Büyüme-cari açık ilişkisinde 2009-2019 kıyaslaması ne kadar doğru?
Türkiye ekonomisi son çeyrek yüzyılda iki kez küçüldü. Bunlardan biri 2001 yılında yaşandı. Ekonomideki küçülme yüzde 6’yı buldu. Zaten o yıl Cumhuriyet tarihinin en derin krizlerinden biri yaşanmış ve bu kriz siyasette de kökten bir değişimin zeminini hazırlamıştı. O kriz sürecinde hükümet ortağı olan üç parti, 2002 seçiminde barajı aşamamış ve Meclis dışında kalmıştı.
Türkiye ekonomisi son olarak 2009 yılında küçüldü. Tüm dünyayı kasıp kavuran küresel krizden biz de nasibimizi aldık. Aslında kriz 2008 yılında başladı ama Türkiye ekonomisindeki tahribatın ortaya çıkışı ağırlıkla 2009 yılında oldu. Türkiye ekonomisi söz konusu yıl yüzde 4.7 oranında küçüldü.
Aradan on yıl geçti ve Türkiye ekonomisinin bu yıl yeniden küçülüp küçülmeyeceği tartışılıyor. Her ne kadar geçtiğimiz günlerde açıklanan yeni ekonomi programında bu yıl yüzde 0.5’lik büyüme tahminine yer verilmişse de, bunun çok iyimser bir tahmin olduğu ortada. Yılın ilk yarısında yüzde 1.9 küçülen ekonomi, ikinci yarıda yüzde 2.7 gibi yüksek sayılabilecek bir oranda büyürse yılı yüzde 0.5’lik büyüme oranıyla kapatmak mümkün olacak.
Aslında yüzde 0.5 çok da önemli bir oran değil. Yüzde 0.5’in önemi, oranın pozitif olması. Yoksa örneğin yüzde 0.1 küçülme ile yüzde 0.5 büyüme arasındaki fark yalnızca 0.6 puan. Kamuoyunun odaklandığı, büyüyecek miyiz, küçülecek miyiz, tümüyle bundan ibaret.
Hem nüfus artışını ve TL’deki değer kaybını dikkate alırsak zaten kişi başına gelirimiz düşüyor. Dolayısıyla yüzde 0.5’lik tahmin gerçekleşse bile reel anlamda bir büyümeden söz etmemiz mümkün değil.
“Hiç olmazsa cari fazla veriyoruz”
Bu yılki görünür büyüme ama gerçekte küçülmeye getirilen en önemli avuntu, “Çok büyümüyoruz, belki küçüleceğiz ama hiç olmazsa artık cari açık vermiyoruz” şeklinde özetlenebilir. Aslında topluma sormak mümkün olsa, özellikle de işsizlere, “Biraz büyüsek ve iş alanları açılsa ama cari açık versek daha mı iyi olurdu, yoksa böylesi mi daha iyi” diye, acaba ne cevap alırız.
Cari fazlayla avunanlar zaman zaman kıyaslama da yapıyor:
“2009’da ekonomi bu yılkinden çok daha olumsuz seyrederek yüzde 4.7 küçülürken 11 milyar doların üstünde cari açık vardı.”
Sayılar doğru; ama o zamanki koşulları bugünle bir tutmak ne kadar doğru?
2008’de ABD’de başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan bir küresel kriz yaşandı. 1929 büyük buhranından sonraki en büyük kriz denilmedi mi 2008’de yaşananlara... Hatta tüm dünyaya etkisine bakılarak 1929’un bile ötesine geçen bir kriz tanımlaması yapılmadı mı...
2008’den 2009’a geçişte dünyada ticaret büyük kesintiye uğradı. Türkiye’nin ihracatı 132 milyar dolardan 102 milyar dolara, ithalatı 202 milyar dolardan 141 milyar dolara indi.
İthalat çok daha fazla düştü çünkü ham petrolün varil fiyatı 105 dolardan 55 dolara geriledi. İthalat tabii ki daha çok düşecekti.
Yalnızca sayılar kıyaslanamaz
2009 krizi ile bugün yaşadıklarımızı yalnızca üç beş sayıdan yola çıkarak kıyaslamaya çalışmak bizi bir yere götürmez.
O günün koşulları çok ama çok farklıydı. O krizden etkilenmeyen ülke mi vardı hem.
Oysa 2019’da bir küresel kriz yok.
2019’da bizim gibi sorunlar yaşayan ülke yok.
Kaldı ki biraz önce de vurguladık, biraz cari açık versek de, biraz daha fazla büyüsek de işsiz sayımız bu kadar artmasaydı daha iyi olmaz mıydı?
Yeni ekonomi programında bu yılın işsizlik oranı yüzde 12.9 olarak tahmin ediliyor. Gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir tahmin bu. Yılın ilk yarısındaki ortalama işsizlik oranı yüzde 13.8 oldu. Dolayısıyla yıl ortalaması çok daha yukarılarda, muhtemelen yüzde 14 dolayında oluşacak, bu kesin.
Peki ekonominin yüzde 4.7 daraldığı, 11 milyar dolar da cari açık verdiğimiz 2009 yılındaki işsizlik oranı hangi düzeydeydi; yüzde 13.1.