Büyüdük büyüdük ama yıllık bazda yüzde 3'leri hala çok aşamadık
Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde yüzde 5.2, ikinci çeyreğinde yüzde 5.1; ilk altı ay toplamında ise yüzde 5.14 büyüdü. Çoğu ülkeyle kıyaslandığında çok iyi bir büyüme oranı yakalanmış durumda. Ve biliyoruz ki büyüme hızı üçüncü çeyrekte geçen yılın yaratacağı olumlu baz etkisi sayesinde daha da artacak. Yüzde 7'leri, belki daha da yüksek oranları görebileceğiz.
Ne var ki, son iki çeyrekte sağlanan bu hızlı büyüme bize kişi başına gelir açısından öyle çok büyük bir katkı sağlayamıyor. Bunun en büyük nedeni, kur artışı. Gayri safi yurtiçi hasılayı Türk Lirası bazında artırıyoruz, ama TL bazlı GSYH'yi dövize böldüğümüzde, öngördüğümüze göre çok değer kaybetmiş olan TL yüzünden döviz cinsinden GSYH neredeyse yerinde sayıyor, hatta kimi dönem geriliyor. Bir de buna nüfus artışını ekleyin, kişi başına gelirimiz daha da düşüyor, en azından yerinde sayıyor.
Bir dönem ele aldığımız mülteciler de ayrı bir sorun. Besleyip karınlarını doyurduğumuz ve üretici olamadıkları için ekonomiye pek katkı yapamayan mültecileri de hesaba katarsak kişi başına düşen milli gelirimiz daha da azalıyor.
Yıllık büyüme hala yüzde 3'lerde
Bütün bunlar bir yana, başka bir sorunumuz daha var. Türkiye ekonomisi geçen yılın son çeyreğinde yüzde 4.2, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 5.2, ikinci çeyreğinde ise yüzde 5.1 büyüdü. Bunlar, gayet iyi oranlar, ancak büyüme eğilimine bir yıllık dönemler olarak baktığımızda hala yüzde 3'leri aşamadığımız gerçeğiyle karşı karşıya kalıyoruz.
Her ne kadar GSYH artışı genel olarak çeyrek bazlı ve takvim yılı itibariyle değerlendirilirse de, bu sınırlamaların dışına çıkmak da elbette mümkün. Genel gidişatı görebilmek için de büyümeyi yıllıklandırılmış halde izlemek gerek. Biz de öyle yapıyoruz...
Önce yıllıklandırılmış büyümeden kastımız ne, onu açıklayalım. Örneğin bu yılın ikinci çeyreği itibariyle yıllıklandırılmış büyüme yüzde 3.3 düzeyinde. Bu oranı hesaplarken önce son bir yılın; yani geçen yılın üçüncü ve dördüncü çeyreği ile bu yılın ilk ve ikinci çeyreğinin GSYH büyüklüğünü alıyoruz. Elbette oranları değil, hacmi. Bu şekilde bulduğumuz yıllık GSYH büyüklüğünü, aynı şekilde bulduğumuz bir önceki yılın GSYH büyüklüğü ile kıyaslıyoruz. Bir önceki yılın büyüklüğü de 2015'in üçüncü ve dördüncü çeyreği ile 2016'nın ilk iki çeyreği toplamından oluşuyor.
İşte bu şekilde hesapladığımız yıllıklandırılmış GSYH artışı geçen yılın ilk çeyreği sonunda yüzde 6.3 düzeyindeydi. Oran daha sonra gerilemeye başladı, 2016'nın ikinci çeyreği yüzde 5.8'le geçildi. Üçüncü çeyrekte 15 Temmuz'un etkisiyle gerileme daha da belirginleşti ve yüzde 4'e inildi. 2016'nın dördüncü çeyreğini ya da bir başka ifadeyle 2016 yılını yüzde 3.2 ile kapattık.
Bu yılın hızlı büyümeleri yıllıklandırılmış oranı çok az oynattı. Yıllık GSYH artışı ilk ve ikinci çeyrekte yüzde 3.3 düzeyinde oluştu.
Yedi yılın en düşüğü
Türkiye İstatistik Kurumu'nun resmi verileri ortada. Son üç çeyrektir yıllıklandırılmış büyüme hızımız yüzde 3.2-3.3 düzeyinde. Bundan daha düşük oranı son olarak 2010 yılının ilk çeyreği sonunda görmüşüz. Söz konusu dönem itibariyle yıllıklandırılmış büyüme yüzde 0.2'ye kadar düşmüş.
Dolayısıyla son iki çeyrekte gerçekleşen hızlı büyümeyle övünelim övünmesine ama bunun bizi henüz yıllık bazda istediğimiz düzeye getirmekten uzak olduğunu da bilelim.
Üçüncü çeyrekten sonra...
Türkiye'nin üçüncü çeyrekte rekor sayılabilecek bir büyüme hızına erişeceği belli. Bu konuda daha somut verilere dayalı tahmin yapmayı başka bir güne bırakarak bu aşamada üçüncü çeyrekte yüzde 7'nin altında kalmayacak bir büyüme beklenmesi gerektiğini söylemekle yetinelim.
İşte eğer üçüncü çeyrek büyümesi yüzde 7'nin üstünde gelirse, ki muhtemelen gelecek, biz de üçüncü çeyrek itibariyle yıllık büyümeyi yeniden yüzde 5'in üstünde görebileceğiz.