Büyük sınav!
ARKA PLAN / Mehmet Uğur Civelek Kredi kartı faiz oranlarının sınırlanmasına ilişkin tartışmalar, nedereden bakarsanız bakın geleceğe yönelik belirsizlik düzeyi konusunda genel bir fikir veriyor. Bu konunun önemsiz bir detaymış gibi gösterilmesi kimseyi yanıltmasın, zira herkesi doğrudan veya dolaylı olarak ilgilendiriyor. Hal böyle olunca iktidar partisi içinde dahi, ciddi bölünmeler yaratabilecek potansiyeli bünyesinde taşıyor! İktidar partisi milletvekillerinden Ahmet İyimaya'nın hazırladığı tasarı, kredi kartı borçlarına uygulanacak azami faizin, mevduatlara ödenenin iki katı ile sınırlandırılmasını öngörüyor. Tartışmalara bakılır ise bu çalışma bir sorunu çözmeye çalışırken gündemde olmayan ve gündeme gelmesi istenmeyen başka ciddi sorunların ortaya çıkmasına sebep olarak gizlenmiş fay hatlarını açığa çıkarıyor. Tartışmanın serbest piyasaya uygunluk ekseninde yoğunlaşması pek anlamlı olamıyor. Bu konu birkaç yıl önce gündeme geldiğinde, sınırlamaya karşı çıkan mali sektör daha farklı bir savunma sergilemiş, girişimin sonuçsuz kalmasını başarmış idi! O dönemde kredi kartının borç kullanma değil, alışveriş aracı olduğu iddia edilmiş, kart sahiplerinin bu bilinçle sorumlu davranması gereği üzerinde durulmuştu. Sonuçta sınırı belirleme sorumluluğu Merkez Bankası'na devredilmiş, bu kurum da mali sektörü rahatlatacak ve serbest piyasaya aykırı olmayan bir yol seçerek topu taca atmayı tercih etmişti. Öyle ya piyasaları yönlendirmek adına beklentileri işbirliği ile yönetmek konumunda olanların böyle bir sebeple karşı karşıya gelmemeleri, aralarından kara kedi geçmesine izin vermemeleri gerekliydi! Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu da bireysel kredilere uygulanacak karşılık oranını belirlerken de, demografik yapı ve gelir dağılımına bağlı olarak gelecekte yaşanacak riskleri dikkate almadan bankacıları memnun etmeye çalışmıştı... Şimdi sormak istiyoruz: Bankacılık'ta 2002 yılında benimsenen zamana yaygın çözüm serbest piyasa anlayışına uygun muyudu? Yanıt kesinlikle hayırdır; zira serbest piyasa anlayışında hata yapanı hoş görme, affetme, zamana yaygın çözüm adına belli sektörler lehine piyasaları manipüle etme veya beklentileri yönlendirme gibi sapkın uygulamalara yer yoktur. Bugünkü durumun serbest piyasaya aykırı uygulamalara borçlu olanlar, kendi çıkarlarını korumakta uygunluk gerekçesini kullanmamalıdırılar! Serbest piyasa yerine doğa kanununu öne sürüp 'güçlü olduğum için haklıyım' diyebilirler ve ciddi bir çelişkiye düşmemiş olurlar... Kredi kartı borçlarına uygulanan faizlere mevduatın iki katı gibi bir üst sınır getirilir ise neler yaşanır sorusu önemlidir ve tartışılması gereken budur. Tabii ki tam aksinin sınır getirilmez ise neler yaşanacağının da bu süreçte irdelenmesi hangi seçenekler arasında sıkıştığımızı anlamak açısından önem arzediyor. Eğer söz konusu kredi faizlerine mevduatın iki katı gibi bir üst sınır getirilir ise mali sektörden başlayarak tüm ekonomiye yayılan oldukça ciddi sıkıntılar yaşanır, kendisini küreselci olarak tanımlayanların tüm hesapları bozulur. Zira bankacılıkta gerçekleşen faaliyet gelirlerinin çok büyük bir kısmı bu kalemden gerçekleşiyor ve bilançoların güçlü görünmesini sağlayarak gerçekle görüntü arasındaki farkların büyümesine sebep oluyor. Özellikle faaliyet dışı gelir yaratma şansının kalmadığı bugünkü koşullarda mali sistemde ciddi bir özkaynak erozyonu yaşanması olasılığı büyüyor. Bu durum kredi portföyünün büyümesini önlediği gibi toplam krediler içinde sorunlu olanların hızla tırmanması, risk algılamasının hızla olumsuzlaşması gibi ihtimalleri de bünyesinde taşıyor. Böyle bir ihtimalin başta kamu sektörü olmak üzere tüm ekonomiyi olumsuz yönde etkileyerek krize sürüklemesi gibi sıkıntılı eğilimleri tetiklemesi olasılığı artıyor; borç-alacak ilişkilerinin kırılması, vergi gelirlerinin azalmasına bağlı olarak bütçe açığının büyümesi, kamu borçlanmasının aksaması sonucu maaş ödemelerinin bile tehlikeye girmesi, sermaye hareketlerinin yön değiştirmesine bağlı olarak dış açığın finanse edilememesi gibi eğilimler kaotik bir ortamın hızla gelişmesine sebep olabilir... Yukarıda saydığımız sebepler nedeniyle bir üst sınır getirilmez veya bu sonuca yol açacak bir tercih ön plana çıkar ise durumun daha iyi olacağını iddia etmek de pek mümkün olamıyor. Zira fahiş denebilecek faizler nedeniyle nüfuzumuzun çok büyük bir kısmı her şeyini kaybedebilir, ilk ihtimaldeki bütün olumsuzlukların belli bir gecikme ile devreye girmesi kaçınılmaz hale gelir. O zaman Türkiye'ye gayri menkul sektörünün finansmanı için geldiklerini beyan eden yabancı bankacıların, herkesi mülk sahibi yapmak için mi, yoksa herkesin mülkünü ellerinden almak için mi geldikleri daha iyi anlaşılabilir!.. Özetle söylemek gerekir ise kredi kartı borçlarına uygulanacak faizlere bir üst sınır getirilip getirilmemesi, alacaklılar ile borçlular arasındaki veya başka bir deyişle küreselciler ile diğerleri arasındaki çıkar çatışmasında Meclis, iradesinin rengini belli edecek: Oy verenlerin mi, yoksa borç verenler ve onlara aracılık edenler mi lehine bir tavır sergilenecek; bir diğer ifade ile sonuç ne olur ise olsun dananın kuyruğu kopmaya başlayacak. Ne dersiniz bu konu pek önemli olmayan teknik bir konu mu, yoksa hepimizi çok yakından ilgilendirdiği için net tavır alınması gereken hayati bir durum mu? Her şeyi bilerek tercihinizi yapın, sonradan bilmiyordum diyerek ağlamayın!..