsüne girmek üzere oldukları biliniyor. FED’in uygulaması büyük bir olasılıkla siz bu satırları okurken belirlenmiş olacaktır. İçeride ve dışarıda faizlerin yükseldiği bir süreçte hızlı büyüyeceğim diye ekonomiyi paraya boğmak fazlasıyla pahalı bir uygulama olacaktır. Bunun çaresi tersini yapmak, uçan büyümeyi daha makul bir irtifaya indirmektir. Son olarak geçen yılın üçüncü çeyreğinde negatif olan büyüme hızının bu yılın aynı ayında ciddi bir baz etkisi yarattığını da gözden kaçırmamak gerekir. Dahası, bu yılın yüksek olan büyüme hızı gelecek yılın üçüncü çeyreğinde bu kez negatif baz etkisi yaratacak, yani büyüme hızının düşük kalmasına yol açacaktır. Kısacası, önümüzdeki yıl başka hiç bir şey olmasa, sırf bu baz etkisi nedeniyle büyüme hızı düşük kalacak, irtifayı düşecek gibi görünüyor.