Büyük bir borç yüküyle seçime gitmek

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI [email protected]

2008 sonrasının küresel krizi tam olarak aşılamamışken erken seçim devreye girdi. Bizim için seçim artık neredeyse “ahvali adiye” haline gelmiş durumda. 2001'den 2018'e kadar 11 yıl içinde 11 seçim yapmışız. Seçim biraz da diken üzerinde oturmak demek. Bu kadar sık seçim yapmamız toplumun sürekli olarak diken üzerinde oturduğu anlamına geliyor. Seçim süreçlerinin yarattığı belirsizliklere ek olarak seçim ortamlarının yarattığı gerilimler de devreye giriyor. Bunun üstüne bir de siyasi partilerin ve seçmenlerin kendilerini hazırladıkları seçim tarihi değiştirilirse, duygusal şaşkınlık tavan yapıyor. Bu defa da böyle oldu. Seçim tarihi radikal ölçekte değiştirildi. Seçimin gelecek yılın sonuna doğru yapılacağı ilan edilmişken, bu tarih bir anda bir yılı aşkın bir boyutta öne alındı.

Bu karar siyasi iradede ciddi bir tedirginlik olduğunu ima ediyor. İktisadi sorunların siyasilerde tedirginlik yaratan ve hızlı davranmaları gerektiğini söyleyen en önemli unsur olduğunu düşünüyorum. Sorunların bir kısmı konjonktür kökenli. İktisadi yapıdaki zafiyetlerden kaynaklanan sorunlar da var. Örneğin uzunca bir süre sonra mali disiplinin bozulmuş ve bütçe açığının büyük boyutlara ulaşmış olması birinci gruptaki sorunların en önemlisi olarak tanımlanabilir. Bunun ağırlıklı olarak sıcak çatışma ikliminden ve süreklilik kazanmış olan seçim atmosferinden kaynaklandığı ve bu koşullar değiştiği zaman önemlerini kaybedecekleri kanısındayım. Bir de enflasyon ya da cari işlemler açığı gibi daha çok yapının ürettiği sorunlar var. Bu sorunlarla baş etmek daha zor. Üstelik bunlar biraz da bulaşıcı. Yani kendileriyle birlikte başka sorunları da getiriyorlar. Örneğin enflasyon, özellikle katılaştığı zaman, iktisadi kararları çarpıtıyor, yatırım ortamını bulanıklaştırıyor ve gelir dağılımını bozuyor. Cari işlemler açığı da döviz kurları üzerinde baskı yaratıyor, döviz rezervleri bağlamında risk üretiyor ve açığın finansmanı için sağlanması gereken kaynak boyutunu büyütüyor. Ekonomi üzerinde söz sahibi olan siyasilerin açıklamalarından anladığımız kadarıyla cari işlemler açığındaki hızlı bozulma, ekonomideki sorunların içinde en büyük olan, en hızlı gelişen, tehdit düzeyi en yüksek olan ve dolayısıyla acile kaldırılıp hemen tedavi edilmesi gereken bir sorun. Hiç kimse bu sorunun 2019 yılına kadar müdahalesiz kalmasının bir sorun yaratmayacağını söyleyemiyor. Zira açığın büyümesinin ciddi bir finansman sorunu yaratacağı noktasında içeride ve dışarıda fikir birliği var.

Cari işlemler açığı bizim kadim bir yapısal problemimiz. Bu bizi sürekli bir dışarıdan borçlanma zorunda bırakıyor. 2000’li yıllara kadar dışarıdan borçlanmada kamu önde gelen aktördü. Son dönemlerde özel sektörün de dışarıdan bol bulamaç borçlandığı görülüyor. Dışarıdan (döviz cinsinden) borçlanılıyor olmasının basit bir nedeni var. Gelişmiş ülkelerde krize karşı önlem olarak devreye sokulan parasal gevşeme faizi adeta yere yapıştırmış durumda. Bu ülkelerden sağlanacak finansmanı fevkalade ucuzlatıyor bu. Dolayısıyla dışarıdan borçlanma sadece bizim için değil, bize benzer bütün ülkelerde tercih edilecek finansman kaynağı olarak öne çıkmış durumda.

Son dönemde bizim bu kaynağı kullanmamızda sorunlar oluşmaya başladı. Bunların en önde geleni ekonomide riskin tavana vurmuş olması. Risk algısındaki artış borçlanmamızı adeta yokuşa sürüyor. Hem daha zor borçlanıyoruz hem de daha pahalı borçlanıyoruz. Ekonomideki belirsizlik ve yüksek risk, özellikle döviz kurlarında yukarıya doğru güçlü bir oynaklık yaratıyor. Türk Lirası değer kaybediyor. Liranın değer kaybetmesi yerel birimler açısından zaten yüksek olan borçlanma maliyetini daha da büyütüyor. Yüksek maliyet cari açığın finansmanını hem daha zor ulaşılır hem de fazlasıyla pahalı hale getiriyor. Bir tür kısır döngü bu. Sürüp gitmesi halinde Türkiye ekonomisinde hacimli bir çöküşe neden olması da mümkün. Aslında sorunun bu noktaya kadar taşınmış olmasının ana nedeni seçime hazırlanan siyasi kadronun oluşan tehlikeli süreci görmemesi, görünce de önemsememesi kuşkusuz. Şimdi de uzayıp giden seçim sürecinde siyasi iktidarın çözüm için gereken radikal önlemleri devreye sokması pek olası değil. Hemen seçim yapalım hamlesinin altında bu şaşkınlık yatıyor diye düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018