Büyük bir savaş çıkar mı?

Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA
Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA DIŞ POLİTİKANALİZ ragipkutay.karaca@dunya.com

ABD'nin “tek ülkeye karşı tek savaş” yürütmeye dayalı bir 21'inci yüzyıl stratejisi geliştirdiği, Rusya ve Çin’in 3. dünya savaşı olmadan, çok kutuplu bir dünyada küresel güç olmak istediği düşünüldüğünde büyük bir savaş çıkmama olasılığı daha yüksek görünüyor.

Son günlerde bir dünya savaşı tartışmasına ta­nık oluyoruz. Önce Macaristan Başbaka­nı Viktor Orban, sonra Sırbistan Cumhurbaş­kanı Aleksandar Vu­cic ve en son Dışişle­ri Bakanı Hakan Fidan büyük bir savaşın çı­kabileceğine dair söylemler­de bulundular.

İki dünya savaşının da mer­kezi Avrupa’dır. I. Dünya Sava­şı için Fransız Devrimi’nin yak­tığı bağımsızlık ateşi ile silah­lanma için gerekli hammadde ve pazar arayışının yarattığı sömürgecilik ana tetikleyici­ler oldu. II. Dünya Savaşı için ise etkenler biraz farklıydı. I. Dünya Savaşı’nın yarattığı yı­kım, kaybedenler üzerindeki büyük baskının yarattığı nef­ret önemliydi. Bunların yanın­da İspanyol Gribi, 1929 buhra­nının yarattığı ekonomik kriz, totaliter liderlerin iktidarı, fa­şizmin yükselişi, silahlanma yarışı, ideolojik kavganın ya­rattığı bölünme ve Milletler Cemiyeti’nin etkisizliği diğer etkenler oldu.

İki büyük savaşın çıkış ne­denleriyle bugünü karşılaş­tırmak hem kolay hem de zor. Özellikle iki savaş arasındaki uluslararası ortama benzer bir yapı bugün için karşımıza çıkıyor. Covid-19 ve zirveye çıkardığı ekonomik sorunlar, Avrupa’da faşizmin yükselişi, totaliter lider profilinde artış, bölgesel çatışmaların önlene­memesi, silahlanma yarışının hızlanması ve Birleşmiş Millet­ler’in etkisizliği…. En önemli­si ise fikir birliğini tam sağla­yamamış ama farklı etkenler­le yolları aynı düzleme çıkan blokların ortaya çıkması.

Bu etkenlere bakıldığında karşılaştırmanın kolay yönü ortaya çıkıyor. II. Dünya Sava­şı’nın nedenleriyle bugün ya­şandıklarımız gerçekten ör­tüşüyor. Kıyaslamanın zor­luğu ise teknolojik gelişim farklılığından. Büyük savaş­lar döneminde var olan tek­noloji savaşın çıkmasından duyulacak endişeyi dizginle­yemiyordu. İş bir suikasta ya da Hitler gibi bir profilin vere­ceği karara bağlıydı.

Burada bir yanlış anlamaya sebep olmak istemem. Keza iki savaşın insanlık adına ma­liyetinin çok yüksek olduğu aşikâr. I. Dünya Savaşı’na 37, ikincisine kolonilerle birlikte 60 ülke katıldı. Savaşların se­bep olduğu kıtlık ve hastalık­lar nedeniyle hayatını kaybe­denler eklendiğinde ölü sayı­sı 100 milyonun üzerine çıktı. Günümüzde çıkacak bir sa­vaşta ise yüksek teknolojinin geliştirdiği konvansiyonel ve nükleer silahların varlığı in­san kaybını milyarlara çıkara­bilecek bir etkinlikte.

En sorunlusu Ukrayna-Rusya krizi

Bugün Ukrayna-Rusya, Çin-Tayvan ve İsrail-Filistin üzerinden büyük savaş oku­ması yapılmaya çalışılıyor. Çin-Tayvan üzerinden bir sa­vaş okumasının zor olduğu kanaatindeyim. Çin için Tay­van’ın kırmızı çizgi olduğu doğrudur. Ancak Çin, hâlâ ekonomik ve askeri yapılan­dırmasının bir savaşı kaldıra­bileceği inancı taşımıyor. Bu­rada ekonomisinin Batı’yla olan ilişkisi önemli etken. ABD ise Ukrayna krizi varken ikinci bir cephe açmak istemez. Bu etkenler bölgede statükonun devamını sağlıyor.

İsrail-Filistin sorununun ya­yılmasında ise kilit ülke İran. İsrail’in Lübnan Hizbullahı’na karşı girişebileceği bir saldırı İran’ı doğrudan bir çatışmanın içerisine sokar mı? Bu şüpheli. İran’ın dahil olduğu bir çatış­mada Arap devletlerinin salt İran yanlısı olacağını düşün­mek de doğru olmaz. Bunun yanında böyle bir çatışmada diğer Arap devletleriyle iliş­kisi enerjiye dayalı olan Çin’in İran’a tam destek vermesi zor. Dolayısıyla olası çatışmalar İs­rail-Arap savaşları gibi bölge­sel kalır düşüncesindeyim.

Diğer iki krizin aksine Uk­rayna-Rusya arasında yaşa­nan çatışma Avrupa ve As­ya’da büyük bir etki yarat­ma potansiyeline sahip. Batı destekli Ukrayna’nın kaybet­mesi, Batı’nın kaybı olacak. Savaşın Avrupa sınırlarına dayanması ise AB için bir va­roluş sorunu. Bu durum Av­rupa’da büyük fikir ayrılıkla­rına neden olabilecek. Keza aşırı sağcı partilerin yükselişi, AB'nin geleceği için bir tehdit oluşturuyor. Avrupa güven­lik yapısının bozulması NA­TO’nun işin içine girmesi de­mek olur ki bu büyük bir sa­vaşın işareti olur. Rusya’nın kaybetme olasılığı ise nükle­er silahların ateşlenebilece­ği bir ortamı hazırlayabilir. Bu da 3. Dünya Savaşı’nı kaçınıl­maz kılar.

Tüm bu tespitlere rağmen ABD'nin “tek ülkeye karşı tek savaş” yürütmeye dayalı bir 21'inci yüzyıl stratejisi geliştir­diği, Rusya ve Çin’in üçüncü dünya savaşı olmadan, çok kutuplu bir dünyada küresel güç olmak istediği düşünül­düğünde büyük bir savaş çık­MAMA olasılığı daha yüksek görünüyor. Uluslararası ku­rumların etkisini kaybetme­si küresel sorunlara ortak çö­zümler bulmayı zorlaştırsa da barışçıl çözümler için kü­resel bir işbirliği ve diyaloga ihtiyaç her zamankinden da­ha önemli hale geldi.

Tartışalım ama! İki büyük sa­vaştan ders alarak barışı sür­dürmeye odaklanalım derim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
BRICS ve Türkiye 13 Haziran 2024
Fenerbahçe 04 Haziran 2024