Buyrun burdan yakın

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Türkçemizde ‘buyrun burdan yakın’ deyişi yersiz sürprizler karşısında kullanılır. Bir ani gelişme karşısında “buyrun burdan yakın” derseniz bu da yapılır mı? Veya bu da söylenir mi? Bu ne demek şimdi? Gibi bir şey demiş sayılırsınız. Geçen haftaki yazımda bir ara tanışma fırsatı bulduğum IMF Başkanı Bayan Christine Lagarde’ın boşuna konuşmayan biri olduğunu söylemiştim. Lagarde nisan ayında Hong Kong’ta yaptığı bir konuşmasında “Dünya ticaretinin üstünde kara bulutlar dolaşıyor” demişti. Biz tarihsel olarak onun bunun ne dediğine pek bakmadığımız veya işimize gelene bakıp işimize gelmeyeni kulak arakası ettiğimiz için IMF Başkanı'nın ne dediğine de pek bakmadık. En azından basında hanımefendinin ne dediğine pek iltifat edilmedi. Lagarde aylardır aynı şeyleri söylüyor. Dinlesek iyi olur. Davos’ta yapılan toplantıda Trump’tan sonra kürsüye gelmiş ve hazretin yapacağım dediği ‘vergi reformunun’ dünya ticaretinin dengesini bozabileceğini söylemişti. Biliyorsunuz Trump vergi reformu diye bir şeyi parlamentodan geçirdi. Daha bunun etkileri ne olacak görülmeden Trump bu kez de Çin’den, AB’den, Kanada ve Meksika’dan yapılan ithalata gümrük koyacağım diye ortaya atladı.

Lagarde bunun üzerine kara bulutlardan bahsetmeye başladı. Derken Trump dediğini yaptı. ABD gibi bu işten anlayan adamların kıt olmadığını sandığımız ve iş dünyasının çıkarlarını kollayan bir parlamentosu olduğunu varsaydığımız bu ülke şimdiye kadar ağzından doğru bir laf çıktığını pek görmediğimiz Trump’a kandı. Trump’ın ABD’yi korumacı bir politikası ABD’nin ticaret ortaklarıyla arasında olan ticaret açığının satıcıların lehine çalışan gayrı adil ticari şartlar olduğu tezine dayanıyor. Hazret 2000’li yıllardan beri bu iddiadadır. 2000 Temmuz'unda ‘Hakkettiğimiz Amerika’ başlıklı bir yazıda “Ticaret açığımıza bir bakarsanız ticaret yaptığımız ülkelerin bizi soyduğunu görürsünüz. Onlarla daha sıkı pazarlık yapmalıyız” demişti. Trump’ın aksine Lagarde ve bu işten anlayanlar ‘Ülkeler açıklarıyla uğraşmaya ulusal ekonomilerinde yapacakları politika değişiklikleriyle başlamalıdırlar. Bir tarafı kayırdığı ileri sürülen ticari anlaşmalar ülkelerin ticari açıklarının nedeni olmaktan çok uzaktır. Açıkların temel nedeni ülkelerin gelirlerinin üstünde harcamalarıdır” derler. Bu doğru teşhisi Trump bilmediği gibi anlamakta istemiyor. Onun fikirleri 1950’lerden kalma: Amerikan şirketlerinden başka ülkeler fazla vergi alıyorlar; korumacılık Amerika’yı tekrar büyük yapacak ve Amerikan malı al Amerikalıyı işe al. Trump’ın böyle düşündüğü biliniyordu. Trump 2000’li yıllardan beri Lincoln’ün 1847 söylediği “Korumacılığın kaldırılması felaket getirir” lafını tekrarlayarak ekonomiyi ekonomi bilenlere bırakmak niyetinde olmadığını zaten göstermişti. Buyrun burdan yakın. II. Dünya Savaşı'ndan beri serbest ticaret diye kafamızın etini yiyen ABD’nin başı şimdi tutturmuş korumacılık diyor.

Mançuryalı Aday filmini hatırlayanınız var mı bilmiyorum. İlk olarak 1962 sonra 2004 yılında çekilen bu bilim kurgu filimde beyni yıkanmış bir ajanın ABD’nin sonunu getirmek amacıyla yerleştirilmesi, başkanlığa hazırlanması, aday olması ile bunu anlayarak ona engel olmak isteyenlerin hikayesi anlatılır. Film o kadar beğenildi ki ondan sonra örgütlere sızdırılarak sırası gelene kadar rengini belli etmeyen ajanlara ‘Mançuryalı aday’ denilir oldu. Trump’ın her türlü saçmalamalarına ve öbür türlü seviyesizliklerine pek ses çıkarmayan kesimler bile hazretin bir ticaret savaşı çıkarma hevesine sessiz kalmadılar. Ünlü iktisatçı Kolombiya Üniversitesi profesörlerinden Jeffrey Sachs 1 Haziran 2018 tarihli yazısında “Donald Trump belki de yabancı bir devletin Mançuryalı adayıdır. Ancak daha büyük olasılık Trump’ın akli dengesi yerinde olmayan bir narsist olduğu. Hangi tanım geçerli olursa olsun Trump Amerika’nın global liderliğini, ortaklıklarını ve çıkarlarını süratle tahrip ediyor. Çarşamba günü açıkladığı Kanada, Meksika ve Avrupa Birliği'nden yapılan çelik ve alüminyum ithalatına getirilen vergiler garip oldukları kadar ABD’nin kendi kafasına kurşun sıkmasından başka bir şey değildir” Sachs’ın Trump hakkında söylediği diğer delusional (sanrısal), saçma, abuk sabuk, kurallara uyma yeteneği olmayan, başkalarının çıkarlarını umursamaz bir psikopat gibi eleştirilere kötü örnek olmasın diye bu köşede yer veremiyorum.

Savaş çıkacak mı hep beraber göreceğiz. Tanıdığımız kadarıyla Trump dün ak dediğine bu gün kara demekten hiç çekinmiyor. Bakarsınız iki gün sonra vaz geçtim der. Bir de ABD kongresinin ve şimdilik Trump’ın her türlü rezaletine göz yuman Cumhuriyetçi partinin bir ticari savaş olasılığına ne tepki vereceği var. Şimdiye kadar Trump sadece kendisine oy veren kesimle konuştu. Onlara hitap etti. Zaten her hafta bir yerde miting düzenliyor ve destekçileriyle konuşuyor. Atıyor, tutuyor. Parti desteğinin devam edip etmeyeceği Kasım ayında yapılacak ara seçimlerden sonra netleşir. Eğer Cumhuriyetçilerin oyları azalırsa destek gider. Her neyse, Trump, ABD kongresi ve Cumhuriyetçi Parti ne halt ederlerse etsinler benim değinmek istediğim iki şey var.
En önemlisi bizim yapmamız gereken hazırlık. Bu bağlamda iki soruya cevap aramamız gerekir. ABD, AB, Meksika ve Kanada bir ticaret savaşına girerlerse bu bizim için makro seviyede ne demek olur? Mikro seviyede ne anlama gelir? Makro seviyede bu olası savaş bizim ithalat ve ihracatımıza nasıl etki eder? Ticaret savaşlarında pazarlar daralacağına göre yeni Pazar arayanlar bize nasıl bakarlar? Mikro seviyede yani sektörler ve işletmeler açısından da aynı soru önemli. Umuyorum politikacılar seçimlerle uğraşırken ülkenin yönetiminde söz sahibi akil teknokratlar ve işletme yöneticileri tahminler ve seçenekli planlar yapıyorlardır. Bir ikinci konu da olası bir hırlaşmanın Dünyadaki sermaye hareketlerine etkisi. Savaş çıkar ve kısa süreli de olsa da bizim gibi yıllık dış finansman ihtiyacı yüksek olan ülkelere sağlanacak krediler daralır veya pahalılaşır mı? Bunun ekonomimize etkisi ne olur? Ne kadar olur? Yine umuyorum seçimlerde aday maday olmayan bürokratlarımız ve ülkenin yönetiminde söz sahibi akil teknokratlarımız tahminler ve seçenekli planlar yapıyorlardır. Bu tür gelişmelerde reaktif değil pro-aktif olmazsanız canınız yanabilir. Pro-aktif olmak için de hem hazırlık gerekir hem de iyi zamanlama. Bunlar maç gibi seyredilecek gelişmeler değiller.

Kafama takılan ikinci şey sırf ABD için kafama takılmıyor. Gençlik yıllarımdan beri anlamadığım bir şey. O da teknokratlar dediğimiz siyasetçi olmayan ama siyasi kadrolara bürokrat, danışman, vs., olarak yardımcı olan eğitimli, deneyimli hanımlar beyler. Kimse kimseyi kişisel çıkarlarını kolluyor diye suçlayamaz diyeceğim ama bu insanların kişisel çıkarlarını korumak için ne yaptığını sorgulamamamız anlamına gelmez. Profesyonellik ve temel değerler eğer varlarsa bazı kırmızı çizgiler de olmalı. Menfaatleriniz için aşılmaması gereken çizgileriniz yoksa veya bu çizgiler sadece lafta kalıyorlarsa ne ad koyarsanız koyun bunun adı ahlaksızlıktır. Pembe çizgi yoktur. Renk körlüğü ise yaygındır. Tavsiye ederim, ilkeli olun ihtiyarlığınızda geriye gururla bakmanın hazzını tadarsınız. Şimdi “Hoca nereden esti?” diye soruyorsunuzdur. Bir örnekle anlatmaya çalışayım.

Biliyorsunuz bir DTÖ var. Dünya Ticaret Örgütü İsviçre’nin Cenevre kentinde Leman Gölü kıyısında bir şatodadır. Bu örgüt dünya ticaretinin kavgasız dövüşsüz gitmesi için kurulmuştur.

DTÖ ticaret savaşları çıkmasın diye bazı kurallar koymuş bazı prosedürler geliştirmiştir. Bu kural ve usullere göre üye devletler öyle akıllarına estiği gibi ithalat vergisi falan koyamazlar.

Hangi koşullar altında ticaretin kısıtlanabileceği yazılmıştır. Trump’ın siyasi palavrası “Amerika’yı tekrar en büyük yapalım” geçerli gerekçe sayılmıyor! Vergilerin DTÖ’ye şikayet edilmemesi için Trump ve şürekası vergi koyma gerekçelerini DTÖ’nün itiraz edemeyeceği nadir gerekçelerden olan “Ulusal Güvenlik” olarak açıkladılar. Kanada’dan bira tenekesi yapımı için yapılan alüminyum ithalatının ABD’nin ulusal güvenliğini nasıl tehlikeye attığını ben pek kestiremedim. Hadi Trump psikopat. ABD Ticaret Bakanlığı'nda, kabinede koskoca Amerika’yı bu komik duruma düşüren sivri fikirlere “Yuh artık” diyecek eğitimli, deneyimli hanım bey kimse kalmadı mı? Allah kimseyi akıldan fikirden ve de haysiyet duygusundan mahrum etmesin.
Sağlıcakla kalın

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019